Bir zamanlar oldukça popüler olan Scrubs komedi TV dizisi, yeni mezun bir doktor olan ana karakter John Dorian’ın (JD) hastanedeki ilk günüyle başlar. JD, o gün dizi boyunca izlenecek tüm karakterlerle tanışır, onlar hakkındaki ilk izlenimlerini seyredenlerle paylaşır. Hastanede işler zor olsa da etraftaki birçok çalışan JD’ye yardımcı olur, onu destekler. JD de ilk günün sonunda tüm bu kişilere karşı sempati duyar, onlara güvenir. Gözü bir tek Dr. Cox’u pek tutmaz.
Diziyi izlemediyseniz, izlemeyi denemenizi öneririm. İlk beş sezonu çok seveceğinizden, ilk dördünü geri dönüp tekrar izleyeceğinizden eminim. İzlemeyenler için çok da detaya girmeden söyleyeyim, JD’nin ilk gün edindiği çoğu izlenim hatalı çıkar. Dostu zannettikleri düşmanı, beğenmediği adam kurtarıcısı olur. Daha da önemlisi, hem kendisi hem de tüm ilişkileri zaman içerisinde evrilir, değişir.
Uzun süre zaman geçirilecek bir ortamda edinilen ilk izlenimlere gereğinden fazla odaklanmak yanıltıcı olabilir, bizi hataya sürükleyebilir.
Hızlı ve Hatalı
Malcolm Gladwell’in Blink kitabı da, bir başka ünlü dizi Lie to me de insanların ilk izlenim edinmede ne kadar hızlı ve başarılı olduğu konusunu işliyor. Ayrıca araştırmalar ilk izlenimin hızlı oluştuğu kadar kalıcı olduğunu da ortaya koyuyor.
İlk izlenime olan düşkünlüğümüz evrimimizle bağlantılı. İlk çağlarda hayatta kalmaya çalışan insanoğlunun her gün onun ölümüne neden olabilecek onlarca doğal tehlikeye karşı oturup düşünecek, strateji geliştirecek lüksü yokmuş. Hızlı ve içgüdüsel olarak kavga etme ya da kaçma kararını verebilme becerisi yaşama şansını belirliyormuş. Bugün ise çözmemiz gereken sorunlar 5000 yıl öncesininkilere göre oldukça farklı. Bu durum, oturup düşünmeyi, acil hareketlerden kaçınmayı, mantıklı olmayı gerektiriyor. Değerlendirmeleri ilk izlenimlere indirgemek doğru karar vermeyi engelleyebiliyor.
İnsanlar bugün çok boyutlu bir hayat sürüyor, birçok görevi aynı anda yerine getiriyorlar. Aynı anda hem anne, hem iş kadını, hem sporcu, hem de arkadaş klasmanında yarışabiliyorlar. Birinde edinilen izlenim, diğeri için geçerli olmayabilir, zamanla değişebilir, doğru olmayabilir. İlk izlenimler tüm bu boyutları teke indiriyor, uzun soluklu ilişkileri baltalayan sığ bir önyargı doğurabiliyorlar.
Doğrulamanın Gücü
Kendi kendimizi kandırma eğilimimiz yüzünden ilk izlenim bize yersiz bir özgüven de aşılayabiliyor.
Şöyle bir senaryo düşünün. Bir toplantıda biriyle tanıştınız. İlk izleniminiz bir nedenden dolayı olumlu oldu. Bu noktada kendinizi doğrulama eğiliminiz devreye girmeye başlıyor. Öncelikle bu olumlu izlenim sizin tarafınızda ona karşı olumlu bir yaklaşım doğuruyor (ilk bakışta o kişiye gıcık olsaydınız, ister istemez daha ters davranacaktınız). Karşı tarafın da bu yaklaşıma benzer şekilde karşılık vermesi daha olası. İlişki ilerledikçe de ilk izleniminizi doğrulayan olumlu noktalara odaklanıyor, olumsuzları göz ardı ediyorsunuz.
Tüm bunlar aranızdaki ilişkiyi olumlu kılıyor. Sonunda, toplantıdan ilk izleniminizin ne kadar yerinde olduğunu düşünerek ayrılıyorsunuz. Ancak aslında ilişki büyük oranda sizin ilk izleniminizin olumlu olması dolayısıyla bu duruma geldi.
Kısacası, ilk izlenimin değeri günümüzde azalmış olsa da, gücünden pek bir şey kaybetmiş değil. İlk bakışta hoşlandığımız birisinin fikirlerine katılma ihtimalimiz artıyor. Hayatımızı kurtaracağından değil ama hem karşımızdakini hem de bizi yanıltabileceğinden, kararlarımıza olumsuz etki edebileceğinden dolayı bu konuya dikkat etmek lazım.
İyi Bir İlk İzlenim Yaratmak
İyi haber! Karşı tarafa ilk bakışta kendini sevdirmek sandığınızdan daha kolay. İnsanoğlu içinde mücadele verdiği karmaşık dünyayı basitleştiriyor. Bunu yaparken de benzer, öngörülebilir stratejiler izliyor. Bunlar, insanların hangi durumlarda ne izlenimler edinecekleri konusunda bize ipuçları sunuyor, karşımızdakinin nasıl akıl yürüteceğini tahmin etmemizi sağlıyor.
İnsanların ilk izlenimini yöneten başlıca faktörler:
Çekicilik. Fiziksel güzellik ilk izlenimde gereğinden fazla büyük bir önem taşıyor. Çekicilik, bir insanın davranışı, güvenilirliği, zekâsı ve ahlaki değerleri ile ilgili hiçbir bilgi vermese de, ilk saniyede karşısındaki kişide bunların olumlu olacağı varsayımını yaratıyor. İçinde bulunulan ortama uygun ve iyi giyinmek, bakımlı olmak, dış görünüşe dikkat etmek iyi bir ilk izlenim için önemli.
Dinlemek. İnsanlar konuşmaktan, özellikle de kendilerini anlatmaktan hoşlanırlar. Karşınızdakini sağa sola ve eldeki telefona bakmadan ilk birkaç dakika boyunca dinlemek, söylediklerine samimi tepkiler vermek edinilen izlenime olumlu etki yapıyor.
Benzerlik. Eğer hareketleriniz, görüşleriniz, fiziksel özellikleriniz hatta isminiz bile karşınızdakiyle benzerlik gösteriyorsa, sizin hakkındaki ilk izlenimin olumlu olma ihtimali daha yüksek. Bu yüzden karşınızdakine benzer bir yükseklikte oturmak/durmak, aynı anda benzer hareketler yapmak ve benzer kıyafetler giymek ona kendinizi sevdirmekte işe yarayabiliyor.
Kendini bilmek. Kendiyle dalga geçebilen, kendini aşırı ciddiye almayan, eksikliklerinin farkında olan bir insanın bıraktığı ilk izlenim, bu eksiklikleri kapatacak oranda olumlu olabiliyor.
Gülümsemek. Olumlu bir etki yaratmak için uygulanacak en kolay strateji gülümsemek. Hem durup dururken gülümsemek, gülümseyeni de mutlu yapıyor. İçinde bulunulan durum ne kadar zor olursa olsun, gülümsemeden gelebilecek bir zarar yok.
Etkisinden kurtulmak
Tabii madalyonun iki yüzü var. İlk izlenim güçlü bir etkileme aracıysa ve siz kendinizde bunu geliştirmenin yollarını arıyorsanız, başkaları da sizin üzerinizde bunu kullanabiliyor.
İlk izlenime fazla itibar etmemek önemli. Özellikle size bir şey satan, sizden çıkarı olan bir kişiyi ilk bakışta sevdiyseniz veya çok olumlu bir ilk izlenim edindiyseniz, kendinize bir çimdik atın. Zira bu sizin dikkatinizi amacınızdan saptırabilecek bir stratejinin parçası olabilir. Tabii tam tersi de mümkün: Satıcıyı beğenmediğiniz için bir şeyi almaktan vazgeçebilir, iş görüşmesi yaptığınız kişi yüzünden istediğiniz işten soğuyabilirsiniz. Bu durumlarda da ilk izlenime dayanmak sizi asıl amacınızdan saptıracaktır.
[highlight]Bu yüzden her koşulda amacınıza odaklanın.[/highlight] Sizin derdiniz satıcıyla veya toplantı yaptığınız kişiyle değil. Amacınızı soyutlayıp, karşınızdakiyle olan ilişkinin bununla alakasını sorgulayın. Alakasızsa ilk izlenimi boş verin gitsin.
Son olarak Scrubs’ın bana öğrettiği ders, çalıştığınız yerde ilişkilerin ilk gündeki gibi kalmadığı, değiştiği, yaptığınız iş ve içinde bulunduğunuz ortamla birlikte evrildiği. Bu yüzden ilk gün bir fotoğraf çekip tüm güveninizi, ilginizi ve iyiliklerinizi bu fotoğrafa göre dağıtmayın. İlk izlenimlerinizi güncellemeye her daim hazırlıklı olun.
Yazan : Emre Soyer | HarwardBusinessReview