Bu da geçer…

Size bu hafta Vatan gazetesi yazarı Okey Gönensin’in köşesinde yazdığı bir yazıyı aktarmak istiyorum. Umarım beğenirsiniz:

Dervişin biri, uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra bir köye varır. Karşılaştığı köylülere kendisine yemek ve yatak verecek biri olup olmadığını sorar. Köylüler dervişe kendilerinin fakir ve evlerinin de küçük olduğunu söyleyip onu Şakir diye birinin çiftliğine gönderirler. Derviş yola koyulur. Yolda rastladığı köylülerin anlattıklarından, Şakir’in bölgenin en zengin kişilerinden olduğunu anlar. Bölgedeki ikinci zengin ise Haddad adında bir başka çiftlik sahibidir.

Derviş, Şakir’in çiftliğinde çok iyi karşılanır. Yer içer, dinlenir. Şakir de ailesi de hem misafirperver hem gönlü geniş kişilerdir. Yola çıkma zamanı gelir, derviş Şakir’e teşekkür ederken, “Böyle zengin biri olduğun için hep şükret”der.

Şakir şöyle cevap verir;

“Hiçbir şey oldu gibi kalmaz, bazen görünen gerçeğin kendisi değildir. Bu da geçer.”

Derviş yol boyunca bu söz üzerine uzun uzun düşünür. Aradan birkaç yıl geçmiş, dervişin yolu yine aynı bölgeye düşmüştür. Şakir’i hatırlar, uğramaya karar verir. Rastladığı köylülere Şakir’i sorar: “Haaaa o Şakir mi”der köylüler, “O iyice fakirledi, şimdi Haddad’ın yanında çalışıyor.”

Derviş hemen Haddad’ın çiftliğine gider, Şakir’i bulur. Eski dostu yaşlanmıştır, üzerinde eski püskü giysiler vardır. Üç yıl önceki bir selde sığırları telef olmuş, evi yıkılmıştır. Toprakları da işlenemez hale geldiği için çaresiz, selden hiç zarar görmemiş ve biraz daha zenginleşmiş Haddad’ın yanında çalışmaya başlamıştır. Şakir ve ailesi üç yıldır Haddad’ın hizmetkarıdır.

Şakir bu kez dervişi son derece mütevazı olan evinde misafir eder. Kıt kanaat yemeğini onunla paylaşır. Vedalaşırlarken derviş Şakir’e olup bitenlere çok üzüldüğünü söyler ve Şakir’den şu cevabı alır: “Üzülme…unutma bu da geçer”.

Yedi yıl sonra dervişin yolu yine aynı bölgeye düşer ve büyük bir şaşkınlık içerisinde olanı biteni öğrenir. Haddad birkaç yıl önce ölmüş, ailesi olmadığı için de bütün varını yoğunu en sadık hizmetkarı ve eski dostu Şakir’e bırakmıştır. Şakir Haddad’ın konağında oturmaktadır, geniş arazileri ve binlerce sığırıyla yine yörenin en zengini olmuştur.

Derviş eski dostunu iyi gördüğü için ne kadar sevindiğini söyler ve yine aynı cevabı alır; “Bu da geçer”.

Birkaç yıl geçmiş derviş yine Şakir’e uğramak istemiştir. Ona bir tepeyi gösterirler. Tepede Şakir’in mezarı vardır ve taşında şu yazılıdır: “Bu da geçer”

Derviş ölümün nesi geçer diye düşünür ve gider. Ertesi yıl Şakir’in mezarını ziyaret etmek için geri döner, ama ortada mezar filan yoktur. Büyük bir sel gelmiş bütün mezarı savurmuş, Şakir’den geriye hiçbir kalmamıştır.

O yıllarda ülkenin sultanı, kendisi için çok farklı bir yüzük yapılmasını ister. Öyle bir yüzük olmalıdır ki sultan mutsuz olduğunda umudunu tazelemeli, mutlu olduğunda ise kendisini tembelliğe kaptırmasına izin vermemelidir. Hiç kimse sultanı tatmin edecek böyle bir yüzüğü yapamaz. Bir gün sultanın adamları bu bilge dervişi bulur. Yardımını isterler. Sultan yüzük işine takmıştır. Derviş, sultanın kuyucusuna hitaben bir mektup yazıp verir.

Kısa bir süre sonra yüzük sultana sunulur. Sultan önce bir şey anlamaz, çünkü son derece sade bir yüzüktur bu. Derken yüzüğün üzerindeki yazıya gözü takılır. Biraz düşünür ve yüzüne büyük bir mutluluk ışığı yayılır. Yüzüğün üzerinde “Bu da geçer” yazmaktadır.

Tülay Bilin

Hakkında Özgür ŞAHİN

Türkiye'nin en büyük kişisel gelişim sitesi olan kendinigelistir.com projesinin sahibidir. 2006 yılından bu yana #kişiselgelişim alanında birçok yeniliği bünyesinde bulundurduğu sitede "beden dili, iletişim teknikleri, başarı hikayeleri, motivasyon teknikleri, özgüven gelişimi" gibi bir çok ana tema üzerine yazar, çizer, karalar, öğretmeye çalışır.