Dünyanın sayılı zenginlerindendi. Jet sosyetenin aranan yüzlerindendi. Mutlu bir evliliği vardı. Bir gün teröristler tarafından kaçırıldı hayatı ters yüz oldu. İflas etti. Karısı onu terk etti. Dostları sırt çevirdi. Sonra ne mi oldu…? “Geçmiş ve gelecek diye bir şey yoktur” demiş Abraham Cowley. “yalnızca sonsuz bir şimdi vardır!” Felsefi açıdan bu ifadenin doğruluğu su götürmez. Leonardo ustanın ’su damlası’ metaforuyla ifade ettiği gerçek de budur. İnsan, geçmişi de geleceği de ’içinde bulunduğu anda’ yaşar. Reklamın dediği gibi, gelecek bir gün geldiğinde, gelecek olmaktan çıkıp ’şimdi’ye dönüşecek. Günümüz gençliğinin – manasını pek de anlamadan – ağzına sakız ettiği ’carpe diem’ yahut Lord Byron’un ’size the day’ (günü yakala) düsturu misali…
İzninizle, 2003 başlarında Hürriyet-internette yayımlanan bir yazımdan alıntı yapacağım bugün.
“… yolculuğun kendisidir!” başlıklı bir yazıdan:
* * *
Baron Edouard-Jean Empain 1970’lerde dünyanın en mutlu insanlarından biriydi. Fransa’nın en zengin ailelerinden birine mensup başarılı bir işadamı, sosyetenin ve medyanın gözbebeği, burnu havada, küstah bir aristokrattı. (Galiba Belçikalı idi, ama Fransa’da yaşıyordu.)
Sonra 1978’de birgün, teroristler tarafından kaçırıldı. Küçük parmağını kesip ailesine gönderdiler. Kendini beğenmiş baronun, salya sümük ağlarken, kendini kaçıranlara yalvarırken çekilmiş video kasedini basına dağıttılar.
Fidye ödendi, Baron serbest kaldı. Ama karısı, çocuklarını alıp gitti. Baron iflas etti. İnsan içine çıkamaz hale geldi. Hayatı yıkıldı.
*
Bu olaydan yıllar sonra, 1993’te, VSD adlı bir dergi, bir zamanların bu gözde milyarderini bulup, röportaj yaptı. Empain, gazeteciye şöyle diyordu:
“İkinci bir hayat yaşadığım için çok şanslıyım.
Artık çok farklı bir insanım.
Evet, kaçırılmak ve hayatımın yıkılması belki benim için iyi oldu aslında.
Eskiden, iyi şeylerin hep ileride olduğunu düşünürdüm.
Hep, bir şeylerin peşinden koşar dururdum.
Ertesi günkü bir randevu, iki ay sonraki yönetim kurulu toplantısı…
Yaşadığım anı fark etmiyordum bile.
Artık geleceğim yok, bugünüm var, şimdim var.
Geçen her saat güzel, keyifli.
Yaşım 56, bundan sonra değişecek değilim.
Kendi kendime soru da sormuyorum.
Neysem kabulüm, oyum.
Sonra? Sonrası yok.
Ama yaşamaktan zevk alıyorum, her anın tadını çıkarıyorum.
Nihayet bir bilge oldum galiba…
Mutluluk denilen şey, belki de budur!”
*
Bir kere daha tekrarlayayım isterseniz…
“Mutluluk varılacak yer değil, yolculuğun kendisidir” derler.
Şimdi, derin bir nefes alın.
Yaşadığınız, nefes aldığınız, sevdiğiniz ve sevildiğiniz için ne kadar şanslı olduğunuzun bilincine varın. Gidip kendinize sevdiğiniz bir müzik kasedi, bir kitap alın, yahut aklınız kalan o kırmızı kazağı… Akşam karınıza bir gül götürün. Bu hafta sonu çocuklarla sinemaya gidin. Paranız mı yok? Olsun. Pazar günü, Boğaz’da bir kahveye oturup çayınızı için… O anı şimdiden düşünün, heyecanlanın…
* * *
Böyle yazmışım 2003 yılında.
Kendi görüşüme katıldığım nadirdir (!) ama, ne kadar da doğru yazmışım o zaman.
Siz ne diyorsunuz?
Kaçırılmak istenen var mı?
Yazan : Serdar Devrim
Kaynak : yenibiris.com/HurriyetIK
Belki de birşeylerin farkına varmak için bir olumsuzluk yaşamak gerek..belki de yerinin belli olabilmesi için ağacın kesilmesi gerek..şu anımzın değerini anlamamız için çok geç kalmamak gerek bence..
Bu yazıyı okuyunca insanın yüzüne kocaman bir gülümseme yayılıyo.. bundan daha güzel bi etki olabilir mi?!:)
Kaçırılmak istemem ama kaçırılmasını istediğim birisi var….
Karçırıldıgı iyi olmuş.adam kendini bulmuş :)
Her hayirda bir ser, her serde bir hayir olabilirmis… bu sözü onaylayan bir tecrübe.
ani yasamak, yasayabilmek insana o kadar iyi geliyorki… yeterki bunu farkedip, gecmise ve gelecege fazla kafa yormayalim..
sözde kolay, pratikte zorlandigimiz bisey zaman zaman…
ne mutlu ‘sadece ani’ yasayabilene…
tesekkürler özgür’cüm.
Söylenen ne kadarda doğru değil mi ? = )
geleceği şimdide yaşayın = )
başarı varılan bir nokta değil,devamlı yolda olmaktır
ahh ah = ) paylaşım için teşekkürler
The games (oyun) adlı filmi izlemenizi tavsiye ederim.bu yazının özeti
Aslında başımıza gelen her olayı kötü diye nitelendirmek çok ahmakça olur neyi biliyoruzki herşeyi tüh ne felaket geldi başıma ben artık bittim yapacak bişey yok diye saçmalıkları sıralıyoruz.aslında böyle olaylarda küçük yada büyük bazen büyük olması bizim algımızdan kaynaklanır işte tam bu anda eleriz kendimizi büyük adam olmaktan aslında sadece yapmamız gereken şeyi yapmaktan vazgeçeriz ve çevremizin böyle insanlarla dolu olması çok üzücü.aslında çok çok korkunç zor dediğimiz şeyler ilk gördüğümüzde ön yargımızı devreye sokup kaçarız kafa yorunca sabredince çok kolay olduğunu görürüz işin zorluk derecesi değil ilk bakışımızdaki ön yargı sınırlarımın ötesine geçmemekten kaynaklanır.halbuki sınırların ötesine geçmek varya tam anlamıyla ben şimdi öyle değilm ama başaracağımdan eminim:))))))))))
Okuyunca ınsan o an tamam dıyor yasamının anlamını anlıyor lakın lafta ben gecmısımı tam on yıldır unutmak ıstedıkce anımda yanımasımda tek dılegın nedıye sorsalar on yılımı sılın derım neyaptıysam neılac ne doktor fayfa edmedı onyıldır kendı mapushanemdeyım kelepçeyı kendım vurdum ellerıme ıstemeden kırmak ıstıyorum kıraıyorum olmeyı denedım beceremedım
Her şerde bir hayir…her hayirda bir şer var derim böyle durumlarda ben….
Hayat bakışla anlşam kazanır
ya sadece bır noktayı gorursun hayatın akıp gıder
yada gorebılecegın tum guzellıklerın tam ortasında hayatı yasarsın akıp gıden zamanın anlam kazanır
çok doğru bende yeni yeni farkına varıyorum galiba
İnatçı ruhumdan kaynaklanan, başlıkları ilgimi çeken yazıları okuduğumda bazen katılmadığım düşünceler olsa da genel anlamda göz attığım isteler içinde bu siteyi oluşturan herkese ve bu yazının sahibine gerçekten teşekkür ediyorum.
Sene 2018. Son cümleniz muazzam: ‘Kendi görüüşüme katıldığım nadirdir!’. Nasıl mükemmel bir cümledir bu…