Anasayfa / Kişisel İmaj / Gün boyu hem iyiyi, hem kötüyü yaşamak…

Gün boyu hem iyiyi, hem kötüyü yaşamak…

Gün boyu hem iyiyi, hem kötüyü yaşamak. Ruh halimiz de, yaptıklarımız da öyle. Bir mutlu, bir mutsuz. Küçük şeylerle mutlu olurken, ufacık meselelere takılıp kalıyor, sürekli huzuru ve kalıcı mutluluğu arasak da neden bulamıyoruz? Bilinçlerimiz açık, zihinlerimiz mi dağınık; yoksa zihinlerimiz açık da, bilinçlerimiz mi bulanık? Neden bilincimiz uykudayken zihnimiz sihirbazlığa soyunuyor, binbir film çeviriyor, yaşanmaz rüyalar görüyoruz da; uyanınca, akıl başa dönünce, hepimiz aynı senaryoda sıkışıp; rüyalarımız özgür, akıllarımız tutsak kalıyoruz? Halbuki geceleri uyuyor, gündüzleri yaşıyoruz…

Gün boyu hem iyiyi, hem kötüyü yaşamak. Ruh halimiz de, yaptıklarımız da öyle. Bir mutlu, bir mutsuz. Küçük şeylerle mutlu olurken, ufacık meselelere takılıp kalıyor, sürekli huzuru, kalıcı mutluluğu arasak da neden bulamıyoruz?

Çelişkiler…

Genlerimiz ne kadar aktif, damarlarımız ne kadar besleyici böyle. Aynı bedende hem doğruyu hem yanlışı; hem sevinci çelişkihem acıyı, hem bencilliği hem paylaşımı; bu kadar çelişkiyi, yükü nasıl taşıyoruz?

Bir yanda korkularımızdan beslenen hırs, kibir ve haset. Öte yanda cesur yüzümüz; tevazu, hoşgörü ve merhamet. Çoğu zaman hepsi birbiri içinde keşmekeş. Hep iyi olmak istesek de, bir yerlerde sanki bir reaktörümüz var, istesek de durduramıyoruz. Düğmesi nerede bunun, yok mu bir regülatörü? Şalterini bulup kapatamıyor, nefsimize bir türlü tam söz geçiremiyoruz.

Yine egolar…

Bile bile lades, elimizde değil, şartlı refleks, çoğu reaktif davranıyor, her zaman akılcı düşünüp yapıcı olamıyoruz. Benzer şeylere alınmaktan, kızmaktan, aynı egolara takılıp kalmaktan kendimizi alamıyoruz. Her birimiz ne işler başardık, ne problemler çözdük işlerimizde, kendimizi öyle kolay çözüp geliştiremiyoruz. Zorlanıyoruz.

Bir arada yaşıyoruz, yalnız değiliz biliyoruz ancak, benliğimiz çiftliğimiz olmuş, yine de “ben” odaklı davranıyoruz. O kadar çabalasak, “biz” olmayı becersek dahi, bu kez de karşımızda yeni bir “siz” yaratıyor, ötekileştiriyoruz. Barışık bir “ben”; olgun bir “biz” öyle kolay olamıyoruz. Yeterince dinlemiyor, empati kuramıyor, “ben oynamam” diye kestirip atabiliyoruz. Koca koca insanlar; hiç mi büyümedik, hala mızıkçılık yapabiliyoruz…

Neden olmuyor?

Neden beceremiyoruz? Dalgalarını, çağlayıp kendimiz yarattığımız tekinsiz denizler yerine, neden durgun bir gölde gönlü zengin, ruhu dingin yaşayamıyoruz? Neden bu kadar zor? Niye kıyısına köşesine bu kadar yakınız da bu altın gölün, bir türlü içine dalıp kulaç atamıyoruz?

Muhtacın elinden tutan da biziz, birbirimizi muhtaç hallere düşüren de. Dertlere derman olan da biziz, sorunları doğuran da. Yüreğimizde kaç deste gül fidan ekili, kaç parça diken saplı acaba? Oysa gönül bahçemize bulsak bir bahçıvan; her yeni bir gün doğarken budatsak güllerimizi, dikenlerimizi birer birer söküp atsa kalbimizden; gonca gonca açıversek iyiliklere, her sabah yeniden, taptaze…

Yazan : İsmail Ümmi

Hakkında Özgür ŞAHİN

Türkiye'nin en büyük kişisel gelişim sitesi olan kendinigelistir.com projesinin sahibidir. 2006 yılından bu yana #kişiselgelişim alanında birçok yeniliği bünyesinde bulundurduğu sitede "beden dili, iletişim teknikleri, başarı hikayeleri, motivasyon teknikleri, özgüven gelişimi" gibi bir çok ana tema üzerine yazar, çizer, karalar, öğretmeye çalışır.