Anasayfa / Motive Olmak / Geliştiren Hikayeler / Nereden ne çıkacağı hiç belli olmaz!

Nereden ne çıkacağı hiç belli olmaz!

Ne çıkarGönüllü olarak yaptığım(ız) bir iş var. “Mezuniyet balosu, töreni ve yıllığın her türlü organizasyonu ile uğraşmak.” Yüksek maliyetlerden ve kimi öğrencilerin bunu alabilecek durumu olmamasından dolayı sponsor arayışlarının içindeyiz şu aralar. Afyon’un iş adamlarına kendimizi ifade etmeye çalışıyoruz. Buraya kadar her şey normal. Ama herhalde yıllar boyu unutmayacağım küçük bir anekdotumu paylaşmadan geçemeyeceğim :

Final haftası içersinde olduğumuz şu günlerde ALİMOĞLU MERMER‘den ancak sabah 9’a randevu alabildik. (Bu arada görüşmeye gidecek her arkadaşın o gün içersinde sınavı var.) Yataktan nasıl kalktığımı anlatamam. Bir istemsizlik, bir “nerden çıktı?” uyuşukluğu. Biraz uğraşla şehirin dışında olan işyerine ulaştık. Bizi güler yüzlü, samimi biri karşıladı ki ilk gördüğünüz andan itibaren sadece “dinleyeceğiniz!” biri olduğu çok belliydi. Durumumuzu ifade ettik. Yeterli yardımı yaptı. Buraya kadar da her şey normal. Her şey “vaktiniz var mı? Size bir şeyler göstereyim mi?” sorusunun üzerine başladı. İşyerinin 3. katına bir müze açmıştı İbrahim ALİMOĞLU. Dışarıya kapalı, sadece dostlarına özel ama içerde harika ötesi şeylerin olduğu… Bir doğa ve deniz hayranıydı, belli. İçeriye girdiğinizde devasa büyüklükteki akvaryumu, onlarca maket gemi, halen daha incisi içinde olan istiridyeler, köpek balığı ağızları, gemi dümenleri ve daha onca şey kapının girişinde karşılıyordu bizi. İbrahim BEY’in bir kelebek kolleksiyonu vardı. Peru’dan, ABD’den, Şili’den gelmiş onlarca kelebek… Eski bir Türk hamamı, 200 yıllık semaverler, eski Türk kapıları. Anlatıldıkça bitmeyecek ve hatta anlatılmayacak kadar güzellikte olan şeyler. Kısacası o uyuşukluk üzerimizden gitmişti. Her odada o eskiyi yaşatan gramafonları, eski fotoğraf makinelerini, hatta odadaki ışıklandırmayı 1942 yılında İstanbul’da bir sokak lambası ile yaptığını görünce hangi uyuşukluk kalabilirdi ki?

En sonunda karşısına aldı bizi. VE bize bir şeyler anlatmaya başladı… Şöyleydi ve harikaydı!

Adamın biri hayatın anlamının ne olduguna takmış kafayı… Bulduğu hiçbir cevap ona yeterli gelmemiş ve başkalarına şormaya karar vermış. Köy, kasaba, ülke dolaşmış… Tam umudunu yitirmişken bır köyde konuştugu insanlar ona:  

“Şu karşı ki dağları görüyormusun? Orada yaşlı bır bılge yaşar. İştersen ona gıt. Belki o sana aradığın cevabı verebilir.” demişler.

Çok zorlu bır yolculuk sonunda bilgenin yaşadıgı eve ulaşmış adam. Kapıdan içeri girmiş ve bilgeye “hayatın anlamının ne oldugunu” şormuş. Bilge :

“Sana bunun cevabını söylerim ama önce bir sınavdan geçmen gerekiyor? demiş.

Adam kabul etmiş. Bilge bir çay kaşıgı vermış adamın eline ve içine de silme bir şekilde zeytinyağı doldurmuş.

“Şimdi çık ve bahçede bır tur at. Tekrar buraya gel… Yalnız dikkat et kaşıktaki zeytinyağı eksilmesin! Eğer bır damla eksilirse kaybedersin.” demiş.

Adam gözü çay kaşığında bahçeyi turlayıp gelmiş. Bılge bakmış “evet!” demiş. “Kaşıkta yağ eksilmemiş, peki bahçe nasıldı??

Adam şaşkın… “Ama!” demiş. “Ben kaşıktan başka bır yere bakmadım ki…”

“Şimdi tekrar bahçeyi dolaşıyorsun. Kaşık yine elınde olacak ama bahçeyi inceleyip, gel” demiş bilge…

Adam tekrar bahçeye çıkmış. Gördüğü güzellikler büyülemış. Muhteşem bir bahçedeymiş çünkü…

Geri geldığın bilge, adama :

“Bahçe nasıldı?” dıye sormuş. Adam gördüğü güzellikler karşışında büyülendığı anlatmış. Bilge gülümsemış,

“Ama kaşıkta hıç yağ kalmamış? demış ve eklemiş;

“— Hayat senin bakışınla anlam kazanır. Ya sadece bır noktayı görürsün, hayatın akıp gider sen farkına varmazsın ya da görebileceğin tüm güzelliklerin tam ortasında hayatı yaşarsın. Akıp giden zamanın anlam kazanır… Hayatının anlamı senin bakışlarında gizli…”

Daha ilk dakikadan vurulmuştuk. Üzerine de bunlar şeker gibi geliyordu. Sonra hiç durmadan bir diğerini anlattı ki, şaşkınlığımız ve hayranlığımız iki katına çıktı :

Eğer bu sabah sağ olarak uyanmışsanız, dün ölen iki yüz bin insandan daha şanslısınız.   

Eğer bu sabah hastalıklı değil de sağlıklı uyanmışsanız, şu anda hasta olan 1 milyar insandan daha şanslısınız.

Bir harp tehlikesi ile işkence görmek ihtimali ile karşı karşıya değilseniz, 500 milyon insandan daha rahatsınız.

Kilerinizde veya buzdolabınızda yiyeceğiniz, üzerinizde elbiseniz ve başınızı sokacak bir eviniz varsa, dünyadaki 3 milyar insandan daha zenginsiniz.

Cebinizde veya bankada paranız varsa, dünyanın en imtiyazlı olan 1 milyar insanı arasındasınız.

Bu yazıyı okuyabiliyorsanız, okuma yazma bilmeyen 2 milyar insandan biri değilsiniz.

Anneniz babanız sağ ise ve boşanmamışlarsa, eşiniz ve çocuklarınızla(varsa) mesut bir aileyseniz, siz dünyadaki nadir insanlardan birisiniz.

O halde ne duruyorsunuz, halinize şükredin!..

Gercekten biz cok sansliyiz..

Teşekkür ediyoruz ALİMOĞLU!
Gerçekten biz çok şanslıyız…

Özgür ŞAHİN

Hakkında Özgür ŞAHİN

Türkiye'nin en büyük kişisel gelişim sitesi olan kendinigelistir.com projesinin sahibidir. 2006 yılından bu yana #kişiselgelişim alanında birçok yeniliği bünyesinde bulundurduğu sitede "beden dili, iletişim teknikleri, başarı hikayeleri, motivasyon teknikleri, özgüven gelişimi" gibi bir çok ana tema üzerine yazar, çizer, karalar, öğretmeye çalışır.