Şunu yapın, bunu yapın diyoruz ya sık sık, bazen gökdelenin tepesine çıkıp “kimseyi dinlemeyin” diye bağırasım geliyor. Yap kardeşim, ne yaparsan onu yap. İster ağla, ister zıpla. İstersen uykusuz işe git, istersen işsiz bir uyku çek.
Başarının 10 kuralı, liderliğin 5 şartı, karşı cinsi etkilemenin 25 olmazsa olmazı, terfi alabilmek için yapılması gereken 4 hamle…
Bıkmadık mı saymaktan, önümüze sunulan kalıplardan? O uzun uzun maddeleri ezberlemekten? Ben bıktım doğrusu. Eğrisi de var bu işin; o da bıktığımızın dile gelemeyişi.
Geçen gün “korkular” la ilgili bir yazı okudum, yazının altına da yapıştırıverdim yorumumu.
Korkuyorum…
Hayatı ıskalamaktan korkuyorum, hatta koltuğun arkasına saklanasım geliyor, dedim. Sonrasında beni görmeniz lazım; bir rahatlık, bir kanatlanma, bir tüy hafifliği. Oh be dedim, dile getirince hiç fena olmuyormuş.
Neyse…
Maddeleri ve korkuları koyalım bir kenara da bu bizim Deniz’in hali ne olacak?
Deniz, 32 yaşında, orta boylu, omuzları düşük, ömründe bir iki kere aşık olmuş, üniversitede haylazlıklar yapmış ancak zamanında diplomasına kavuşmuş, annesinden hallice, yok gibi diye aldığı ancak gün aşırı kaçıveren külotlu çorapların müdavimi.
Yok gibi çoraplar vardır, kadınlar iyi bilir. Yok gibidirler ve sadece dikkatle bakanlar ve çorabı giyen kişiler aslında ortada bir çorap olduğunu bilirler. Deniz de biliyor ama yokmuş gibi geziyor ortalıkta. Deniz bu taktiği seviyor, acılarını da yok gibi ambalajlıyor, adaletsizliği, eşitsizliği, sevgisizliği hep yokmuş gibi paketliyor. Takıyor yüzüne bir gülücük, anla anlayabilirsen!
Nereden çıktı şimdi bu Deniz demeyin. Çevrenize bakın, her yer Deniz kaynıyor.
Deniz işe gidiyor, eve geliyor, iki arada markete uğrayıp her seferinde aynı şeyleri alıyor. Deniz’in elleri kolları alışkanlıklarla dolu. Torbaların içindekilerin dolapta yerleri hazır, dolmasını bekliyor. Deniz yok gibi olan monotonluğuna sarılmış, hayata renk katacak 12 altın kuralı okuyor. Renk katacak başka seçenekler var da, yok gibi kanıyor.
13. kuralı düşünmüyor, belki vardır da demiyor,
Şöylece yaşıyor işte;
Korkmuyormuş gibi, üzülmemiş gibi, mutsuz değilmiş gibi, her an pozitifmiş gibi, haksızlığa uğramamış gibi, bu dünyada kendi başına gelmedikçe hiçbir kötülük yokmuş gibi..
Her neyse,
Hakikatten bizim Deniz’in hali ne olacak?
Canını sıkan her ne ise yok gibi davranmaya devam mı edecek?
Her şey yok gibi mi kalacak?
Yok gibi davranılan her şeyin varlığını bir tek yaşayan mı bilecek?
Yazan : Tuğçe Güçnar Kengil | E-Koc