Ortaokul lise yaşlarımızda ağabeyimin en yakın arkadaşı adeta bizim evin üçüncü çocuğu gibiydi. Sık sık bizde kalır, ağabeyimle bolca vakit geçirir, buzdolabının başında, koridorda günün (ya da gecenin) her saatinde karşımıza çıkıverir ve de çok sevildiğinden hiç yadırganmazdı. Anne-babası ve ablasıyla yaşadığı evin komik hikayeleri, onun ağzından bize de ulaşır, neşe kaynağı olurdu.
Beni en çok hayrete düşüren ve eğlendiren hikayeleri, onlarla aynı evde yaşayan anneanne ve babaannesinin ‘iletişim’ sorunlarıyla ilgili olanlardı.
Biri neredeyse sağır, öteki neredeyse kör olan bu iki yaşlı kadın, anne – baba işte olduğu için günlerini baş başa geçirir ve traji-komik iletişim kazalarına neden olurdu. Gençlik yıllarının vurdumduymazlığıyla bu hikayeler beni müthiş güldürür, bu iki kadının nasıl ‘iletiştiğini‘ ise aklım bir türlü almazdı. Yıllardır unuttuğum bu hikayeler geçenlerde bir arkadaşımın iki lafıyla yeniden aklıma üşüşüverdi.
Birlikte yürüttüğümüz bir projede bir türlü ilerleme kaydedemediğim birisiyle ilgili dert yanarken arkadaşım kahkahayı basıverdi: “Tıkanırsın tabii! İşitsel bir adamla sürekli e-mail üzerinden iletişim kurmaya çalışıyorsun…” Arkadaşıma göre görsel iletişim kasları gelişkin biri olarak ben, uyaranları işitsel olarak aldığı zaman daha iyi işleyen birinin karşısında tıkanıklık yaşıyordum. Bu yüzden de birlikte yapmamız gereken proje bir türlü ilerlemiyordu. Tıpkı biri duymaz öteki görmez iki yaşlı kadının birlikte yaşaması gibi birbirimize ulaşamıyorduk. Arkadaşım kendinden son derece emin bir tavırla çözüm önerisini de söyledi:
“Telefonla ya da yüz yüze konuşarak iletişim kurarsan, halledersin!”
Gerçekten de ben görmediğim, yazılı olarak kodlamadığım her şeyi şıp diye unuturum; bir kulağımdan giren ötekinden çıkıverir. İnsanların yüzlerini hatırlarım ama isimlerini asla, hayatımı yazı üzerinden kazanmama rağmen kelimelerin bire bir anlamı değil, genel resim içinde ne ifade ettikleri önemlidir benim için vs.
Arkadaşımın tavsiyesine uydum ve işe yaradı gerçekten. Ama benim için son derece zor ve sıkıcı bir konuşma oldu, o ayrı. Dalgınlığım yüzünden unuttuğumu ya da dikkat etmediğimi zannettiğim pek çok veri ve uyaranı aslında beynime ‘yanlış’ kanaldan sokmaya çalıştığımda nasıl yok sayıldığını açıklayan teoriyi hatırladım böylece.
Beynin yapısı ve fonksiyonları üzerine geliştirilen bir teoriye göre insanlar ağırlıklı olarak beyinlerinin bir tarafını kullanıyor. Sağ ve sol yarıküre olmak üzere beynimiz, farklı düşünce ve tavırlar içinde olmamıza neden oluyor. Sağ beynini kullananlar rasgele, sezgisel, bütünsel, görsel, sentezci, öznelken solu ağırlıklı olarak kullananlar ise mantıklı, sıralı, rasyonel, analitik, nesnel ve ayrıntıcı oluyor. Bu özellikler yüzünden sağı kullananlar estetik, duygu ve yaratıcılık yanı ağır basan kişiler olurken solu kullananlar matematiksel, teknolojik, analitik konulara ilgi duyuyor. İnsanların önemli bir kısmının ağırlıklı olarak bir yarıyı kullandığı, çok azımızın ikisi arasında bir denge kurduğu ifade ediliyor. Bilgi çağının, teknolojinin ortaya çıkışı ‘sol beyinliler’i öne çıkarırken onların teknik yetenekleri iş dünyasındaki hızlı yükselişlerinin de garantörü olarak karşımıza çıkıyordu.
Ancak Amerikalı yazar Daniel Pink’in, son yıllarda bu alanda önemli bir değişim yaşandığını iddia eden bir kitabı var: “A Whole New Mind: Why Right Brainers Will Rule the Future (Tümüyle Yeni bir Zihin: Geleceği Neden Sağ Beyinliler Yönetecek)” adlı bu kitap, iş dünyasında yaşanan ve pek çoğumuzun fark etmediğini iddia ettiği bir değişimi tanımlıyor. Buna göre sol beyinlileri öne çıkaran bilgi çağı, yerini “kavram çağı”na bırakıyor. Tıpkı bilgi çağının, endüstri devriminin en değerli ürünü olan ‘fiziksel işgücünü’ ortadan kaldırdığı gibi kavram çağı da sol beyinlilerin önemini azaltacak. Zaten eskinin geçerli akçeleri olan mantıklı, verilere ve rakamlara dayanan, insanlararası ilişkileri dışarıda bırakan, duygulara önem vermeyen, kurallara dayalı iş bakışı yerini sezgilere, duygulara, deneyimlere odaklanan, insanların hislerine dokunarak ilerleyen, görsel zekası yüksek bir anlayışa terk ediyor yavaş yavaş. Zaten Pink’e göre ‘kavram çağı’; sanatçıları, yaratıcı insanları iş dünyası pozisyonlarına taşıyacak ve onları etkin, bol kazançlı danışmanlar haline getirecek. Bu tür bir gelişmeye şahit olmaya başladık bile. Karar mekanizmalarının içine artık daha çok sayıda sanat, spor, reklamcılık vs. kökenli insanlar katıldığını ya da artık iş liderlerinin çoğunun bu tip alanlarda da kendilerini geliştirdiklerine de şahit oluyoruz. Bu iddiaların doğru olup olmadığını zaman gösterecek. Teori doğrulanmazsa bile işitsel biriyle sürekli e-mail üzerinden görsel iletişim kurmaktaki ısrarım yüzünden ortaya çıkan tıkanıklığı gidermeme yardımcı olduğu için ben memnunum.
Sağ ve sol beyin kullanımı envanteri
Sağ Beyin
1. Görsel, imgelere ve desenlere odaklı
2. Sezgisel, duygularla yönetilen
3. Birçok fikri aynı anda algılar
4. Hatırlamak için zihinsel resimler kullanır, yazı ya da illüstrasyonlar sayesinde hatırlar
5. Bilgiyle yanal ilişkiler kurar
6. Önce bütünü sonra detayı görür
7. Organizedir
8. Serbest çağrışım kullanır
9. Bir şeyi neden yaptığını ya da kuralların nedenini bilmek ister
10. Zaman kavramı yoktur
11. Doğru kelimeyi bulmakta zorlanır
12. Objelere dokunarak hissetmeyi sever
13. Öncelik sıralaması yapmakta zorlanır, genelde geç kalır, dürtüleriyle hareket eder
14. Aletleri kullanım kılavuzu okumadan deneyerek keşfeder
15. Sözün içeriğinden çok nasıl söylendiğine dikkat eder
16. Elleriyle konuşur
Sol Beyin
1. İşitseldir, söz, kelime, sembol ve sayılara odaklı
2. Analitiktir ve mantıkla yönetilir
3. Fikirleri sırayla ve adım adım algılar
4. Hatırlamak için kelime kodları kullanır
5. Yüzleri değil isimleri hatırlar
6. Bilgiden mantıklı çıkarımlar yapar
7. Detaylara odaklanarak bütüne adım adım yürür
8. Bilgiyi organize biçimde kullanır
9. Listeler yapmayı ve planlamayı sever
10. Kurallara, sorgulamadan uymayı sever
11. Zaman kullanımı çok gelişkindir
12. Kelimelerin yazılımını ve matematik formüllerini kolayca ezberler
13. İncelemekten zevk alır
14. Önceden planlar
15. Bir aleti kullanmadan kılavuzunu okur
Yazan : Burçak GÜVEN / İş’te İnsan
Güzel yazmışsın kardeşim, ellerine sağlık! En çok da burasını beğendim:
“..hayatımı yazı üzerinden kazanmama rağmen kelimelerin bire bir anlamı değil, genel resim içinde ne ifade ettikleri önemlidir benim için…”