Anasayfa / Sizden Gelenler / Birbirine benzeyen iki an hiç görmedim ben!

Birbirine benzeyen iki an hiç görmedim ben!

Yaşamayı rutin bir iş olarak gören ve her “nasılsın” diye sorulduğunda “nasıl olayım işte yat kalk aynı şeyler” diyen insanlara şaşırıyorum. Nasıl her yeni gün, bir önceki eski günün tekrarı olabilir? İnsan yaşamından nasıl sıkılabilir ki? Sıkıntı hassas olmamaktan kaynaklanır. Kişi hassas biri olmadığı için etrafında olup biten belli belirsiz değişiklikleri göremez. Bu yüzden her şey tekrar ediyor gibi görünür. “Güneş her sabah doğuyor, ama aynı güneş; insan nasıl sıkılmadan kalabilir?” diye düşünür. İyi de o aynı güneş değil ki! O sürekli değişiyor. Asla aynı değildir! Ama onun aynı olduğunu düşündüğü için sabahları bakmaz çoğu kişi. Gökyüzüne, bulutlara bakmaz. Bulutlarda her gün yenidir. Yeni renklere bürünürler. Her gün güneşin doğuşunu kutlarlar :) Sabahları kuşlar, ağaçlar ve tüm varoluş yenidir, tazedir.

İnsanlar da öyle. Fakat bazı kişiler donuktur, hassas biri değildir. Mesala on yıldır aynı adamla/kadınla yaşadığını düşünür. O’na bakmayı bırakır. O’na uzun yıllar bakmaz, o’na dokunmaz doğru düzgün, kokusunu unutur belki! O zaman bu sıkıcı, o zaman o her zaman aynı kadın/adam demektir! Osho’nun konuşmalarında sık bahsettiği gibi; oysa sıkıcı olan kadın/adam ya da hayat değil, sadece o’na bakanın gözlerinde fazlaca toz birikmiş olmasıdır sorun! Gözlerde ne kadar çok toz birikirse hayat o kadar sıkıcı olur. Hayat çok resmi bir hale gelir yani boştur! Kişi bir şeyleri yapmayı sürdürür ama yavaş yavaş tüm hareketleri robot gibi mekanikleşir. Evet, o zaman hayat can sıkıntısıdır. Resmi tören gibi sürdürdükleri hayatlarına devam eder böyle insanlar.

Bazıları da bir şeyler yaparlar ama neyi neden yaptıklarını anlamazlar. Eve gittiklerinde eşlerini öperler ama alışkanlıktır bu çoğu zaman, coşku yoktur içinde. Donuk bir olay. Hani eve girerken ayakabılarını çıkartmak gibi adettendir! Ve tabi ki böyle yaşayan insanların kendisini yorgun hissetmesi ve canlarının sıkılma hali normaldir…

Gökyüzüne hiç bakmayan milyonlarca insan var. Eğer bir gece aniden tüm yıldızlar ortadan kaybolsa bunun farkına bile varmazlar! Fark etmeleri bir kaç gün sürebilir. Gazetelerde ya da sosyal ağlarda “tüm yıldızlar ortadan kayboldu” haberi çıkarsa şayet, kafalarını kaldırıp gökyüzüne bakarlar. Ne acı!

rutin yaşamak

Elbette böyle neşeden, coşkudan, sevgiden uzak, sürprizlerden korkarak yaşanan bir hayat sıkıcıdır. Hatta kimyasal bir süreçtir sadece! Oysa birilerini beklemeden bazen çiçek almak gerek kendimize ya da kendimizin en sevdiği tatlıyı ısmarlamak yine kendimize…

Veya ağaçların altında çimenlere uzanıp, dudaklarımızın arasında bir çimen yaprağı ile gökyüzünü seyretmek, ağaçların, açık havanın ve gökkubbenin tadını çıkarmak, ‘kendi kıyımızda’ yüzmek ne muhteşem bir duygudur yapabilene.

Hayat bir mucizedir. İnanmak gerek mucizelere ve gelecek olanlara hatta bugüne kadar hiçbir mucize gerçekleşmemiş, beklenenler henüz gelmemiş olsa bile…

Tıpkı John Burroughs’un bu şiirindeki gibi yürekle ruhla inanmak gerek;

Huzur içinde ellerimi kavuşturuyor ve bekliyorum,

Rüzgara, gel-git’e 

ya da denize aldırmıyorum; 

Artık zamana ya da

kadere isyan etmiyorum, 

Bana ait olan,

bana gelecek çünkü

Yazan : Hülya Konar / hPozitif

Hakkında Özgür ŞAHİN

Türkiye'nin en büyük kişisel gelişim sitesi olan kendinigelistir.com projesinin sahibidir. 2006 yılından bu yana #kişiselgelişim alanında birçok yeniliği bünyesinde bulundurduğu sitede "beden dili, iletişim teknikleri, başarı hikayeleri, motivasyon teknikleri, özgüven gelişimi" gibi bir çok ana tema üzerine yazar, çizer, karalar, öğretmeye çalışır.