Anasayfa / Motive Olmak / Bir de bunlar var! / Nasıl mı hissediyorum?

Nasıl mı hissediyorum?

Baharın ilk günleri… Ben de hafta içi çalışıp hafta sonu tatil yapanlardanım. Her ne kadar inatla “Bu hafta sonu kesin geç kalkacağım.” desem de, yine gözlerim 08.30’da açıldı. Evi topla, kahvaltı yap derken bir ara telefonumu aldım elime. Bu sırada da ağzıma bal çalacak olan cumartesi ve pazarımı nasıl geçireceğimi düşünüyordum.

Dünyada neler olduğunu öğrenmek için dokunmatik ekranlarımızı başparmağımızla yukarı doğru itmemiz yeterli. Ben de gezme planlarıma geçmeden hemen önce başladım ekranımı itmeye.

İlk haber, kız kardeşe tecavüz. Lanet okudum. Tiksindim.

Hemen altında Beyazı’ın beklenen evlilik açıklaması. İlgimi çekmedi. İtmeye devam ettim.

Akabinde bir bombalı saldırı daha. Yaralılar var. Kalbim sıkıştı.

Bir de ne göreyim, Franz Kafka ile ilgili bir hikaye ve hikayenin sonunda Kafka’dan bir söz: “Sevdiğin her şeyi er ya da geç kaybedeceksin, ama sonunda sevgi başka bir surette geri dönecek.” Kalbim sıkışmaya devam ederken hafifçe gülümsedim.

Gülümsemem hala dudağımda gezinirken 4 yaşındaki bir çocuğun, annesi olduğunu tahmin ettiğim bir kadını boğmaya çalıştığını gösteren video gördüm. İçine girmeden ekranı itmeye devam ettim.

Kafamı “ne günlere kaldık” der gibi bir sağa bir sola hafifçe sallarken paylaşılan bir duvar yazısıyla karşılaştım. “İmkanı olan delirsin!”

Delirmemek mümkün mü? İçim allak bullak oldu. Ekranı itmeye devam ettim.

nasıl mı hissediyorum

Savaşta kaybettiği minik kızının cesedini öpen bir baba… O an bedenim uyuştu. Ekranı itmeye devam ettim. Biri, doğum gününü kutlayan herkese teşekkürlerini yazmış, hızla geçtim.

Biraz ilerledikten sonra beyaz yakalılar için hazırlanan komik videoyu izledim. Komikti gerçekten. Uyuşan bedenim hafifçe çözülmeye başladı.

Çok geçmedi. Engelli bir gence iki yıl tecavüz edildi haberine takıldı kalbim. Bir altında da selfie çekip, sonra o fotoğrafın orasını burasını düzeltip yayınlayan şarkıcımızı gördüm. Herkes bu selfie’yi konuşuyormuş sanırım, öyle diyordu yazıda.

Kalbimi takıldığı yerden kurtaramamış halimle “bu selfie’yi konuşan herkesi” düşündüm. Kim bunlar, dedim. Sonra bu düşünce de birden dağılıverdi.

En sonunda telefonumu koltuğa attım, ama ben koltuktan kalkamadım. 15 dakika içerisinde düşüncelerim birbirine girdi. Yoruldum.

Şimdi kalkacağım ve bu tatsız halimle güzel havanın tadını çıkarmaya çalışacağım.

Nasıl mı hissediyorum?

Sanki elimde kalan henüz patlamamış renkli balonların ipine sıkıca tutunmuş gibi…

Bilirsiniz, hepimizin her gün hissettiği gibi…

Tuğçe Güçnar Kengil

Hakkında Tuğçe GÜÇNAR KENGİL

Uludağ Üniversitesi Sosyoloji Bölümünü tamamladıktan sonra kariyerimde İşe Alım ve Kariyer Yönetimi alanına yöneldim. İnsanlarda hem işe alım süreçlerinde hem kariyer gelişim serüvenlerinde gördüğüm içsel sorgulama ve sürekli arayış halleri beni koçluk alanına yöneltti. Para kazanırken de mutlu olunabilmeli diye düşünürken kendimi Sola Unitas Akademi’de buldum. Koçluk eğitimlerine başlayarak Yaşam, Öğrenci ve İlişki Koçluğu alanlarındaki eğitim ve çalışmalarıma halen devam etmekteyim. “Sen değiş dünya değişsin” inancıyla oluşturduğum blog sayfamda insana dair yazılarımı paylaşmanın yanı sıra henüz basılmamış bir kitabım ve tasarı aşamasında yazılmayı bekleyen 2. kitabımın heyecanıyla yaşamaya devam ediyorum.