Anasayfa / Başarı Öyküleri / Bırakın hayat sizi yoldan çıkarsın!

Bırakın hayat sizi yoldan çıkarsın!

Üniversite yaşantısı şüphesiz ki birçok insan için çok önemli bir zaman dilimi. Sadece kariyer belirleme olarak değil, kendini tanıma, yetkinliklerini belirleme ve en önemlisi gerçek hayata atılmanın verdiği sancıların çoğu bu dönemde yaşanır. Her ne kadar lise sonrası yapılan tercihle kariyerimizi de seçtiğimizi düşünsek de bunun böyle olmadığını anlamanın en güzel dönemi yine üniversite zamanıdır. Hayat her zaman insanlara yeni yollar sunarak, insanı yolundan çıkarıyor; önemli olan size açılan yeni yolların ne olduğunu görüp, fırsatları değerlendirmek…

Şimdi biraz hayatın beni nasıl yoldan çıkarttığından bahsetmek istiyorum. Lise yıllarında okuduğum kitaplar ve hayallerim sonrasında bilim adamı olma kararı aldım. İlk tercihim bir sürü bilinmeyenlerle dolu bir dal olan genetik, okulum da kesinlikle Boğaziçi olmalıydı. Aldığım puan genetik için yetersiz kalınca bir hocamın kimyadan genetiğe geçişin kolay olduğunu, bu yüzden başka bir üniversite yerine kimya bölümüne girmem gerektiğini söyledi.  Bu tavsiye ile kimya bölümüne girdim. Kimyaya girdikten bir sene sonra artık bölüm değiştirme zamanıydı, her şey yolunda iken genetiği o kadar da istemediğimi ve kimyayı sevdiğimi düşündüm; bölümümde kalma kararı aldım.  Çünkü o zamanlarda kimyayı gerçekten seviyordum. Fakat her aşk gibi zamanla her şey değişiyordu.

Üniversitedeki ilk senenin sonunda Türkiye’nin ilk ve tek kampus dergisi olan “Dinamik”in reklam ve pazarlama

sorumlusu oldum. Sadece zaman geçirmek, yeni insanlar tanımak için girdiğim bir öğrenci kulübünün benim hayatımı bu kadar etkileyeceğini o zamanlar tabii ki tahmin edemezdim. Konuşmaktan, kendi ailesinden para isterken bile çekinen birisi olarak başladığım bu yol beni bir anda dergiye reklam alabilmek için her şeyi yapabilecek bir potansiyel haline getirdi. Bu süreçte pazarlama ve reklam dünyasında gerçekten çok önemli insanlarla tanıştım ve müthiş bir çevre yaratma fırsatım oldu.

Yaklaşık bir yıllık bu süreçte reklamcılığa olan ilgim çok fazla arttı. Bunun sonucunda “Bir şekilde denemeliyim!” dedim kendi kendime… Eğer olmazsa nasılsa elimde kendi branşım olan kimya vardı. Dinamik dergisinden sonra “Cinemascope” adlı bir dergiden yine aynı görev tanımıyla çalışmak için beni görüşmeye çağırdıklarında önce afalladım. Görüşmeye gittiğimde ise karşımdakilerin daha fazla afalladıklarını fark ettim. 18 yaşında birinin karşılarına geleceğini hiç düşünmemişlerdi, tecrübeli olduğumu ve bundan yararlanmak istediklerini söylediler. 3 ay gibi kısa bir sürede ilk sayı için uğraştım. Bu sırada benim kontrolümde çalışan insanların hepsi benden en az 5 yaş daha büyüktü.

İlginç dergi tecrübelerinden sonra anladım ki ben aslında dergiye reklam almayı değil, reklamların nasıl yapıldığını, sürecin nasıl ilerlediğini görmeliyim… Bu süreçte “Youth Republic”den Kampus Marka Yöneticiliği teklifi aldım. Bir buçuk yıl süren süreçte birçok marka ile çalıştım, büyük toplantılara girdim, ileride ulaşmak istediğim pozisyonlardaki insanlarla tanıştım ve o andan itibaren “profesyonel öğrenci” tanımına girmeye başladım. Youth Republic ile eş zamanlı olarak “Ogilvy& Mather” adlı global reklam ajansının müşteri ilişkileri departmanında 6 ay boyunca yarı zamanlı olarak çalıştım. O kadar çok gaza gelmiştim ki, arkadaşlarımla birlikte kendi ajansımızı kurma kararı aldık ama başaramadık. Burada yenilginin ne olduğunu anlarken, kazanmanın ne olduğunu da büyük markaların yaratıcı beyinleri aradıkları yarışmalardaki birinciliklerle tatmış oldum.

Ogilvy’den sonra bir anda farklı bir dünyaya girmiş olduğumu anladım. Bir anda McCann Group’tan, Starcom’dan teklifler gelmişti. Tam onlarla birlikte yeni yollara gitme kararı almışken hayat beni yine yoldan çıkardı. Youth Republic’te çalışma fırsatı bulduğum dünyanın en büyük alkollü içeçek firması olan Diageo, bana yeni bir yol önerdi: Event Management! Ogilvy zamanında ajans tarafını tanıdığımı, artık daha kurumsal bir şeyler yapmam gerektiğini anlamıştım. Tam olarak denemem gereken şeyin marka yönetimi olduğunu düşünürken, Türkiye’de hatta dünyada tecrübe etmesi en zor alanlarından biri olan Event Management’ı öğrenme fikrini geri çeviremezdim, çevirmedim de… Bu süreçte dünyanın en büyük markaları olan J&B, Johnnie Walker, Smirnoff, Baileys gibi markaların eventlerini büyük sorumluluklar alarak gerçekleştirdim ve kısa süre sonra “Smirnoff& Baileys Event Assistant” görevine getirildim. Türkiye’deki reklam kısıtlamalarından dolayı gördüm ki, alkol sektöründe yapılan marka yönetimi aslında yüzde %90 oranında Event Management. Ama ben yine %10’luk kısmı halen merak ediyordum. Bu merakım doğrultusunda Smirnoff marka takımında “Management Trainee” oldum. Tabi bunlar devam ederken, bir sürü markanın buzz agent sistemini kullanarak hayata geçirdiği markalarla çalışma fırsatım oldu. Apple ve Nokia bu markalardan birkaçı…

Bütün bunlar yaşanırken dönüp bir de baktım ki üniversitede son senemdeyim. O anda kimya diye bir bölümde okuduğumu hatırlamak zorunda kaldım. İlk senelerdeki “nasılsa elimde kimya var” tarzındaki güvence artık benim için çok da güvenilir gelmiyordu çünkü pazarlamayı daha iyi bildiğimi düşünüyordum. Kimya benim için sadece bir etiketi tamamlayacak öğe olarak kalmalıydı hayatta.

Tüm bunları anlatmamın bir sebebi var; hayatın insana neler sunabileceğini göstermek! Şunu söylemeliyim ki bir

öğrencinin okuduğu bölümle hayatta yapmak istedikleri çok farklı olabilir. Eğer bu insanlardan biriyseniz öncelikle sakin olun, yalnız değilsiniz. Ama biraz da sevinin çünkü bunu fark edecek kadar zekisiniz. Reklamcılığa ilgimden sonra okulun ikinci senesinde Bilgi Üniversitesi Reklamcılık Bölümüne geçme kararı almıştım, çünkü Kimya’da vakit kaybediyorum gibi geldi. Bilgi Üniversitesi’ndeki bir öğretim görevlisinin “Neye sahip olduğunun farkında değilsin, Boğaziçi bırakılıp Bilgi’ye mi gelinirmiş! Lisansı bitir, master’a gelirsin.” demesiyle kendime gelip bu düşüncemi ertelemiştim. Evet, gerçekten de okuduğunuz okul önemli bir “Brand Name”. Bu her üniversite için geçerli… Her biri bir marka ve okuyanlar da o markanın birer ürünleri.

“Peki, o halde Kimya okumanın bana ne yararı oldu?” İnanın çok! Kimya okurken tamamen alakasız bir alana odaklanmak büyük bir riskti ve ben bu riski göze alabilecek cesareti gösterdim. Bu bana, hayata nasıl bakmam gerektiğini öğretti. Çünkü bizi farklılaştıran şey hayata bakış açılarımız. Kimya, bana her şeyi en ufak ayrıntısına kadar

görebilmeyi, bir şeyin neyle, nasıl reaksiyon vereceğini öğretti. Her işte lazım olan analitik zekamı pekiştirdi. Bunun yanında aslında ben bölümden çok okulun koridorlarında öğrendim çoğu şeyi. Yaratıcılığı, gözlemlemeyi, mizahı, müziği, sinemayı, fotoğrafçılığı… O yüzden eğer kendi alanınızda kariyer yapma fikrine sahipseniz bile hayatın size sunduklarını kesinlikle yasak bahçelerdeki meyveler gibi düşünmeyin. Size yasak bir bahçe gibi gelen o yerlere girdiğinizde çırılçıplak kalabilirsiniz… Fakat hayatta bunu da öğrenmeniz gerektiğini unutmayın. Her şeyinizi kaybetmek aslında en büyük ders, geçebilirseniz tabii.

Hiçbir şeyin vakit kaybı olduğunu düşünmeyin sakın. Eğer bir uğraşınız vaktinizi alıyorsa bilin ki bunun altında yatan bir neden var.  Birden fazla insan olun; hayatta çok tercih şansı yokken, sizi tercih edebilecekler için bir sürü şey önerin. Her yabancı dilin, sadece bir iletişim aracı olmadığını öğrenin mesela, kültürlerini de irdeleyin.

Etrafınızdakileri çok dinlemek pek de doğru bir davranış olmayabilir her zaman; hata yapıyorsanız bile hata yapmanın sizin için en büyük özgürlük olduğu dönemin de üniversite yılları olduğunu unutmayın. Bunun haricinde bakmak, yenilikleri ve trendleri takip etmek, hep önden yürümek bir öğrenciyi hatta bir insanı farklılaştırabilecek en önemli davranışlar. İnsan ancak sevdiği işle ilgilenirse mutlu olabilir. Benim de aşkım biraz şekil değiştirdi; şimdi “notion creation/nosyon yaratıcılığı” konusunda bir şeyler yakmak istiyorum. Sizin aşklarınızda da büyük değişimler olacak, doğrusu da bu… Aynı yerde olmaktansa biraz silkelenmenin daha iyi olduğundan eminim, hele ki bu genç yaşlarımızda. Bütün bunları yaparken, kendinize güvenin, sizi yıkmaya çalışanları sevin, çünkü sizi onlar güçlü yapacaklar. Değişime karşı çıkmayın, her gün yeni bir şey bulun. Bir marka yaratın kendinizden, hayatın her anında ona göre yaşayın… Bir şekilde alıcınızı buluyor olacaksınız zaten. Bir de hayatın sizi yoldan çıkarmasına izin verin.

Yazar : Semih ÇALIŞKAN / ChatterBoxTr

Hakkında Özgür ŞAHİN

Türkiye'nin en büyük kişisel gelişim sitesi olan kendinigelistir.com projesinin sahibidir. 2006 yılından bu yana #kişiselgelişim alanında birçok yeniliği bünyesinde bulundurduğu sitede "beden dili, iletişim teknikleri, başarı hikayeleri, motivasyon teknikleri, özgüven gelişimi" gibi bir çok ana tema üzerine yazar, çizer, karalar, öğretmeye çalışır.