Kendinizle başa çıkmak için… Kafada bir sürü dert, tasa, kaygı, gerginlik, isteksizlik, yorgunluk, bezginlik, sinir… Sevgiliyle kavga edilmiş, gözler telefondan gelecek mesajda, hatta o bile yapılamamış , hiç ses seda yok! Niye aramadı ki kaygıları tavan! Evlilik yasaklanmalı! Hele çocuk yapanı vurmalılar… Hay evlenmez olaydım… Yaktım kendimi resmen. Evlenmeden önce canım cicim, şimdi gözünde bir hiçim! Annem de artık hiç çekilmiyor, Allahım dayanacak güç ver. Babama uyuzum, bi alıp başımı bir gidebilsem şu evden… Bu kerizlikle daha çoook arkadaş, dost kazığı yerim ben çoook Ulan yine şu garabet kadınla toplantı var! Yetti be artık! Bu herife kesin dalacam bir gün. Popomun müdürü…
– Geri zekalı! Performansını, kotalarını yesinler senin, denyo…
– Bankadan arayacaklar yine. Bu sefer nasıl kıvırtacağım…
– Kesin tasarruf yapmam lazım, yoksa halim b..b.k
– Çalış çalış nereye kadar kardeşim. Köle miyim ulan ben?
– Bi de başımıza Y jenerasyonu şımarıklığı çıkardılar. Koparacam Y nin bacaklarını o olacak.
– Yolu kısa, trafiği olmayan iş istiyorummmm
– İş olsun da ne olursa olsun, iş istiyorummmm
Ohhhooo… Liste uzar gider. Ne yapacaksınız peki?
Önce vitesi boşa alın, şöyle kocaman, deli gibi bir gülümseyin ve de etrafınıza bakın; dışınızdakilerin, herkesin, insanların kim bilir nelerle uğraştıklarını, nelere dertlendiklerini bir düşünün.
Ve sunturlu bir ‘’boşşş verrrr hepsi geçip, gidecek, hatırlamayacağım bile’’ deyin.
Deriiin deriiinnn iç geçirin (şimdilerde buna sağlıklı nefes almak da diyorlar.)
Ondan sonra da derdinizle yüzleşin. Oturtun onu karşınıza, niye arıza çıkardığını bir sorun, dinleyin, çözmek için akıllar verin… Bağırın, çağırın, ağzınıza-aklınıza geleni söyleyin. Bi rahatlayın… Dökün eteğinizdeki taşları…
Kendinizle dertleşin. Kendinize danışın. Kendinizle toplantı yapın. Hatta not tutun…
Başkaları için, başkalarına tonlarca not tutuyorsunuz… Bir de kendiniz için tutun yahu! Bir yığın rapor yazıyorsunuz. Sıra size gelince mi hal-akıl-zaman yok?
Üstelik bir an önce yapın bunu, çünkü insan her şeyden kaçabiliyor da o ‘kendi, dertli başından’ kaçamıyor…
Kendiniz, kendinize ne diyor? İyi duyun ve dediklerini mutlaka; yapın!
Tüm tılsım orada. ‘’Ne yapmanız gerektiğini’’ size sizden başkası söyleyemez. Söyler de kafanız, yüreğiniz kabul etmezse boşuna olur… Yalan olur…
Ama her halükarda, ‘’ne yapmanız gerektiğine’’ dair kararı yine ancak ve ancak siz verebilirsiniz. Ancak siz yapabilirsiniz…
Ne yapmanız gerektiğini ve onları gerçekleştirmek için ne yapmanız gerektiğini çok net bilmelisiniz…
Netleşemediğiniz alanlar, konular içinse mutlaka aklına-duruşuna güvendiğiniz birine danışın. Yardım isteyin, çekinmeyin.
Ayrıca >>> Siz bir kere dertli başınızın derdini çözmeye karar verdiğinizde, ne kadar çok potansiyel yardımcı olduğuna da şaşacaksınız…
Haydi, doooğru kendinizle toplantıya…
Yazan : Ufuk TARHAN