Kimi mesleğine vurgundur, kimi mesleğiyle evlidir. Kimi ise mesleğiyle kanlı bıçaklıdır. Kiminin mesleği yaşam biçimidir, kiminin yaşam biçimi ile mesleği arasında dağlar kadar fark vardır. Peki mesleğimizin hayatımızdaki yeri ne olmalıdır… Umarım bu yıl üniversiteye girecek öğrencilere yardımcı olacak bir soruyla başlıyorumdur. Mesleğimiz bizim neyimiz olur? Yaşamımızda ne kadar yer tutar? Nedir anlamı bizim için? İnsan olarak bu dünyadaki yerimizin mesleğimizle ne ilgisi var? Mesleğimizin ahlakla ne ilgisi olabilir? Mesleğimizde mi mesleğimizle mi ahlaklı oluruz? Devamını Oku »
Kimseden bir şey beklememek
Hayatımızda var olan “ben”sözcüğü sık kullanıldıkça bahçemizdeki çiçekler o kadar susuz kalmıyor mu? Örneğin; – Büyük bir şevkle paylaşmaya başladığımız bir olayın peşinden “Ben sana dememiş miydim?”cümlesiyle aniden büyük bir “ben” ortaya çıkıveriyor. Evet, benlik içimizde ruhumuzun ta derinlerinde. Hep onaylanma tutkumuz birilerinin bize “çok güzelsin, yakışıklısın, harikasın,..” dediğinde okşanan egomuz bir bakmışız “ben” oluvermiş. “Sözümün kesilmemesini beklemek, bana yaratıcı denmesini beklemek, karşılık bekleyerek Devamını Oku »
Senin kaç yaşında olduğunu düşünmedim hiç…
SEN’li cümlelerle güne başlamak… VE hatta tüm cümlelerin içine içten içe bir SEN yerleştirmek… Hayata SEN’inle günaydın demek ve güne seninle elveda… Herbir şeyde seni yaşamak, usul usul, kımıldamadan… Bazen çocuklaşmak tüm oyuncakları ortaya dökerek, bazen liseli aşıklar gibi aklı beş karış havada olmak… Bazen annem olman sonra, nasihat vermen ve koruman beni… Yaşın yok senin bende! Düşünmedim, düşünmeyeceğim de… Devamını Oku »
Bir koça ihtiyacı olmak veya olmamak
İş yaşantısında yükselme arzusu çoktur. Bununla beraber yükselenlere sorarsınız, yükselmenin iyi ve doğal birşey olduğunu düşünmekle beraber “keşke” yönetici olmasaydım da şuna karar vermek, şunu yapmak zorunda kalmasaydım dedikleri anlar az değildir. İş yaşantısında yükselme arzusu çoktur. Bununla beraber yükselenlere sorarsınız, yükselmenin iyi ve doğal birşey olduğunu düşünmekle beraber “keşke” yönetici olmasaydım da şuna karar vermek, şunu yapmak Devamını Oku »
İçim ısınıyor yine…
Yıldız Kenter, konservatuarda tiyatro eğitimi almak için sınava girdiğim dönemde benim sınav hocamdı. Üst dönemdekilerin dediği gibi, gerçekten zor bir hocaydı giriş sınavları için. Sınavdan sonra, uzunca bir süre kabul edilmemin keyfini bile yaşayamamıştım, sınav anında içime işleyen gerginlikten dolayı. Kendisini o vesileyle tanımıştım, hayran olmuştum asil duruşuna. Bir de ses tonuna vurulmuştum. Konuşuyor mu şiir mi okuyor anlaşılmıyordu. Göz teması maksimumda nefis bir ses tonu ile sabaha kadar konuşsa, inanın bana insan dinler o’nu! Güzel sesli güzel gözlü kadındır o… Devamını Oku »
Çalışırken çaktırmadan iş arama rehberi
Bir işte çalışırken bir yandan başka bir iş aramak dikkat, ihtiyat ve beceri gerektirir. Haber duyulursa patronunuz, müdürünüz size eziyet edebilir, iş arkadaşlarınız uzaklaşabilir, ekibiniz motivasyonunu kaybedebilir. Yeni bir iş aradığınızı, başka bir işe başvurduğunuzu iş yerindeki en iyi arkadaşınızın bile bilmemesinde fayda var. Ama söylememek de yeterli değil, yakalanmamak için de dikkat etmek gerekiyor. Tabii herkesin içinde telefonla konuşmamak, referans olarak müdürünüzün Devamını Oku »
Bizler, zenginlere hizmet eden robotlarız
Karel Capek ve Franz Kafka da benzer mesajlar vermiş zamanında. Hatta bakın Capek’in şu lafı, doğru olduğu kadar, ne kadar da acımasız:“Bilimi suçluyorum! Teknolojiyi suçluyorum! Kendimi suçluyorum! Hepimiz! Evet hepimiz suçluyuz! Büyüklük kompleksimiz uğruna, başkalarının kar etmesi uğruna, gelişme uğruna, bilmiyorum, büyük bir şeyler uğruna insanlığı öldürdük. Artık kendi büyüklüğünüz altında ezilebilirsiniz.” Hatırlarsınız, Patch ise bu “ezilmeyi” çok daha ileri götürmüştü. Para ve güce tapan bir toplumdan, şefkat Devamını Oku »
Kim kazanıyor?
KENDİNİZİ kazanmış saysanız da sizin kazanma şansınız yok… Çünkü hiç yanmadınız… Hiç sızlamadı canınız… Vurulmadınız… Asılmadınız… Bir sabah yuvanızdan çıkarken, sevgilinize sarılan kollarınız, çocuklarınızı okşayan elleriniz, paramparça etrafa saçılmadı… Bombalarla havaya uçurmadılar sizi… Zincirlere bağlanmadınız… Kurşunlanmadınız… Sizi otel odalarına doldurup yakmadılar… Elleri ayaklarına zincirle bağlı, idam kürsüsüne giderken dahi son sözleri “Yaşasın tam bağımsız Türkiye” olan Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilişlerinin 38’inci yılıydı dün. Devamını Oku »
Herkesi memnun edebilmek mümkün müdür?
İnsanlar dış referanslı ve iç referanslı olarak iki gruba ayrılırlar. Dış referanslı insanlar başkalarının sözlerini aşırı önemserler. Hareketlerini çevrelerinin beklentisine göre bina ederler. Harekete geçmek için dışarıdan motive edilmeyi beklerler. Övgülerle aşırı memnun olurken eleştirilerle çabuk yıkılırlar. Seçil de dış referanslı danışanlarımdan bir tanesiydi. Çevresindeki insanların kendisi hakkındaki görüşlerini aşırı önemsiyordu. Yaşantısını başkalarının beklentisini karşılamaya Devamını Oku »
Aynı salkımda iki ayrı üzüm…
Sadece mutluluk değil paylaşmak istediğim, acılarına da ortak olmak… Hatta acılarına, hüznüne, gözyaşlarına daha da fazla sarılmak! ZAMAN kavramımı değiştiren şeysin SEN… Seninleyken yelkovanın bacağını kırmak geçiyor içimden! Dursun istiyorum her şey… Bir film karesi gibi olsak mesela(!) Her şey dursa, oynayan tek şey ikimiz olsak… BİR olsak. Sana ait bütün olmak, özümün seninle olması… Her an, her dakika aklımın ucunun Devamını Oku »