Anasayfa / İnsan İlişkileri / Dinlemenin Gücü!

Dinlemenin Gücü!

Dinleme, bir tür manyetik alan yaratır. Çevremizde bulunan kişilerden sadece bizi dinleyenlere yaklaşırız. Dinlenen insan, açılan bir hediye paketi gibidir; içindeki güzellikleri çıkarır.

Dinlemek pasif bir eylem sanılsa da aslında konuşmaktan çok daha aktif bir eylemdir. Dinlemenin bağlantı kurmaya yardım eden bir gücü vardır. Dinlediğimiz kişi, önemsendiğini hisseder. Bizi dinleyen insanları severiz; çünkü dinleyerek “bize sen önemli bir şeyler söylüyorsun; bunu duyuyorum ve önemsiyorum” mesajını vermiş olurlar.

Dinlediğimiz zaman karşımızdaki kişi düşüncelerini organize etme, toparlama imkanı bulur. Düşündüğümüzü zannetsek de birçoğumuzun düşünceleri karışık ve net değildir. Ne zaman ki, bir dinleyici buluruz; o zaman düşüncelerimizin içinden bir dizgi çıkar. Karışık fikirler de sözle ifade edildiğinde kulak tırmalayıcı olur ve aslında değiştirmemiz ya da düzeltmemiz gereken düşüncelerimizi fark ederiz. Konuşmanın önemli olduğunu sanabilirsiniz burada; ama önemli olan karşılıklı konuşmak değil, karşımızdakinin bir monolog (tek başına konuşma) yapmasına izin vermektir. Çünkü karşımızdaki bunu yaptığında düşünmeye, ifade etmeye ve kafasının içini boşaltmaya başlar. Dinleyerek biz karşımızdakine yardım etmiş oluruz. Çünkü karşımızdaki kişi konuştukça rahatlar. Tıpkı ağlamanın insana verdiği bir rahatlama duygusu gibidir konuşmak. Gün boyu üstümüze gelen sorunlar, aksamalar ve endişeler konuşurken uçar gider. Amerika’da psikiyatri doktorlarının birçoğu reçete yazmaksızın hastalarını dinlerler. Dinlemenin tedavi edici bir gücü var. Dolayısıyla aslına bakarsanız konuşan değil, dinleyen güçlüdür.

Dinlemek deyince, konuşan kişinin yanında bir cansız bir eşya olmayı kastetmiyorum. Konuşan kişiye arada sorular sormak, kısa özetler vermek, onu anladığını ifade etmek gerekir. Özellikle sorular sormak 100 odalı bir sarayın içinde gezerken merak ettiğimiz odaya girmek için her odanın kapısının anahtarına sahip olmak gibidir. Sorularla karşımızdaki kişinin zihninin içinde gezeriz.

Anne-babaların birçoğu çocuklarını dinlemek yerine, onlara konuşmayı tercih eder. Eşlerin birçoğu eşini dinlemek yerine kendisi konuşmayı tercih eder. Gözlemlediğim başarılı satıcılar ise, konuşmak yerine müşterilerini dinlemeyi tercih ediyor. Yaşam koçu ya da öğrenci koçları da benzer şekilde, konuşmak yerine zekice sorular soruyor ve dinliyorlar. Onlar deyim yerindeyse neden iki kulağımızın ve bir ağzımızın olduğunun sırrını çözmüşler.

Dinlemenin harika bir tarafı da insanı zenginleştirmesidir. Çünkü dinledikçe öğreniriz. Bilgi alırız ve zenginleşiriz. Yeni bir grup insanla tanışıp ayrıldıktan sonra zamanımı nasıl kullandığımı düşünürüm ve ideal olanı dinlemeye konuşmaktan çok zaman ayırmış olmamdır.

Yöneticilikte de başarının sırrı, müşterilerini dinlemek, çalışanlarını dinlemek ve üstlerini dinlemektir. Çünkü dinlediğimiz zaman onların beklentilerini karşılama imkanı buluruz. Yazarlara soruyorlar; nasıl bu kadar ilginç konular buluyorsunuz diye. Birçoğu da “gözlem” yapıyorum” diyor. Bunun yanına “dinleme”yi de eklemek gerek. Eğer bu kadar işe yarar bir yöntem olmasaydı; polisler ve istihbarat teşkilatları bu kadar fazla rağbet etmezdi dinlemeye.

Melih Arat
www.meliharat.com

Hakkında Dr. Mustafa KURT

İzmir'de doğdu. Dumlupınar Üniversitesi İktisat bölümünde lisans eğitimini tamamladı. Aynı üniversitede başladığı yüksek lisans programını 2000 yılında tamamlayıp İstanbul Üniversitesi İşletme Yönetimi ve Organizasyon ABD dalında doktora programına devam etti. Daha sonra Kocatepe Üniversitesi'nde göreve başlayarak doktora derecesini bu üniversiteden aldı. 2008-2009 yıllarında post doktora programı kapsamında University of Bradford, School of Management'ta çalışmalarını sürdürdü. 2009 yılında Türkiye’ye dönerek doçent oldu. Halen The University of York, The York Management School’da misafir araştırmacı olarak çalışmalarını sürdürmektedir. Bilgi yönetimi, kurumsal teori, işletmecilik tarihi ve yönetim danışmanlığı konularında çalışmalar yapmaktadır.