Anasayfa / İnsan İlişkileri / Önyargılarımız Kalıplaşmış Düşüncelerimiz mi?

Önyargılarımız Kalıplaşmış Düşüncelerimiz mi?

Ön yargılarımız aslında fark etmediğimiz alışkanlıklarımız mı? Önyargılarımızın farkındamıyız. Önyargı dediğimiz bakış acımız neye göre ve nasıl şekilleniyor?

Kendin Ol’ma yolunda bu sefer önyargılarımızdan bahsetmek istedim.Çünkü hergün farkında olmadan önyargımızla hareket ettiğimiz davranışlarımız o kadar çok oluyor ki. Ön yargılarımız bizi engelleyen bir zihin durumudur.Bizi geliştirmez, aksine bizim daha geniş düşünmemize ve yaratıcı olmamıza büyük engel olur.

İnsanı,insanın davranış durum ve şeklini biraz incelediğimizde zihin oyunlarımızı tanımaya başlarız.Hani bazı kişiler vardır. Bu kişiler kendi doğrusunun dışına çıkmayan ve kendi düşüncesinin dışında olanlara orada ne var bende dinleyeyim diye bakmadan hemen kendi düşüncesini, karşısındakine kabul ettirmeye çalışan ve öteki kişilere karşı hoşgörüsüz ve tek yanlı bakan bir tutum sergileyerek öfkelenmemize sebep olan kişilerdir. Mutlaka sizde benzer ortamlarda bulunmuş,benzer kişilerle karşılaşmışsınızdır.Ben hergün karşılaşıyorum ve kendilerini nasıl engellediklerini görüyorum. Önyargı nasıl oluşur, önyargı nedenleri nedir diye biraz araştırma yaptığımda insan psikolojisi bakımından da değerlendirerek birkaç bakış açısını sizlere aktarmak istiyorum.

Biyokimyacı ve genetikçi bilim adamı Goldstein önyargıyı bir grup veya o grubun üyeleri hakkında olumsuz bir değerlendirme olarak tanımlayarak, sonrasında iki tipe ayırdığını gördüm.

“Öteki’ni olumsuz değerlendirme ve ötekini’ne karşı olumsuz davranış.”

Diğer bir tarafdan da Alman idealist düşünür Schleiermacher’e göre “önyargılar yan tutma ve acelecilikten kaynaklanır” diye bir ifade ile karşılaştım. Bu bakış açısına göre kişi, yan tuttuğundan dolayı otoritelere itaat eden peşin hükümlerde buluyor. Bu bağlamda aslında bireyi belirleyen peşin hükümler onun yan tutmasından kaynaklanır diyebiliriz.Bu yaklaşımı daha çok politika,ve işyerlerimizde deneyimliyoruz sanırım. Mobing nedenlerinden biri de önyargılar diye düşünüyorum.

O halde genel olarak diyebiliriz ki, önyargı, hissedilebilir ve açığa vurulabilir bir şeydir. Bir grubun tamamına veya bir kişinin doğrudan kendisine yöneltilebilir. Bununla birlikte özellikle önyargılar çok önceden ifade edilmiş, olgunlaşmamış peşinen karar verilen ve davranışa dönüşür ise, artık bunun adı dışlama olur.

Yani önyargı bir tutumdur. Dışlama ise bir davranış şeklidir. Eğer zihinimizin otomatik davranışlarının farkında olursak ne zamanlar önyargı davranış şeklini oluşturduğumuzu yakalarız.

Görünen o ki aslında önyargı, bizim akıl öncemizdir. Düşünmeden,ölçmeden,tartmadan gösterdiğimiz davranış ve sözel anlatım biçimimizdir. Fark etmeden alışkanlığımız haline gelir. Alışkanlıklarımız ise tecrübelerimizden gelir. Tecrübe olmadan zihnimiz onu tanımaz ve düşüncemiz davranış haline gelmez. Görüyor musunuz zihnimiz nasıl oyun oynuyor bize. Biraz dikkatli bir gözlemci olursanız her gün çeşitli örnekler yaşadığınızı fark edeceksiniz. Örneğin, lokantaya giden iki müşteriden birine servis elemanı dış görünüşünden dolayı daha kötü muamele edilebiliyor.

Dolayısıyla önyargı olumsuz bir tutumdur ve birçok sosyal durumda kendini gösterebiliyor. Aslında bize bunu düşündüren zihnimizin önceki yaşanmışlıkları ile oluşturduğumuz fenomenlerdir. (Fenomen duyularla algılanabilen şey) Onun için psikoloji biliminde; önyargı iki görüşe sahip bir tutum olarak değerlendirilir. Belli sosyal gruplar hakkındaki görüş, inanç ve fikirlerin oluşumundan ve tabiatından meydana gelen bilişsel görüş ve diğeri de duygu ve değer birleşmesinden oluşan duygusal görüştür.

önyargılarımızın nedenleri

Peki nedir önyargı nedenleri?

İnsan davranışı boşlukta oluşmaz. Bir nedeni, niyeti gerektirir.

Psikanalizin lideri Freud’un önyargı ile ilgili dışgrup düşmanlığın kaçınılmazlığı ve önyargının grubu bir arada tutma işlevi olarak iki temel görüşü vardır.

Örneğin Freud “Önyargının, bir kısım insanların saldırganlık göstermelerini kabul etmesi kadar, önemli sayıda insanı da sevgide birbirine bağlaması her zaman mümkündür.” demiş.

Psikanalitik yaklaşıma göre, önyargı psikodinamik bir süreçtir. Psikanalistlere göre önyargılar ve kalıp yargılar insanın doğal bir eğilimiyle ilişkilidir. Bu yaklaşım sahipleri; ilk çocukluk yıllarında yaşanan engellenmelerin duygusal gerilimler yarattığını ve ileriki yıllarda, içinde bulunulan durum tarafından bir takım saldırganlık ve düşmanca duygular duyulduğunda, bunların yansıtma mekanizması (projection) vasıtasıyla başkalarına yüklendiği şeklinde bir model geliştirmişlerdir.

Aslında kişinin önyargılı tutumu, kendinin de farkında olmadığı bir gereksinmeyi karşılamaktadır. Bu gereksinme, yıpranmış olan egosunu tamir etmek ve yükseltmektir. Psikodinamik teorilerden ikincisi, önyargının ancak zayıf bir karakter veya kusurlu bir kişilik yapılanmasına sahip bir insanda gelişeceği noktasına odaklanmıştır. Bu perspektif, önyargıyı normal bir durum olarak kabul etmez; önyargı nevrotik insanların güvensizliği ve şiddetli anksiyetenin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.

Örneğin titizlik takıntısı olan bir kişinin,diğer insanları dağınık ve düzensiz olarak değerlendirmesi gibi.Aslında böyle bir durumda kişinin kendi psikolojik “takıntıları”nı yansıtmakta olduğunu görüyoruz. Bu teoriye göre, eğer önyargıyı değiştirmek istiyorsak,direkt olarak önyargılı kişinin üzerine odaklanmak gerekir.Eğer kişi bu otomatik davranışının farkında olursa, önyargılı bu tutumundan vazgeçebilir.Kişinin farkındalığını artırmak ve neyi neden yaptığını ona göstermek kişinin önyargısını değiştirmek için oldukça önemli bir adımdır. Önyargılar, bizim deneyim yoluyla elde ettiğimiz tüm değerler sistemimize veya tutumlarımızla uyguladığımız davranışlarımızdır.

Bir başka önyargı nedenleri yaklaşımı da Prothro’nun yaklaşımıdır. Bu bakış açısına göre “Amerikan açmazı” olarak değerlendirdiği önyargıları, aileden, öğretmenlerden ve akradaşlardan edinilmiş tutumlar olarak nitelendirilir. Bu nedenle önyargıları sadece insanın doğal eğilimine bağlamak yerine öğrenme sürecinin bir parçası olarak da görmek gerekmektedir. Aslında önyargının gerçeklik üzerinde yaptığı çarpıtmalar ilk çocukluk yıllarında görülmez, sonradan belirir. Sosyal hiyerararşi ( sosyal öğrenme) yoluyla edinilen önyargılar, çok küçük yaşlarımızda aile içinde öğrenmeye başlarız ve biraz büyüyüp okula gitmeye başlayınca, içinde yetiştiğimiz mahalle, çevre bizi etkilemeye devam eder, çevremizde söylenilen sözler, yapılan davranışlar, yargılamalar, dedikodular, uydurulan lakaplarda zihnimizde izler bırakır ve ana-baba veya komşularımız gibi aynı önyargıları benimsememize yol açar.

Böylece kesin özdeşleşmeler kurarak hayatta bazı “yerleri“mizin olduğunun farkına varmaya başlarız. Gelişen egomuz, “ben neyim”in yanı sıra “ben ne değilim” den oluşur. Kendimize ve başkalarına “nasıl davranırım” üzerinde kavramlar geliştiririz.Yaşıtlarımıza etiketler kullanırız.Büyüdükçe kalıp yargılarımız neredeyse kendi çevremizde ki erişkin topluluğunun kalıp yargıları ile aynı olur. Burdanda anlaşılıyor ki kalıp yargılarımızın oluşmasında ana-babalarımızın, çocukluğumuzda ki sosyal çevremizin ve akranlarımızın rolü büyüktür.Yetişkinlik çağımızda ise, artık daha geniş bir sosyokültürel yapının neden olduğu önyargılara sahip biri oluyoruz.Buraya kadar ifade ettiklerimizden de anlaşılacağı üzere önyargılarımızın oluşmasında psikolojik ve sosyal faktörlerin ikisi de önemlidir.

Bu bağlamda Einstein’nın sözünü hatırlarsak her şey daha iyi anlaşılacaktır.

İnsanlarda ki önyargıyı parçalamak atomu parçalamaktan çok daha zordur. / Einstein

O halde yenibir yıl için alınacak en güzel kararlarımızdan biri durum ve kişilere karşı olan tutumumuzda önyargı ile yaklaşmadan önce farkında olmak olacaktır. Bir kişi, grup veya bir olay karşısında hemen ön yargılı olmak yerine, empati yaparak gözlemleyelim.

En önemlisi de çocuklarımıza onları yargılamadan onların kendileri olmalarına izin vererek yaklaşalım ki onlarda büyüdüklerinde önyargılara sahip bireyler olmasınlar.

Hepimiz için sağlıklı, huzur dolu ve önyargısız bir hayat olmasını diliyorum.

Sevgi ile kalın.

Yazan : Öznur Yılmaz BERK | Kişisel Gelişim Koçu
Kaynak: ALLPORT, G.W., “TheReligiousContext of Prejudice”, JournalfortheScientific
Study of Religion, 1966, vol. 6, s. 448 DoğanCÜCELOĞLU, Doğan, İnsan ve Davranışı, Remzi Kitabevi, 3. Baskı, İst. 1996, s. 543BİLGİN, İnsan İlişkileri ve Kimlik, s. 103; BİLGİN, Kimlik Sorunu, s. 176
11 KAĞITÇIBAŞI, İnsan ve İnsanlar, Evrim Yay. 7. Baskı, İst., 1991, s. 156

Hakkında Özgür ŞAHİN

Türkiye'nin en büyük kişisel gelişim sitesi olan kendinigelistir.com projesinin sahibidir. 2006 yılından bu yana #kişiselgelişim alanında birçok yeniliği bünyesinde bulundurduğu sitede "beden dili, iletişim teknikleri, başarı hikayeleri, motivasyon teknikleri, özgüven gelişimi" gibi bir çok ana tema üzerine yazar, çizer, karalar, öğretmeye çalışır.