Boşandıktan sonra kendimi geliştirmeye karar vermiştim. Bir çok kursa gittim, bir çok terapiye katıldım, derslere girdim, arkadaşlarımla sohbetlerimin büyük bir kısmı kişisel gelişim üzerineydi. Kitapçılara girdiğimde tek gittiğim bölüm kişisel gelişim bölümü idi. Kişisel gelişim kitapları tek ilgi alanım olmuştu. Evimdeki kitaplığın rafları tümüyle kişisel gelişim yayınevlerinin tüm kitaplarını kapsayacak kadar doludur.
Ne öğrendin derseniz, Cem Yılmaz’ın showlarında anlattığı gibi her şeyin içimde olduğunu öğrendim derim. Önceleri anlamıyordum, sürekli böyle anlatılıyordu, soran olursa ben de bu cevabı veriyordum, ama sonra fark ettim ki, dışımda olan her şey içimin bir yansımasıydı.
İşte içimizin dışa yansıması böyle bir şeydir.
Astroloji ile ilgileniyorsanız aslında astrolojinin sadece doğduğunuz ayın burcu olmadığını bilirsiniz. Herkesin bir astrolojik haritası vardır. Yuvarlak bir daire yapılan hesaplamalarla 12 bölüme ayrılır ve doğum saati, günü ve yerine göre doğum anında gökyüzündeki gezegenlerin duruşları haritaya yansıtılır. Bu bizim bu hayattaki yol haritamızdır.
Bu 12 bölüm bu dünyadaki yaşamımız boyunca okuyacağımız hayat okulundaki ders konularını içerir :
1. Ev (bölümlere ev denmiştir) kendimizi nasıl gösterdiğimiz,
2. Ev kazandığımız para,
3. Ev komşular, yakın yollar ve kardeşlerimizle ilişkilerimiz gibi konuları kapsar.
Ben herkeste bu 12 ev olduğu için herkeste her potansiyelin olduğuna inanıyorum. Bu da demektir ki, bizim içimizde parayı kazanma potansiyeli de var, kazanmama potansiyeli de var, sevme potansiyeli de var, sevmeme potansiyeli de var. Biz bu potansiyelleri farkındalığımız yükseldikçe fark etmeye, fark ettikçe de geliştirmeye eğilimliyiz.
Evet, dış çevremiz içimizde yaşadıklarımızın yansıması, potansiyellerimiz de bu yüzden dış çevremizi etkiliyor. Bir de bütün insanların birbirlerine görünmez iplerle bağlı olduğunu düşünün. Siz sizin gibi olanları, onlar kendileri gibi olanları kendine çekiyor. Kocaman bir dünyada herkes birbirine bağlı ve içimiz dışımızı etkiliyor.
Ben bunu düşündükçe etkileniyorum ve kendimdeki en ufak bir değişikliğin bu dünyaya hizmet edeceğini düşünüyorum. Bu da mutlu olduğumda bana huzur, mutsuz olduğumda da umutsuzluk veriyor, ama yine de elimden geleni yapmaya çalışıyorum.
İçinde yaşadığımız dünyadan mutlu değilsek, önce kendimizi dönüştürmeliyiz o yüzden, içimizi temizlemeli, saflaşmalı, hafiflemeliyiz. Bütün bunlar bakış açımızı değiştirecek, o açıyla baktığımız dünya daha yaşanılır bir yer olacaktır.
Ben buna can-ı gönülden inanıyorum. Ya siz?
Yazan: Banu Conker