Anasayfa / Başarı Yazıları / Duygusal Olmak

Duygusal Olmak

Size bir şans verilse ve kendinizle ilgili bir şeyi değiştirme fırsatınız olsa, o şey ne olurdu?

-Hımmm.. Bir düşüneyim… Evet, söylüyorum, başımın belası duygusallığım!

Çoğu insan “duygusal olma” halini bir zayıflık olarak görüyor ve eline geçen ilk fırsatta bu çirkin özellikten kurtulmayı istiyor. Çünkü herkes onlara aynı aklı veriyor:

Duygularını işin içine katma!

Duygusallığın sırası değil!

Burada duygusallığa yer yok!

Peki nedir bu “duygusallık”? Hislerinle karar vermek mi? Bol bol ağlamak mı? Her seferinde yanlış seçimler yapmak mı? Zayıf olmak mı? Kolay inanmak mı? İyiliğin ve saflığın tanımı mı? Aklın en baş düşmanı mı?

Nedense duygusal olmak iyi insan, güvenilir insan, saf insan olarak tanımlanıyor. Sevgi bir duygu da nefret, kin, intikam birer duygu değiller mi?

Bunları yazarken kulağımda çınlayan şu cümleyi de yazmadan edemeyeceğim: “Bir yanım kalbini dinle bir yanım mantığını diyor.”

maalesef duygusalım

Sizde bunu çok duyuyorsunuz hatta söylüyorsunuzdur eminim. Akıl ve kalp bu kadar başka başka şeyler olabilir mi sorusu yazımın bu satırında durakalsın biz diğer bir soruya geçelim. Duygularımız hakkında ne biliyoruz?

Cevabı söylüyorum: çoğu zaman hiçbir şey!

Bazen hissettiğimizin farkında bile olmadığımız şeyler hissediyoruz. Biri bize ne hissettiğimizi sorduğunda ya o şeyi tanımlayamıyoruz ya da emin bile olmadan “kızgınım” deyip, geçiyoruz. Duygusalız duygusal olmasına da daha ne hissettiğimizi bile fark edemiyoruz. Takılmışız mantığın peşine. En doğrusunu o bilir deyip duruyoruz. Kalbimizden geçmeyen hiçbir gemi yolunda gitmiyor, bizler de anlamıyoruz.

Rezonans kanunu diyor ki; bütün duygu ve düşünceler kalbimizin enerjisinde bilgi olarak bulunmakta ve vücudumuzdan yayılan en kuvvetli sinyal olarak sadece beynimize ve organlarımıza değil aynı zamanda bizi de aşarak dünyaya ulaşmaktadır. Kalbimiz, inanç ve duygularımızı elektromanyetik titreşim ve dalgalara dönüştüren bir tür araçtır. Kalbin elektrik akımı (EKG), beyinde oluşan elektrik akımından (EEG) altmış kez daha kuvvetlidir. Bu demek oluyor ki kalbimizle, beynimizden daha fazla enerji yayıyoruz.

Daha da açacak olursak, ne hissettiğimiz, neyi mantıklı bulduğumuzdan daha fazla hayatımıza etki ediyor.

Duygular üzerine yapılan deneyler gösteriyor ki, bilinçdışı, beynimizdeki fiziksel durumumuzdan kaynaklanan verileri alıp, bunları sosyal ve duygusal bağlamdan gelen başka verilerle karıştırarak ne hissettiğimizi belirliyor. (Subliminal/Leonard Mlodinow)

Örneğin, içine düştüğünüz bir tehlike anından hemen sonra önünüze çıkan kadına/adama karşı duyduğunuz yakınlık “karşı cinsi isteme” değil de tehlike anında yaşadığınız fiziksel uyarılmadan kaynaklanıyor olabilir.

Demem o ki duygusalım diye mızmızlanmak yerine “kalbinden geçen gerçek hislere” ulaşıyor olmak daha işe yarar görünüyor.

Kalbine sevgilerle..

Yazan : Tuğçe Güçnar Kengil

Hakkında Tuğçe GÜÇNAR KENGİL

Uludağ Üniversitesi Sosyoloji Bölümünü tamamladıktan sonra kariyerimde İşe Alım ve Kariyer Yönetimi alanına yöneldim. İnsanlarda hem işe alım süreçlerinde hem kariyer gelişim serüvenlerinde gördüğüm içsel sorgulama ve sürekli arayış halleri beni koçluk alanına yöneltti. Para kazanırken de mutlu olunabilmeli diye düşünürken kendimi Sola Unitas Akademi’de buldum. Koçluk eğitimlerine başlayarak Yaşam, Öğrenci ve İlişki Koçluğu alanlarındaki eğitim ve çalışmalarıma halen devam etmekteyim. “Sen değiş dünya değişsin” inancıyla oluşturduğum blog sayfamda insana dair yazılarımı paylaşmanın yanı sıra henüz basılmamış bir kitabım ve tasarı aşamasında yazılmayı bekleyen 2. kitabımın heyecanıyla yaşamaya devam ediyorum.