Anasayfa / Motive Olmak / Depresyondan nasıl kurtuldum?

Depresyondan nasıl kurtuldum?

Daha önce “Yaşamayı öğrenme kursuna gider misiniz?” diye bir yazımda hayatı doya doya yaşamak gerekli demiştim. Biraz evvel bir arkadaşım aradı şöyle dedi; “Arkadaşım yazını okudum çok beğendim ve bazı kendini mutsuz hisseden arkadaşlarıma da gönderdim. Aslında ısmarlama yazı olmaz ama senden depresyonla ilgili yazı yazmanı rica edeceğim. Çevremde bazı kişiler var depresyonda belki onlara da faydan dokunur. Kendilerini yalnız hissedenler var.”
Bir anda kafamın içinde şimşekler çaktı. Evet bunu yazabilirim. Çünkü depresyonu ben de yaşadım. Ama hayatıma bir daha girmesini asla istemiyorum. Aslında bize doktorlar bu türlü duygulardan nasıl kurtulunur çok güzel anlatıyorlar. Bu konuları siz de okumuş veya bir doktora gitmiş ve doktorların önerilerini dinlemiş ama yapmakta zorlanmışsınızdır. Zorlandınız biliyorum. Çünkü karşınızdaki doktor yani mükemmel bir insan ya da hiç hayatında depresyon yaşamamış sizin duygularınızı nerden bilecek diye düşünebilirsiniz. Oysaki onların söylediklerinin hepsi doğru. Ben bilimsel bir tarif yapmayacağım size. Zaten böyle bir tarif yapmam bu işin uzmanlarına karşı saygısızlık olur. Nasrettin Hoca için şöyle bir hikaye anlatılır;

“Nasrettin Hoca bir gün eşekten düşmüş. Çevresindekiler çok telaşlanmışlar ve; “Aman hocam dur kalkma yerinden sana hemen bir doktor çağıralım” demişler. Oysa ki Nasrettin Hoca’nın isteği farklıymış: “Aman ben doktor istemem, bana eşekten düşen birini bulun” demiş. 

Bilmem duygularımı izah edebildim mi? Size tıbbı terimlerle bilimsel metodlar önermeyeceğim sadece yaşadıklarımı anlatsam belki siz de bir yol bulursunuz kendinize..

Yıllar, yıllar önceydi. (Neden kaç yıl olduğunu yazmıyorsun diyeceksiniz ama unutmayın ki ben bir kadınım ve kadınlar yılların sayıya vurulmasından pek hoşlanmazlar.) Çok kötü bir deniz kazası geçirdim ve bir arkadaşım gözümün önünde öldü. Bir yıl gibi bir süre pisikolojik tedavi gördüm. Bir yılın sonunda iyiydim ama depresyonun getirdiği bir başka fiziksel hastalık sahibi olmuştum. O hastalığı yenmek için mücadele ederken hayatı yaşamadığımı yıllar sonra farkettim.

Sandım ki hastalık bitecek ve ben sonra yaşamaya baştan başlıyacağım. Meğerse hayat öyle değilmiş. Hastalıklar insanların hayatlarında tamamen bitmiyor. Hastalık olmasa başka başka sorunlar ya da başkalarının hastalıklarına üzülmelerimiz oluyor. Yani bütün dertler bitsin herşey güzel olsun, sorunsuz olsun ve ben mutlu olarak yaşayayım ya da depresyondan kurtulayım. Hayır böyle bir şart koşamıyoruz mutluluğa. Mutluluk hiçbir zaman hayatımızda tek başına olmuyor. Eğer bir sürü sorunun içinde de mutluluğu yakalayabiliyorsak işte hayat bu.

Mutluluk

Benim depresyon şeklimi anlatayım size. Aslında bunun adı depresyondan ziyade mutsuzluk bence. Mesela bir arkadaşımın annesi ölüyor ya da çok yakın ilişkim olmayan birisi ölüyor. O kadar çok üzülüyorum ki hatta buna ölenin yakını bile şaşırıyor. Çünkü ölüm olayının üstünden bir müddet geçiyor ve ölünün yakınları normal hayatlarına dönüyorlar ama ben asla. Ben aylarca o üzüntüyü yaşıyorum. Kafamın içinde olayı o kadar büyütüyorum ki benim için hayat duruyordu adeta. Ve bir müddet sonra hastalanıyordum. Çevremdeki insanların bir üzüntüleri olsa asla bana söylememeye başlamışlardı. Aman Tülay duymasın diye birbirlerine tembih ediyorlardı, ki ben üzülmeyeyim diye.

Bu zor bir hayat. Çünkü herkes hayatını yaşarken ben başkalarının dertlerini dert edip hastalanıyordum. Aslında üzüntü duyması gereken kişiden benim daha çok üzülmem mümkün mü? Asla değil. Hani bir atasözü vardır; “Ateş düştüğü yeri yakar” ne kadar doğru bir söz. Bu arada sürekli kitap okuduğum için kendimi inceliyordum da ayrıca.

Artık bu hastalıklı düşünme ve yaşama biçiminden kurtulmam gerekliydi.

1. Geriye dönüp baktığımda hayatı kaçırdığımı farkettim. Oysaki başkaları hayatlarını yaşadılar. Peki benim üzülmem ve hayatımı yaşamamamın birilerine faydası oldu mu? Hayır. Üstelik çevremi çok üzdüm. Çünkü strese bağlı olarak sürekli hastalandım. Oysa gerçek üzülmesi gereken üzüntüsünü gereği kadar yaşadı ve hayatın içine katıldı. Doğrusu onun yaptığı idi.

2. Sürekli okuduğum için bir gün şöyle bir bakış açısıyla karşılaştım kitaplarda. Eğer bir üzüntü veya sıkıntı 3 günden fazla sürüyorsa lütfen bir uzmandan yardım alın, eğer bir yakınınızı kaybettiyseniz en fazla bir yıl yas tutun ama hala hayata dönemiyorsanız bir uzmandan yardım alın diyor. Yaşadıklarımın yanlış olduğunu kanıtlayan bir görüş açısı yakalamıştım.

3. Sonra bir gün güçlü insanların özelliklerini okurken çok etkilendiğim bir madde oldu. Şöyle diyordu:

“GÜÇLÜ İNSANLAR HAYATIN ACI OLDUĞUNU DAİMA BİLİRLER”.

Bunu öğrendikten sonra çevremdeki güçlü insanları incelemeye ve başarılı insanların hayat hikayelerini okumaya başladım. Baktım ki onlar da çok büyük acılar çekmişler ama üzüntülerini abartmamışlar. Gereği kadar üzülmüşler ama hayatın ipini hiç bırakmamışlar.

Şimdi şöyle düşünüyorum. Bir insan fiziksel olarak hasta olsa bile mutlu olabilir. Çevremizde bir sürü insan var sağlıkları bozuk olduğu halde evleniyor, çocuk sahibi oluyor, bir şirketin genel müdürü oluyor, yazar oluyor, tatile gidiyor vs… Yani hayatımızın her anında fiziksel bir takım aksaklıklar oluyor. Bunu hayatımızdan çıkartmak imkanımız yok ancak sağlığımıza çok iyi bakmalıyız ki hasta olmayalım. Ama bütün bunlara rağmen mutlu olabiliyoruz. Oysaki insan deprasyonda olduğunda herşeyi olduğu halde mutsuzdur.. Hiçbir şeyden keyif almaz. Canı hiçbir şey yapmak istemez. Peki insanın canı bir şey yapmak istemediği zaman mutsuz olursa ve bu süreklilik arzediyorsa depresyona giriyor demektir. Ya da depresyonda olunca canı bir şey yapmak istemiyorsa o zaman düşmanımız belli demekki. Yani öncelikle bir şeyler yapmak zorundayız. Bedensel hareket beyni de meşgul ediyor ve o işe karşı ilgi başlıyor. Bir müddet sonra sıkıntılarını unutuyor insan.

Aslında depresyondan kurtulmanın birinci çaresi bir doktora gitmektir. Ancak esas iş kişiye düşüyor. Ondan kurtulmayı istemek ve bunun için çaba sarfetmek birinci koşul.

Mutsuz olmak sadece hayatın o dönemini yaşamadan zamanın geçmesi demek. Artık yaşanmadan geçecek bir dakikaya bile müsaade edemem. Hayatın her anını doya doya yaşıyorum. Depresyonun ve mutsuzluğun hayatıma girmesine asla müsaade etmiyorum. Çünkü hayatım çok dolu. Kafamın içinde yığınla hedefler var. Zaman zaman heyecandan hangisini önce yapmalıyım diye şaşırıyor, karar vermekte zorlanıyorum. Ama bu zorlanmayı çok seviyorum. Çünkü bu heyecan kalbimin hızlı atmasına sebep oluyor. Hızlı atan bu kalbe kan yetiştirmek için alyuvarlarım telaş içindeler. Ciğerlerim ise oksijeni en ücra köşelere kadar götürme telaşında. Vücüdumun her organı bu grup çalışmasında birlik halinde. Bundan evvelki yazımda da belirttiğim gibi organlarımın bu telaşı beynime de taşınınca işte o zaman birleşip bana bazen sabahın 04.00’de bile olsa kalk diyorlar. Uyutmuyorlar beni. Hani çocukluğumuzdaki bayram sabahlarında olduğu gibi bütün ev halkı kalkmış yeni giysilerini giymiş sofralar hazırlanmışken yatabilir miydik? Üstelik yastığımızın altındaki yeni ayakkabımız. 

İşte benim artık her sabah giyilecek yeni ayakkabılarım var. Yani her gün heyecanla yataktan kalkacak nedenlerim var. Bu nedenleri ben yaratıyorum.

Nedenlerimin hiç bitmemesini istiyorum…
İNANILMAZ MUTLUYUM…

Yazan : Tülay BİLİN

Hakkında Özgür ŞAHİN

Türkiye'nin en büyük kişisel gelişim sitesi olan kendinigelistir.com projesinin sahibidir. 2006 yılından bu yana #kişiselgelişim alanında birçok yeniliği bünyesinde bulundurduğu sitede "beden dili, iletişim teknikleri, başarı hikayeleri, motivasyon teknikleri, özgüven gelişimi" gibi bir çok ana tema üzerine yazar, çizer, karalar, öğretmeye çalışır.