Son ders!

Yaşamımızın belirli noktasında Hep bir kılavuza ihtiyaç duymuşuzdur. Hatta öyle zamanlar olmuştur ki, çevremizdeki kitapçılardan başarmak, nasıl başarılı olurum, mutlu olmanın yolları, kazanmak, nasıl kazanırım vb kitaplar alıp okuyup uygulamaya çalışmışızdır. Faydasının görüp görülmediği ayrı bir nokta.

Alttaki video’da yaşam ve hayata dair ne kadar ders varsa özetini bulabilirsiniz. Ölümcül kanser Hastası olan, kısa bir ömrü kalmasına ve bunu bilmesine rağmen Yaşama sıkı sıkı sarılıp mutlu bir şekilde yaşama devam eden ve bunu

Adeta “Son Ders” niteliğinde anlatan, Prof. Randy Pausch var. Prof. Randy Pausch Carnegie Mellon Üniversitesi’nin öğretim üyelerinden, evli ve üç çocuk babası.

Konuşmanın Metni
Eylül ayında Carnegie Mellon Üniversitesinde yaptığım akademik bir gelenek “son ders” dediğimiz konuşma yapacağım.
Öleceğinizi bildiğiniz ve son bir dersiniz kaldığını varsayalım. Öğrencilerinize ne söylersiniz?
Burada benim görmezden geldiğim bir nokta var aslında; o da bu durumun benim için farazi olmaması. Pankreas kanseriyle mücadele ediyorum. Ameliyat, kemoterapi ve radyasyon terapisinden sonra yine baş gösterdi. Doktorlar yapılacak bir şey kalmadığını, son bir kaç ayım kaldığını söyliyorlar. İşte son bilgisayarlı tomografi sonuçlarım. Pankreas kanseri karaciğerime yayılmış ve neredeyse bir düzine tümör var. Bu durumdan hoşlanmıyorum. Üç küçük çocuğum var. Dürüst olalım… Berbat bir durum. Ama yakında öleceğim hususunda yapabileceğim hiçbir şey yok.
Filmin sonunu biliyorum. Senaryoyu değiştiremem ama tadını çıkarabilirim.
İsyan etmemi bekliyorduysanız sizi hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm.
Seçimim acınacak biri olmak değil. Yakında ölecek olmama rağmen fiziksel olarak çok güçlüyüm. Hatta muhtemelen fiziksel olarak birçoğunuzdan daha güçlüyüm.
Bu günkü konuşmamın konusu ölüm değil. Hayat ve bu hayatın nasıl yaşanacağı… Özellikle çocukluk hayallerimiz ve bu hayallerimizi gerçekleştirmek için neler yapabileceğimiz. Benim çocukluk hayallerim, sizin çocukluk hayalleriniz…
Çok mutlu bir çocukluk geçirdim. Dönüp fotoğraflara baktığımda gülümsemediğim tek bir fotoğraf bile bulamadım. Evet harika bir çocukluk yaşadım. Hep hayal kurardım. Tam hayal kuracak zamanlarda televizyonu açıyorsunuz; insanlar aya ayak basıyor. Her şey mümkün işte bu ruhu hiçbir zaman kaybetmemeliyiz.
Peki benim çocukluk hayallerim nelerdi? “ Ulusal futbol liginde oynamak, ulaşamadığım hayallerimden bir tanesi. Önemli olan, hayallerinize ulaşamasanız bile bunun için çabalarken çok şeyler elde ettiğinizi bilmek. Çok sevdiğim bir söz var; “tecrübe, istediğinizi elde edemediğinizde kazandıklarınızdır.”
Uzun bir süre küçükler liginde oynadım. Olağanüstü bir koçum vardı. Koç Jim Graham. Tam anlamıyla eski toprak. Antrenmandayken beni çok zorlardı. “Yanlış yapıyorsun, baştan al, tekrar yap, yıkılıyorsun, hemen şnav çek” nefes almadan geçen iki saat. Antrenmandan sonra yardımcı koçlardan biri gelip “koç Graham seni çok zorladı ha?..” “evet” dedim. “Aslında bu iyi bir şey seni umursadığı anlamına geliyor.” “Bir işi kötü yaptığında kimse umursamıyorsa senden umudu kesmişler demektir.” Bu gerçekten içime işledi. “Biri sizi iki saat boyunca zorluyorsa daha iyi olmanızı istiyor demektir.”
Ve sonraki hayalim; Walt Disney İmaginary. Sekiz yaşlarımda ailem beni Kaliforniya’da Disneyland’a götürdü. İnanılmaz bir deneyimdi. Tüm oyuncaklar, gösteriler… işte o gün !.. “Tanrım!.. işte ben de büyüdüğümde bunlar gibi bir şeyler yapmak istiyorum.” Üniversiteden mezun olduktan sonra tüm bu büyüleyici şeyleri yapan insanlardan biri olmaya çalıştım. Sevimli bir red mektubu aldım. Yüksek lisanstan sonra tekrar denedim ve red mektuplarını yıllarca sakladım. Gerçekten çok ilham verici. Sonra garip bir şey oldu. Çalıştım çok çalıştım ve genç yaşta öğretim üyesi olup belli araştırmalarda uzmanlaştım. Bu dönemde Disney için anlamlı beceriyi geliştirdim ve oraya girme şansını yakaladım. Tüm bunları yapan ekibin bir parçası oldum. Alaaddinin sihirli halısı dediğimiz bir şey üzerinde çalıştım. Gerçekten muhteşemdi. Ama bu noktaya gelmem 15 yıldan uzun sürmüş, defalarca deneme yapmıştım. Bu da bana; yolumuzdaki engellerin bir amaca hizmet ettiğini, bizi yoldan ayırmak için değil, devam etmeyi ne kadar istediğimizi görmemiz için bu engellerin yolumuzda olduğunu anladım.
Çocukluk hayalleriniz varsa anne babanızın iyi olmasını tavsiye ediyorum. Ben bu konuda çok şanslıydım. Resimde gördüğünüz 70. doğum gününde benim annem. Ben de arka planda bulanık yerdeyim. Tamamen geri planda kalmışım. Bu da 80. doğum gününde babam. Temel prensibi; daima eğlen, eğlence anlayışın olsun, meraklan. Bunu hiç kaybetme. Babam harika bir adamdı. İkinci dünya savaşında savaştı. Kesinlikle muhteşem bir neslin parçasıydı. Ne yazık ki babamı bir yıl önce kaybettik. Annem babamın eşyalarını elden geçirirken ikinci dünya savaşında kazandığı cesaret madalyasını buldu. Elli yıl süren evliliklerinde bundan anneme hiç bahsetmemişti. Böylece babamdan çok büyük bir tevazu dersi aldım. Sıra şimdi annemde, anne saçını çektiğinizde bile sizi sevendir. Annemle işte böyle bir ilişkim vardı. Alçak gönüllülükten bahsetmişken; annem hep bana siper oldu. Doktoramı yaparken çok zor sınavlardan geçerdim. Bir gün eve geldiğimde, doktora sınavlarının ne kadar zor olduğundan şikâyet edip sızlanmaya başladım. Kolumu sıvazlayıp “ne hissettiğini biliyoruz. Babanın senin yaşında iken ikinci dünya savaşında Almanlarla savaştığını unutma!..” dedi. Sonunda doktoramı aldığımda kendimle gurur duyuyordum. Annem beni herkese şöyle tanıttı. “Bu benim oğlum. Doktor oldu ama, insanlara yardım edenlerden değil.” Muhtemelen annemle babamın yaptığı en güzel şey; odamın duvarlarını boyamama izin vermeleri idi. Bir gün duvarlara resim çizmek istediğimi söyledim. “Tamam” dediler. İşte duvara çizdiğim bir roket ve bir asansör. İnekler hemen kendilerini gösterecekler. Evet ikinci derece bir denklem. En güzeli bunu yapmama izin vermişlerdi. Kendi gelişimimi ve özgüvenimi kazanmamı duvarın bozulmamış yapısından daha önemli olduğunu düşünmüşlerdi. Bu açıdan baktıkları için gerçekten çok şanslıyım.
Annemler insanların eşyalar karşısındaki öneminden de bahsettiler. Büyüyüp ilk arabamı aldığımda bu parlak üstü açık araba beni çok heyecanlandırmıştı. Kardeşim biraz olsun nefes alsın diye her ay bir hafta sonu yeğenlerim Cristopher ve Laura’yı alırdım ve birlikte maceraya atılırdık. O zaman da arabamla hava atıyor onlara Randy dayının arabasını sakın ha kirletmemelerini tembihlerdim. Tabii o sırada kahkahalara boğuldular. Çünkü bir taraftan da bir şişe sodayı arka koltuğa döküyordum. “Napıyorsun?” diye sorduklarında bunun sadece bir eşya olduğunu söyledim. İyi ki de böyle yapmışım. Cristopher biraz üşütmüştü. Eve giderken arka koltuğa istifra etti. Parlak yepyeni bir malzemenin ne kadar değerli olduğu umurumda bile değildi. Kesinlikle 8 yaşındaki bir çocuğun sadece üşüttüğü için kendini suçlu hissetmediğini bilmek ne kadar güzel değil mi?
Bir an önce kaplan mı, goril mi olduğunuza karar verseniz iyi olur. Kaplan enerjiktir, iyimserdir, meraklıdır, coşkuludur ve eğlenmeyi bilir. Eğlenmenin önemini kesinlikle küçümsemez. Kısa bir süre sonra öleceğim. Ama bu gün yarın ve geriye kaç günüm kaldıysa hepsinde mutlu olmayı seçiyorum. Hayallerinizi gerçekleştirmek istiyorsanız başkalarıyla çalışıp iyi geçinirseniz iyi edersiniz. Bu da bütünlük içinde yaşamanız anlamına gelir. Uygulamada zorlanacağınız basit bir tavsiye; yalnızca doğruyu söyleyin. İkincisi; işleri elinize yüzünüze bulaştırırsanız özür dileyin. Dünyada çok fazla kötü özür var. İyi bir özür üç kısımdan oluşur. “üzgünüm, benim hatamdı, hatamı nasıl düzeltebilirim? Çoğu kimse üçüncü kısmı atlıyor. Samimiyet de buradan anlaşılıyor.
Son olarak; hepinizin hayatınızda sevmediğiniz, hoşlanmadığınız şeyler yapan insanlar vardır. Ama gördüm ki, kimse tam anlamıyla şeytan değil. Yeteri kadar beklerseniz size iyi taraflarını gösterirler. Bu konuda onları hızlandıramazsınız, ama sabredebilirsiniz. Minnet gösterin. On yıllık genç bir öğretim üyesiyken, araştırma laboratuarımda çalışan 15 genç vardı. Onları bir haftalığına Disney’e götürdüm. Meslektaşlarım bunun çok pahalıya patlamış olması gerektiğini söyleyip nasıl böyle bir şey yapabildiğimi sordular. “Bu çocuklar gece gündüz, ben dünyadaki en iyi işi yapabileyim diye çalışıyorlar. Asıl böyle bir işi nasıl olur da yapamam?” Minnet duymak çok basit ama güçlü bir şeydir.
Son olarak; şikâyet etmek ya da sızlanmak bence sorunu gerçekten çözmez. İşte Jack Robinson büyükler liginde oynayan ilk siyah. Sözleşmesinde; İnsanlar ona tükürdüğünde şikâyet etmeyeceğini söyliyor. Jack Robinson gibi mi yoksa sadece birkaç ayı kalmış ben gibi misiniz bilmem ama bütün zamanınızı şikâyet ederek ya da oyunun tadını çıkararak geçirebilirsiniz. Muhakkak ikincisi uzun vadede sizin için daha faydalı olacaktır.
Bunun Carnegie Mellon Üniversitesinde verdiğim derslerin bir parçası olduğunu söylemiştim. Bu konuşmayı niçin yaptığımı söylemem gerektiğini düşünüyorum.
Bu konuşma sadece çocukluk hayallerinizi nasıl gerçekleştireceğiniz ile ilgili değil, bundan çok daha kapsamlı. Hayatınızı nasıl yaşayacağınızla ilgili. Hayatınızı doğru yönde sürdürürseniz karma gerisini halleder ve hayalleriniz sizi bulur. Doğru şekilde yaşarsanız hayalleriniz sizin olur. Bu kadar çok insanın bu dersten faydalanması da çok güzel gerçekten ama işin aslı üniversitede de derse gelen 400 kişiye vermedim bu dersi. Bu dersi sadece üç kişi için yazdım. Büyüdüklerinde izlesinler diye… Teşekkürler. (Üç çocuğunu kastediyor.)

Prof.Randy Pausch 25 temmuz 2008’de pankreas kanserinden Öldü. Dilediği gibi, çocuklarına Son Dersi Bıraktı ve birde aynı ismi taşıyan (The Last Lecture)adlı kitabı.

Hakkında Özgür ŞAHİN

Türkiye'nin en büyük kişisel gelişim sitesi olan kendinigelistir.com projesinin sahibidir. 2006 yılından bu yana #kişiselgelişim alanında birçok yeniliği bünyesinde bulundurduğu sitede "beden dili, iletişim teknikleri, başarı hikayeleri, motivasyon teknikleri, özgüven gelişimi" gibi bir çok ana tema üzerine yazar, çizer, karalar, öğretmeye çalışır.