Çok telaşlı bir günde, kocamla evin içinde oradan oraya koşuştururken, dört buçuk yaşındaki oğlumuz Justin Carl’ı yaptığı yaramazlıklar nedeniyle sürekli azarlıyorduk. Bir süre sonra, kocam dayanamayıp, Justin’e köşede ayakta durma cezası verdi. Justin cezayı sessizce kabullendi, ama pek mutlu görünmüyordu. Birkaç dakika sonra, “Ben evden kaçacağım.” dedi.
Çok şaşırmıştım ve sözlerine çok öfkelenmiştim. “Öyle mi?” diye bağırdım. Ama arkamı dönüp bakınca, bana melek gibi göründü, o kadar küçük, masum ve mutsuzdu ki.
Yüreğim sızladı ve çocukken aynı şeyleri söylediğimi, kendimi çok yalnız hissettiğimi ve kimsenin beni sevmediğini düşündüğümü anımsadım. Aslında bu sözlerle çok daha fazla şey söylüyordu. İçinden ağlıyordu, “Beni görmezden gelmeyin, lütfen fark edin beni! Ben de önemliyim. Lütfen beni istediğinizi, bana gereksinim duyduğunuzu ve beni koşulsuz sevdiğinizi hissettirin bana.”
“Tamam Jussie, evden kaçabilirsin.” Diye fısıldadım, bir yandan giysilerini toplarken. “Evet, pijamaların gerekecek, palton …”
“Anneciğim,” dedi, “ne yapıyorsun?”
“Ayrıca benim paltomu ve geceliğimi de almalıyız.” Bütün bu giysileri bir çantaya yerleştirdim ve çantayı sokak kapısının önüne koydum. “Tamam Jussie, evden kaçmak isteğinden emin misin?”
“Evet, ama sen nereye gidiyorsun?”
“Eğer sen evden kaçıyorsan, annen de seninle geliyor, çünkü senin yalnız kalmanı istemem. Seni çok seviyorum, Justin Carl.”
Konuşurken birbirimize sarılmıştık. “Neden benimle gelmek istiyorsun?”
Gözlerinin içine baktım. “Çünkü seni seviyorum, Justin.. Sen gidince benim tüm yaşamım değişir. Bu yüzden eğer sen gidersen, ben de seninle gelirim.”
“Babam da gelir mi?”
“Hayır, babanın kardeşlerin Erickson ve Trevor ile kalması gerek. Biz burada yokken çalışmak ve onlara bakmak zorunda.”
“Fereddi (hamster) de bizimle gelebilir mi?”
“Hayır, Freddi’nin de burada kalması gerek.
Bir süre düşündükten sonra, “Anneciğim, biz de burada kalabilir miyiz?” dedi.
“Evet, Justin, kalabiliriz.”
“Anneciğim,”
“Evet, Justin?”
“Seni seviyorum.”
“Ben de seni seviyorum, tatlım. Hadi gel, mısır patlatalım. Bana yardım eder misin?”
“Ederim.”
O anda anneliğin en güzel yanlarından birinin, çocuğunun güven duygusunu ve benlik saygısını kazanmasına yardımcı olmak olduğunu anladım. Kollarımda tuttuğum değerli varlığın, kendisine sarılmamı istediğini, aynı kilden bir çamur parçası gibi, kendisine şekil verip, bir yetişkine çevirmemi beklediğini biliyordum. Anne olarak, çocuklarıma onları istediğimi, sevdiğimi ve onların benim için çok önemli Tanrı’nın birer armağanı olduklarını gösterme fırsatını kaçırmamam gerektiğini öğrendim.
Kaynak : kendinigelistir.com
çok güzel bir hikaye çok duygulandım herkese kıssadan hisse
çok güzel bencede insanı duygulandırıyor
annemle benm ilişkmzi hatrlattı bana.çok seviorum ben annemiiii!!!! =)
ellerinize sağlık…anneler ve çocuklar…ne kadar tartışsalar da birbirlerinden asla kopamazlar ve iyiki de böyle ben annemsiz ne yapardım…
çok güzell.ben bunları okuyarak iyi bi anne olucam ilerde
annesiz bi hayat çok zor olsa gerek….
benim de ilerde en cok korktugum seylerden biridir cocuguma gereken sevgiyi ve güveni verememek. söylemekten ziyade eylemlerle göstermek, sözle pekiştirmek gerekiyor galiba…cok güzel bir yazı tesekkür ederim.
Hiçbir şey bir çocuğa annesi kadar yakın olamaz ve de onun kadar koruyamaz.
payşalım için teşekkür ederim. :)
Sabaha kadar gitmeyi düşündügüm bir gün tam tersi bir karar vermiştim
Gerçekten zor zanaat !
Evden kaçmak da nesiymiş ya?
Nasıl bir düşünce bu Allah aşkına?
Kaç bakalım.. Nereye kaççan?