Bunu söyleyen Randy Pausch. “The Last Lecture” ile adını duyduğum bir üniversite hocası o.
Öğrencilerinin “hayatınız boyunca sadece bir kere karşılabileceğiniz türden bir insan” diye nitelendirdiği bir kişi. Esasında bunu söyleyen sadece öğrencileri değil, onu tanıyan veya okuyan herkes aynı şeyi ifade ediyor.
Yapacağınız bir dersin veya bir seminerin size verilen “son konuşma” şansı olduğunu bilseydiniz, dünyaya hangi gerçeği haykırmak isterdiniz? Dinleyicilere neyi miras olarak bıraktığınızı söylerdiniz?
Carnegie Mellon Üniversitesi’deki “The Last Lecture” semineri işte bu amaçla yapılan bir organizasyon. Son konuşmanız olsa bu, tüm yaşadıklarınızla geride kalanlara ne dersiniz?
Carnegie Mellon Randy için ilk başta kabul edilmediği bir üniversite! Sonradan araya giren bir arkadaşının referansı ile okula kapağı atabilmiş.
“Çocukluk Rüyalarınızı Gerçekleştirmek” [Really Achieving Your Childhood Dreams] başlıklı bir konuşma yapmak üzere kürsüye çağrılıyor 46 yaşındaki Randy Pausch. Yaklaşık bir saatlik konuşmasını dinleyen 400 kişi var salonda.
Bu konuşma daha sonra YouTube’a düşüyor. Neden yaşadığını bilmeyen çok sayıda insanın hayata yeniden tutunmasını sağlayan bu video ağızdan ağıza çabuk yayılıyor. Bir üniversite profesörünü dinlemek için milyonlarca insan giriyor YouTube’a. (Ülkemiz otoritelerince çok zararlı görülen bu site bizde halen “yasaklı.” Gülmeyin!)
Dünyada “sanal gerçeklik” (virtual reality) öncülerinden, insan-bilgisayar ilişkisi (human-computer interaction) araştırmacısı, hocalık yaptığı Carnegie Mellon Üniversitesi’nin Eğlence Teknolojileri Merkezi‘nin kurucularından ve Alice isimli yazılım projesinin yaratıcısı.
Evlenmek için 39 yaşına kadar neden beklediği sorulunca, “mutluluğu benim mutluluğumdan daha önemli olacak kişiyi bulmak için bekledim” diyen Randy; Jai ile evlendikten sonra (şimdi 2, 3 ve 6 yaşlarında olan) üç çocuğun babası olmuş.
Evet, “bu yapacağınız son konuşma olsa, dinleyicilere neler aktarırdınız?”
Randy’nin kürsüye çıkmadan önce bu durumu hayal etmesine ise gerek yok. O zaten 2006′da yakalandığı pankreas kanserinden kurtulamayacağını ve öleceğini 1 ay önce öğrenmiş ve son aylarını yaşadığını bilerek çıkıyor dinleyicilerin karşısına. 18 Eylül 2007′deki bu konuşma onun gerçekten de son semineri oluyor.
Ve salondakilerin beklentisinin tersine onun anlattıkları “ölüm” üzerine olmuyor. O, zorlukların nasıl üstesinden gelinebileceğini, bizim başkalarının rüyalarını gerçekleştirmelerine nasıl yardım edebileceğimizi ve elimizdeki tek gerçek şeyin zaman olduğunu anlatıyor.
Yani “yaşamı” anlatıyor Randy. İnatla inandığı kendi doğrularını… Sık sık kahkalarla kesilen, ayakta alkışlanan… (video ingilizce, süresi 85 dakika, ilk 8 dakikası Randy’nin kürsüye çağrılmadan önceki tanıtımları.)
Son Konuşma:
Hatırı sayılır sayıda makale okudum Randy Pausch hakkında. Yaşadıkları, yaptıkları, inandığı doğrular…
“Doğrular” demişken!
Birçokların hani çok ‘klişe‘ bulup da, bir türlü kendi hayatlarına uyarlamakta zorlandığı doğrular… Benzerlerini bir yerlerde okuduğunda fare imlecini sağ üstteki kapat ‘x’ine hemen götürüp, beynin ‘dur biraz daha oku’ dediği, aklın ise bir sonraki kaçılacak sekmede olduğu anlara denk gelen doğrular bunlar!
Neyse…
Gerek bu video’da, özellikle de hayatının son aylarında altını çizerek verdiği mesajların bir özetini paylaşmak istiyorum şimdi sizlerle:
– Kalın duvarların olmasının bir nedeni var. Onlar, istediğimiz şeyleri gerçekten ne kadar istediğimizi kendimize ispat etmek için oradalar. Onlar bizim için değil, “diğer” insanları durdurmak için oradalar. Çocukluk rüyalarına inanmayanlar için… Çünkü tecrübe denen şey, istediğini alamadığında elde edilen şeyin adı.
Sıfır yerçekiminde olmak, Amerikan Futbol Ligi’nde (NFL) oynamak, World Book ansiklopedisine bir makale yazmak, Kaptan Kirk olmak, kocaman hayvan oyuncaklardan kazanmak ve Walt Disney’nin hayal üreticilerinden biri olmak gibi çocukluk rüyaları olmuş Randy’nin. Ve çoğunu gerçekleştirmiş.
Belki NFL’de oynayamamış ama idmanlarda çok şey öğrenmiş. Bir de Kaptan Kirk olamamış! “Olsun, tanışıp sohbet ettik ama” diyor :)
– Bir gün, düşündüğünüzden daha az zamanınız olduğunu farkedebilirsiniz. Bu yüzden başkasının değil kendi hayatınızı yaşayın. Başkalarının düşüncelerinin değil, kendi kalbinizin peşinden koşun.
– Başkalarına yardımcı olun. Aile, akıl hocalarımız ve arkadaşlarımız… Onlar, kendi rüyalarımızın gerçek olmasında bize yardımcı olanlar. Biz de başkalarına, kendi rüyalarını gerçekleştirmesine imkan sağlayabiliriz.
– Varacağınız noktaya tek başına, başkalarının yardımı olmadan varamazsınız. Peki insanlar kimlere daha fazla yardım etmeye meyilli olurlar? O zaman sen nasıl bir insan olmalısın ki, yalnız kalma!
Bilgisayar Bilimleri profesörü olmasına rağmen, derslerinde hep öğrencilerinin nasıl ‘diğer kişilerle birlikte çalışma ihtiyacı’ olduğuna öncelik vermiş. Özellikle de kendilerinden ‘çok farklı’ diğer kişilerle.
‘Building Virtual Worlds‘ isimli kendi yarattığı bir ders buna iyi bir örnek. Her dönem sanat, tasarım, drama ve bilgisayar okuyan toplam 50 öğrenci alıyor dersine. Sağ ve sol beyinleri farklı çalışan bu öğrencileri ufak gruplara ayırıyor. Gruplar iki hafta boyunca kendi özgür iradeleri ile seçtikleri bir proje üretip, tasarlıyorlar ve sonrasında uygulamaya geçirip tüm sınıfın önünde yaptıklarını test ediyorlar. Bir dönemde değişen grup elamanlarıyla toplam 5 proje üretiyorlar. Bu ders daha sonra okulun en fazla talep gören, en eğlenceli dersi oluyor.
– Kısaca içindeki eğlenceli ve meraklı çocuğu asla kaybetme. Ve kendine değil, başkalarına odaklan. Çünkü sadakat iki yönlü bir sokak. [Öğrencilerinin hemen hepsinin Randy’nin diğer projelerinde gönüllü çalışmak istemesi buna iyi bir örnek.]
– Ne yaparsan yap, keyif al. [“Ben ölüyorum ve hala yaşadığım anlardan, günlerden keyif alıyorum. Son güne kadar da almak için çaba göstereceğim” diyor.]
Randy’nin keyif alarak ürettiği projelerden biri de Alice; Carnegie Mellon’da tüm dünya çocuklarına açık, yaratıcı düşünceyi geliştirmeye yönelik bir kaynak. Çocukların üç boyutlu animasyonları kendi kendilerine yaratabildikleri, eğlenerek bilgisayar programcılığına adım attıkları bir proje. Bugün Amerika’daki üniversitelerin %10′undan fazlası Alice’i kullanıyor. Ayrıca dünyanın en çok satan oyunlarından olan “The Sims” bile Alice kullanılarak geliştirilmiş. Ve program ücretsiz, herkes indirebiliyor.
Bu noktada kendisine verilen bir tavsiyeyi hatırlıyor: “İnsanlara her fırsatta hayattan keyif almaları gerektiğini anlat. Bu esasında bir balığın ’suyun önemini’ anlatmasından farklı değil.”
– Kimse yüzde yüz kötü olamaz. Sana göstermeleri için ne kadar beklemek zorunda kalırsan kal, bekle. Herkesin içindeki en iyi tarafı göreceksin. Sonunda insanlar seni şaşırtacak ve kendilerine hayran bırakacaklar. Birine kızıp sinirleniyorsan, ona henüz yeterince zaman vermedin demektir.
– Vazgeçmek yok. Kefalete razı olma. En değerli altın pislik varillerinin dibinde.
– Doğruyu söyle. Her zaman, her koşulda. Ve içten ol. Samimiyetinden kimse kuşku duymasın.
– Hata yaptığında özür dile. (Şu üç şeyi sırasıyla söylemektir “özür dilemek” diyor: ‘özür dilerim’, ‘benim hatamdı’, ‘düzeltmek için ne yapabilirim?’ Özellikle sonuncusunu birçoğumuz atlıyoruz. Oysa özür dilerken ne kadar samimi olduğunuzun en önemli göstergesi o son soru.)
– Geri besleme için bir döngü oluştur ve “dinle.” Bir şeyleri berbat ettiğinde bunu sana söyleyen kimse yoksa, artık senden vazgeçtiler demektir. Orada daha fazla bulunma.
– Bir şeyde çok iyi ol. O “şey” seni değerli kılacak.
– Minnettarlığını göster ve şikayet etme, daha çok çalış. Şikayet etmek için harcadığımız enerjinin onda birini sorunu çözmeye harcayabilsek, işlerin ne kadar düzeldiğine de şaşıracağız. Şikayet etmek, bir strateji olarak işe yaramaz. Hepimiz sınırlı zaman ve enerjiye sahibiz. Sızlanmakla geçirdiğimiz her saniye, bizi hedeflerimizden uzaklaştırdığı gibi mutsuz de eder.
– Hazırlıklı ol. Şans, hazırlığın fırsatla buluştuğu andır.
“Rüyaları gerçekleştirmekten” bahseden konuşmasının sonunda dinleyicilere iki muziplik yaptığını söylüyor:
Birincisi: “Hayat, rüyaları gerçekleştirmek değildir! Onu nasıl yönettiğindir.”
– Bize dağıtılan kartları değiştiremeyiz, bu doğru; ancak eli nasıl oynadığımız bizim seçimimiz. Hayatını doğru yönlendirirsen “karma” senin için gerisini halleder.
İkincisi: “Bu konuşma size değildi. Çocuklarım içindi.”
Şimdi, Randy Pausch’un (ölümü beklemek yerine) kalan son aylarında yaptıklarına bakalım biraz:
The Wall Street Journal yazarı Jeffrey Zaslow‘ın teklifi ve yardımıyla kitap yazmaya karar veriyor. Kitabın adı Carnegie Mellon’da yaptığı son konuşmadan yola çıkarak: “The Last Lecture” (Bizde yayınlanan Türkçe çevirisi “Son Konuşma.”) Kimsenin beklemediği bir hızda kitap (Randy hayattayken) Nisan 2008′de satışa çıkıyor.
“The Last Lecture” çok kısa bir sürede The New York Times’ın ‘En Çok Satan” kitabı olmayı başarsa da, o; “benim için önemli olan ilk 3 kopyaydı” diyor. Bu kitap çünkü onun çocuklarına mirası. Tıpkı yaptığı “son konuşma” gibi.
Sigara veya alkol gibi sağlığa zararlı bağımlılıkları olmayan, düzenli sporunu yapan ve düzenli beslenen Randy’nin yakalandığı pankreas kanseri, sinsice büyüyen ve erken teşhis şansı pek vermeyen, bilinen en ölümcül dördüncü kanser türü. Hastaların sadece %4′ü beş seneyi görebiliyormuş.
Son 30 yılda tıbbın çaresiz kaldığı ve pek bir gelişme sağlamayadığı bu kanserin tedavisine A.B.D. hükümetinin de pek bir umudu kalmamış olsa gerek ki, araştırma için verdiği finansal desteği minumuma indirmiş. Randy’nin Mart 2008′de ‘Pancreatic Cancer Action Network‘ adına Amerikan Kongresi’nde yaptığı konuşma hastalar için ne kadar ışık olacak, belli değil.
Adını sıkça duyup, başarılarıyla gurur duyduğumuz Türk asıllı Amerikalı doktor Mehmet Öz‘ün de yer aldığı Oprah Show’da, Randy ‘Son Konuşması’sının bir özetini yapıyor ve üçü; pankreas kanserinden, umuta; son günlerinde yapmak istediklerinden, hayata kadar birçok konuda hoş bir sobet yapıyorlar (video ingilizce):
Ayrıca ABC Televizyonu’nda, Randy Pausch için özel hazırlanan “Yaşamınız İçin Bir Aşk Hikayesi” programının video’suna da bir ara göz atabilirsiniz.
Time dergisi onu ‘2008 Yılının En Etkileyici 100 Kişisi’nden biri ilan ediyor. Pittsburgh şehri 19 Kasım’ı ‘Randy Pausch günü’ ilan ediyor. Google ana sayfasından onun anısına “son konuşma”nın linkini veriyor.
Bu arada A.B.D. Başkanı George Bush ona bir mektup yazıp, milyonlarca insana umut, motivasyon kaynağı ve örnek olmasından dolayı teşekkür ediyor.
Randy’yi Bush’dan aldığı mektuptan daha çok memnun eden şey ise farklı; “Lost” TV dizisi ve “Mission Impossible III” filmi gibi birçok yapıma imza atmış ünlü yönetmen J.J. Abrams’dan gelen bir mail. Ona, Mayıs 2009′da vizyona girmesi beklenen yeni Star Trek filminde dilerse ufak da olsa bir rol alabileceğini söylüyor. 2-3 saniye de olsa bu filmde oynaması, eşiyle birlikte gittiği Hollywood’ta ona muhteşem anlar yaşatıyor.
18 Mayıs 2008 tarihinde Carnegie Mellon Üniversitesi mezuniyet törenine de beklenmedik bir ziyarat yapıyor. Onu, yeni mezunlara kısa bir konuşma yapmak üzere kürsüye alıyorlar hemen:
– Hayatı uzun değil, “iyi” yaşamak önemli olan.
“Ölüm döşeğinde yaptıklarımızdan değil, ‘yapmadıklarımızdan’ pişman olacağız. Aptalca yaptığım, hatta utandığım sayısız hatam oldu. Hiçbiri de bugün beni rahatsız etmiyor. Ancak tutkuyla istediğim şeylerin çoğuna bir şekilde elimi değdiremeseydim, işte o durumda bugün pişmanlık hissederdim.
Tutkunuzu bulamadıysanız aramaya devam edin. Kendi deneyimlerimden yola çıkarak size şunu söyleyebilirim ki; o tutkuyu materyalde veya parada bulamayacaksınız. Ne kadar çok eşyanız veya paranız varsa, sonra çevrenize dönüp baktığınızda bunları ölçü olarak kullanacak ve her zaman sizden daha fazlasına sahip olanları göreceksiniz.”
Bu arada unutmadan…
Genç yaşlarında severek aldığı üstü açık bir arabası oluyor Randy’nin. Hafta sonları ufak kuzenlerini alıp gezmeye de bayılıyor. Bir gün kuzenlerin annesi “amcanızın yeni arabasını sakın kirletmeyin” dediği noktada o, bir kutu kolayı açıp herkesin gözü önünde koltuklara döküyor. Bak diyor, “bu sadece bir araba, bir materyal. Kuzenlerimin arabaya çekinerek binmesine neden olma. Onların keyif alması bu arabadan çok daha değerli.” (Nitekim 1 hafta sonra ufaklıklardan biri koltuğa kustuğunda hiçbiri suçluluk hissetmemiş. Kısa bir temizlikten sonra aynen yollarına devam etmişler.)
“Tutkunuz sizi içten, yürekten besleyecek şeylerden gelmeli.
Ödül veya birincilikler size çevrenin saygı duyması adına güzel şeyler. Ancak asıl önemlisi, sizin yere göğe sığdıramadığınız kahramanlarınızın sizin hakkınızda iyi düşünmeleri ve size saygı duymaları” diyor.
Bu gerçekten de hayatta alabileceğiniz en değerli ödül değil mi?
Ancak ne aldığınız ödüller, ne de mutluluk engelleyebiliyor ölümü. Pankreas kanserini ameliyatla halledebilen çok ender şanslılardan biri olan Apple’ın kurucusu ve başkanı Steve Jobs, bakın (Fikir Atölyesi’nde daha önce yer verdiğimiz, bir başka muhteşem “son konuşma” örneğinde) ne demişti:
“Hiç kimse ölmek istemez. Cennete gitmek isteyenler bile, oraya gitmek uğruna ölümü göze almak istemezler.
Oysa ölüm hepimizin ortak sonu. Şimdiye dek hiç kimse ölümden kaçamamıştır. Bunun böyle de olması gerekir, çünkü ölüm hayatın en güzel icatlarından birisi. Hayat’ın değişim ajanı. Yenilere yer açmak için, eskilerden kurtulmanın tek çaresi.
İnsanın kısa süre içinde öleceğini bilmesi, yaşantısına damga vuracak kararlar vermesi açısından büyük önem taşır. Çünkü her şey, tüm dış beklentiler, gururlar, küçük düşme ya da başarısızlık korkuları – tüm bunlar ölüm karşısında değerlerini yitirir, yalnızca ölümdür önemli olan.
Kaybedecek bir şeyler olduğu (tuzak) düşünceyi yok etmenin en iyi yolu insanın öleceğini hatırlamasıdır. Zaten çıplak ve savunmasızsın. Yüreğinin sesini dinlememen için hiçbir neden yok.
Zamanınız kısıtlı, bu yüzden başkalarının hayatını yaşayarak onu harcamayın.”
25 Temmuz 2008′de, 47 yaşındayken, üç çocuğu ve aşık olduğu eşini geride bırakarak öldü Randy Pausch. ‘Çocukluk hayallerini’ ciddiye aldığı için ‘mutluydu’ ölürken. İşte buydu belki de dünyanın onu gıpta ile izlemesinin nedeni.
O çocuklarının duvarları boyamasına izin veriyordu, hem de büyük bir keyifle!
Kendi adıma, Aralık 2006′da “Geride Nasıl Bir Miras Bırakmak İstersin?” başlıklı yazıda karalamışım bir şeyler. Peki siz, yarın ’son konuşmanızı’ yapıyor olsaydınız, dünyaya hangi gerçeği haykırmak isterdiniz?
Yazan : Tunç Kılınç / fikiratolyesi.com
Çeviriler için çok teşekkürler.
Sanırım bugüne kadar okuduğum en etkileyici yazınızdı.
Uzun zamandır yazılarınızı okumama rağmen buda ilk yorumum oldu.
Pislik varillerinin altındaki altını bulmak umuduyla;
ne kadar zor olduğunu bilsemde.
Bu yazı fikiratolyesi.com a aittir lütfen dikkat edelim.
Herkesin içindeki en kötüyü…
Bu kadar güzel şeyinde bir kişilikte varoluşu.Çok büyük bir varlık..Böyle dünyaca tanınmış olduğu halde şu yazıyı okuduktan ve o öldükten sonra onu tanımak üzücü..