Anasayfa / Başarı Yazıları / Kendine Davranılmasını İstediğin Gibi Davran

Kendine Davranılmasını İstediğin Gibi Davran

Düşündüğünü hakaret etmeden ve incitmeden paylaşamayan, ilişkilerinde etik, açık ve net davranamayan, entrika ile varolan yani arkadan dolanarak yaşayabilenler ciddi şekilde mutsuzlar.

Bu duygu durumunda yaşayanlar kolay kolay tatmin olamıyorlar. Sevgi ve şefkat gibi yeri başka duygularla doldurulamayacak olan ihtiyaçlarını karşılayamadıkları için, içlerinde biriken öfke çoğunlukla dışarıya ciddi şekilde zarar vererek çıkıyor. Yüzlerindeki gülümseme davranışlarına gayrı ahlaki formlarda yansıyor.

Çoğunlukla baskın yetersizlik hissinin sebep olduğu ”konumum gereği güç bende, istediğime istediğimi yaparım; bu davranışımın adını profesyonellik koyar, arkasına sığınırım’‘ adlı oyunun giderek çirkinleştirdiği insanlar yüzünden çalışanlar daha mutsuz hale geliyorlar.

Hele hele bu eğilimdeki bazı kişilerin kişisel gelişim alanlarında çalıştırıldıklarına şahit oldukça hem onların hem de kurumlarının adına daha çok üzülüyorum. Çünkü kendilerine ve çevrelerine ne kadar zarar verdiklerinin farkında değiller…

İşin daha da acı tarafı tablo küresel olarak da ülkemiz adına da pek iç açıcı değil.

‘Gallup’un gerçekleştirdiği araştırmaya göre dünyada çalışanların yüzde 87’si, Amerika’da ise yüzde 70’i mutsuz. Mutsuzluğun maliyeti ise oldukça fazla. Araştırmalara göre mutsuz çalışanların dünya ekonomisine yıllık maliyeti 450-500 milyar doları buluyor. Uzmanlar mutsuz çalışanın potansiyelini tam olarak ortaya koyamadığını belirtiyor. Bu durum da verimin düşmesine, kuruma bağlılığın azalmasına, şirketin rekabet avantajını kaybetmesine yol açıyor. Üstelik mutsuzluk kurum içinde bir virüs gibi yayılıyor. Genel olarak şirket içinde bir zehirlenme etkisi de yaratıyor. Başka bir enstitü tarafından yapılan araştırma özellikle üstlerinden kaynaklanan mutsuzluğun çalışanlarda yüzde 80 oranında verimlilik kaybına neden olduğunu ortaya koyuyor. Aynı çalışma, mutsuz çalışanların işlerine bağlılık duyamadığını da gösteriyor. Society for Human Resource Management’ın (SHRM) raporu, mutlu çalışanların mutsuz çalışana oranla yüzde 20 daha iyi performans gösterdiğini ortaya koyuyor. Mutlu çalışanlara sahip işletmelerin 3 kat daha yaratıcı olduğuna ve yüzde 37 oranında daha iyi bir ticari performans sergilediğine dikkat çekiyor. Söz konusu Türkiye olduğunda ise Gallup’un verilerine göre Türkiye’de mutsuz çalışanların maliyeti yılda 50-60 milyar TL.

kendine davranilmasini istedigin gibi davran

Bilmeyen ve bilmediğini bilen çocuktur, ona öğretin; bilen ve bildiğini bilmeyen uykudadır, onu uyandırın; bilmeyen ve bilmediğini bilmeyen aptaldır, ondan sakının; bilen ve bildiğini bilen liderdir, onu takip edin.

Capital’in Yenibiris.com’la ortaklaşa yaptığı, 2 bin 621 beyaz yakalı çalışanın katıldığı, “Mutsuz Çalışan” anketinin sonuçları da Türkiye’de çalışanların ciddi sorunları olduğunu ortaya koyuyor. Çalışanların yüzde 85’i iş yerlerinde mutsuz olduğunu belirtiyor. Uzmanlara göre, iş yerlerindeki başlıca mutsuzluk kaynakları arasında şu faktörler öne çıkıyor: “Yöneticilerle yaşanan ilişki problemi, düşük maaş ve kariyer olanaklarının sınırlı olması…” Bu faktörleri ise takdir görmemek, işin sıkıcı olması, zayıf yönetim, iş-yaşam dengesini kuramamak, çevre, şirketin olanaklar konusunda yetersiz olması izliyor. Capital’in gerçekleştirdiği ankette de katılımcıların yüzde 27’si, yönetici veya iş arkadaşlarıyla olan ilişkilerinin mutsuzluğun temel nedeni olduğunu ifade ediyor. Yüzde 25’i maaşını mutsuzluk kaynağı olarak gösterirken yüzde 15’i de kariyer olanaklarının sınırlanmasının kendisini mutsuzlaştırdığını dile getiriyor.”

Araştırmalara göre şirketlerde çalışanların mutsuzluğu kabaca bu şekilde. İş yerindeki sorunların niyetler temiz olduğu takdirde bir biçimde çözülebileceği aşikar ancak ilişkiler ve kişilerin birbirlerine olan yaklaşımı asıl sorunu teşkil ediyor. Kanımca asıl mutsuzluğun kaynağı tam olarak burası…

Diğer taraftan çağımızda çalışanlar arasında özgürlük ve insana verilen değer kriterleri ciddi şekilde önem kazanıyor. Bu beklentinin gerçekleşmeyeceğine inanılan kurumlarda açık pozisyonlarda çalıştırılacak insan bulmakta zorluk çekiliyor. Dolayısı ile büyük bir paradoks söz konusu…

Şirketleri şirket yapanın insan faktörü olmasından hareketle İK ve eğitim alanında çalışanların ve özellikle de yöneticilerin empati yetkinliklerini sürekli olarak geliştirmeleri ve insana insanca çalışma değerini hissettirmeyi ilke edinmeleri gerektiğini düşünüyorum.

Yakın bir gelecekte ”patron/işveren benim ve seni istemiyorum” klişesinin geri dönmemek üzere çökeceğine şahit olacağız…

Çünkü gençler paraları olmadığı halde bu tip anlayışların hala yaygın olduğu kurumlarda mutsuz olmamak için çalışmak istemiyorlar!

Yazan : Emrah Yolaç | emrahyolac.com

Hakkında Özgür ŞAHİN

Türkiye'nin en büyük kişisel gelişim sitesi olan kendinigelistir.com projesinin sahibidir. 2006 yılından bu yana #kişiselgelişim alanında birçok yeniliği bünyesinde bulundurduğu sitede "beden dili, iletişim teknikleri, başarı hikayeleri, motivasyon teknikleri, özgüven gelişimi" gibi bir çok ana tema üzerine yazar, çizer, karalar, öğretmeye çalışır.