Anasayfa / Bunları Biliyor musunuz? / Popüler mesleklerin bilinmeyen yüzü

Popüler mesleklerin bilinmeyen yüzü

Kendi yıldızlarını yaratan popüler meslekler aslında yıldızdan çok aya benzer. Bir görünen ışıklı yüzü, bir de karanlıkta yanan yüzü vardır. Gazetecilik, spikerlik, mankenlik ve diğerleri… İşte popüler meslekler hakkında az bilinenler… Meslek seçerken etkisi altında kaldığımız birçok şey var. Aile, arkadaşlar, öğretmenlerimiz, hatta medya, televizyon, diziler… Bazen bu meslek tam bana göre diyor,kariyerimizi o yönde inşa etmek istiyoruz. Ama bunu yaparken o mesleği yeterince araştırmıyoruz. Mesleği seçerken sadece o işin çekici gelmesi yetmiyor.

DIŞI SENİ İÇİ BENİ YAKAN MESLEKLER

Dışarıdan bakıldığında imrenilen, kimine göre rahat, eğlenceli meslekler var.Manken – model, spiker – sunucu, gazeteci, pilot, hostes bu pırıltılı mesleklerin bir kısmı.Tabii bunu bir de kendilerine sormak gerekiyor. Bizim yapılması kolay zannettiğimiz mesleklerin bilmediğimiz birçok zor yönü olabiliyor. Yani durum aslında “Podyumda iki adım atıyorlar, dünyanın parasını kazanıyorlar” veya “Sadece ekranda yazılanları okuyorlar” düşüncesinden daha fazla.

Mankenlik can çekişen bir meslek

Mankenlik, modellik kolay para kazanıldığını düşünülen mesleklerden. Davetler, açılışlar, defileler… Podyumda birkaç dakika yürümekle kazanılan onlarca para… Kim böyle bir işi yapmak istemez ki? Erberk Kast ve Model Ajansı Genel Müdürü Cengiz Erberk, mankenlik mesleğinin son 3-4 senedir can çekişen bir meslek olduğunu söylüyor. Sebebi de geçmişte yaşanan iki ekonomik krizin yansımaları. Eskiden firmaların belirli bir kesime prestij defileleri yaptığını ifade eden Erberk, artık bu tür şeylerin yapılmadığını söylüyor. Defileler yerine başka türlü daha kalıcı ve daha çok insana hitap eden tanıtım yollarına gidiyorlar. Broşürler, kataloglar yapıyor, gazete, dergi ve billboardlara reklam veriyorlar. Erberk, bundan dolayı da podyum mankenliğinin dibe doğru inmeye başladığını söylüyor. Zaten bu mesleği yapmak için de kriterler var, belirli ölçüler gerekiyor. Kadınlarda en az 1.70, erkeklerde 1.85 boy aranıyor. Kadınlarda 36, erkeklerde 50-52 beden olmalı. Önce fiziksel özelliklere bakılıyor ama bu da yetmiyor. Mankenlerin sürekli saç ve cilt bakımı yapmaları gerekiyor. Vücutlarının da her zaman formda olması lazım. Erberk, “Bu şekilde para kazanıyorlar. Matematik profesörü değiller, zekalarıyla, zihinsel özellikleriyle para kazanmıyorlar. Bunların da etkisi var ama en önemli şey fizik” diyor.

Mankenler düzenli olarak spor salonlarına gitmeli, yediklerine dikkat etmeliler. Bir manken defileye çıkacağı zaman ayrıca bir hazırlıktan geçiyor. Saatler süren, gecesi gündüzü olmayan provalar, defalarca tekrarlanan koreografiler… Ardından da defile. Mankenler bu şovlarda kendilerini ne kadar gösterebilirse kariyerleri de o şekilde yönleniyor. İşleri sadece bu da değil. Tekstil, moda gibi mankenlikle alakalı olan sektörler hakkında bilgi sahibi olmaları gerekiyor. Moda akımlarını, kozmetiği de yakından takip etmesi ve uygulaması gerekiyor. Mesela moda mini etekse o mini eteği o dönemde giymesi gerekiyor. Akıma ters bir şekilde hareket etmemesi bekleniyor. Bütün bunları yaparken de her zaman, her yerde güzel görünmeli, fiziğine dikkat etmeli. Erberk, “Müşteriler veya onu toplumda görenler beğenmeli. Bu da rekabetin bir parçası. Bir moda dergisinin kokteyline veya film galasına katıldığında bakımlı, güzel, göz alıcı ve hoş görünmeli. Zor bir iş bu da. Dışarıdan kolay görünüyor. Her gün, her an tetikte olmaları lazım. Sadece defileye çıkacakları zaman değil her zaman güzel görünmeleri gerekiyor. Evde pijamayla oturabilirler ama sokağa çıktıkları anda örnek bir görüntü sergilemeliler.”

Spikerlik 7 gün 24 saat çalışmayı gerektiriyor

14 yıldır spikerlik yapan Pınar Esen, heyecanın bu meslekteki en büyük düşman olduğunu söylüyor: “Heyecan yaparsanız sadece ağzınız değil, aklınız da karışıyor. Bu iş için akıl ve stratejik düşünme en gerekli şeyler. Fiziğinizden, konuşmanızdan da önemli. Bizim işimizde konuşurken düşünmek diye bir şey var. Bir şey anlatırken 8-9 cümle sonrasını düşünüyoruz.”

Spikerlik, sunuculukta bahaneye yer olmadığını belirten Esen, otokontrolün olması gerektiğini söylüyor: “Mesela yayında hiç hapşırmayız. Adrenalin onu engelliyor. Yayın sırasında dikkat dağıtabilecek çok şey de oluyor, şakacı arkadaşlarınız size kamera arkasından dil çıkarabiliyor, komiklik yapabiliyorlar. Bir süre sonra onları zaten görmüyorsunuz. Tabii ara verildiğinde kahkahalarla güldüğümüz de oluyor.” Herkesin spiker sunucu olamayacağını belirten Esen, bu mesleğin ciddi bir zeka ve pratik zeka istediğini söylüyor. Yayına hazırlanma süreci ise çoğu kişinin zannetiği gibi program başlamadan birkaç saat önce başlamıyor. 7 gün 24 süren bir çalışma istiyor. Yayın olmadığı günlerde de gündemi takip etmek, gazete, dergi karıştırmak, köşe yazarlarını okumak, televizyon izlemek gerekiyor. En önemlisi de soru sorma altyapısına sahip olmak. Yayına birden bir konuk bağlayabiliyorlar ve buna hazır olmak gerekiyor. Esen, yayında başına gelen bir olayı şöyle anlatıyor: “Günlük standart bir yayındaydık. O zamanlar Türkiye’nin sınır ötesi harekatı bekleniyordu ve Irak’a girildi. Bir anda yanıma asker oturttular, kulakığımdan bir ses: ‘Irak Kürdistan Dışişleri Bakanı telefonda.’ Böyle durumlara hazır olmalısınız, gündemi bilmelisiniz, İngilizce konuşabilmelisiniz. 1 haftadır olan biteni takip etmeseydim sorduklarım saçma olabilirdi.” Konu canlı yayınsa sıkıntılar biraz daha fazla olabiliyor. Bir aksaklık ya da gecikme olduğunda spikerin konuyu uzatması istenebiliyor. Bunun için “götürebildiğin kadar” diye bir laf kullandıklarını belirten Esen böyle bir talep geldiğinde kimsenin nasıl uzatacağını söylemediğini belirtiyor. Yani iş artık sunucunun doğaçlama yeteneğine kalıyor.

Sabah programı yapanlar için genelde işi erkenden bitiyor, bütün gün kendisine kalıyor diye düşünülüyor. İşin doğrusu, bu kişilerin erkenden yayında olması için 3.00-3.30 gibi kalkıp 4.00’te şirkette olması gerekiyor. Makyaj, saç yapılıyor, yönetmenle görüşülüyor, ne nasıl olacak konuşuluyor… Program bittiğinde beyin yorgunluğu bedensel yorgunluk olarak dönüyor ve genelde tek istedikleri şey eve gidip dinlenmek oluyor.

popüler meslekler

Hasta, üzgün olmak yayına asık suratla çıkmak için bir bahane değil. Bunları seyirciye hissettirmemek gerektiğini belirten Esen, bu işi yapmak isteyenlere şu tavsiyelerde bulunuyor: “Bu işi gerçekten yaptıklarında kendilerine özel ayırabilecekleri zaman konusunda sıkıntı yaşayacaklar. Yıllardır bayram tatili yapmadım, çoğu yılbaşını çalışarak geçirdim. Evlilik yıldönümü, doğumgünü de öyle. Hazırlık dediğimiz şey iki saat önce gitmekle olmuyor. Özel hayatınızı layıkıyla yaşamayı seven biriyseniz bu doğru bir meslek değil. Müthiş paraların olduğu bir meslek de değil. İnsanlar zannediyorlar ki, ben şirkete gidiyorum, kapıda karışılıyorlar, elimden çantam alınıyor, biri saçımı diğeri makyajımı yaparken kağıt geliyor önüme, okuyorum onları. Hayır, kendi kendinize gelip bir telaş hazırlık yapıyorsunuz. Spikerlik yapmak için zorlamasınlar kendilerini. Travmatik sonuçları olabiliyor. Denesinler, olmuyorsa da oldurmak için vakit kaybetmektense destekleyici yan işler var televizyonda.”

Uykusuz geceler, jet-lag’ler dengemizi bozuyor

23 sene boyunca pilotluk yapan Süleyman Çakır, 10 sene Türkiye’de, 13 sene de dışarıda olmak üzere 23 sene uçmuş. Pilotluğun vakti gelince çantayı alıp kabine gitmekten ibaret olmadığını belirten Çakır, uçuş öncesi ve sonrasında ciddi bir hazırlık yapıldığını söylüyor. Bu hazırlık ve kontrolde de hem pilot hem de kabin ekibinin bulunması gerekiyor. Uçuştan önce ekibe brifing veriliyor. Hava koşulları, uçuşun neyi kapsadığı, ne zaman kalkacağı, nereye gideceği, yolcu durumları, askeri bir görevse bu görevle ilgili detaylar gibi ön hazırlıkları var. Bunun dışında hava aracının yanına gidiliyor ve yer ekibinden teslim alınıyor. Ardından aracın kontrolleri başlıyor. Hava aracının uçuşa elverişliliğinin onayından sonra eğer sivil uçuşsa yolcuların hava aracına alınması süreci başlıyor. Bütün bu hazırlıklar her ne kadar değişken olsa da uçuş hariç yaklaşık 1.5-2 saat sürüyor. Pilot ve bütün kabin ekibi bütün bu hazırlıklarda yer alıyor. Uçuş öncesi kaptan pilot, ekibine görev dağılımı yapıyor. Uçağın içi de hem pilot hem de kabin görevlileri tarafından fiziksel olarak dolaşarak kontrol ediliyor, uçuşa mani bir durum olup olmadığı tespit ediliyor. Bu sürecin yola çıkış saatinden 2 saat önce başladığını belirten Çakır, kaptan pilotun çantasını alıp uçağa binip uçağı kaldırması gibi bir durum olmadığını söylüyor. Pilotluk mesleğinin disiplin isteyen bir iş olduğunu vurgulayan Çakır, fiziksel olarak dinlenmenin uykuya ve yediklerine dikkat etmenin öneminden bahsediyor. Ayrıca pilotların uyması gereken bir boy-kilo oranı da var. Yaşa göre bu oran değişiyor ama beden kitle endeksine paralel bir oran. Belirli yaşa kadar senede 1, sonra da 6 ayda bir sağlık kontrolünden geçen pilotların senede bir defa da teknik kontrolleri oluyor. Yani öncelikle sağlıklarına sonra da bilgilerine çok dikkat etmeleri gerekiyor. Her pilot her uçağı uçuramıyor. Uçakların sertifikası, ehliyeti değişken. Bu nedenle her uçak için de ayrı bir eğitim almak gerekiyor. Çakır, mesleğin dezavantajlarını şu şekilde sıralıyor: “Uykusuz ya da az uyuduğumuz geceler oluyor, jet-lag’e maruz kalabiliyoruz, dengemiz bozulabiliyor. Bütün bunlardan en az şekilde etkilenmek için fiziksel olarak kendimize çok dikkat etmek zorundayız.”

Gazetecilik futbolculuk gibidir

Hürriyet İK Yayın Yönetmeni Serdar Devrim gazetecilik mesleğini şu şekilde anlatıyor: “Gerçi iletişim fakültelerine giden öğrenciler yazılı basına giderek daha az ilgi duyuyor ama ‘gazetecilik’ hâlâ dışı seni içi beni yakan mesleklerden biri. Gazeteci olmak için birilerini araya koyup karşıma gelen gençlerin sayısı azalmıyor. Onlara hep aynı şeyi soruyorum: Gazetecilik deyince nasıl bir iş hayal ediyorsun? Modelin kim? Gençler mesleğe doğrudan genel yayın yönetmeni ya da köşe yazarı olarak başlamayı hayal ediyorlar.” Gençlerin “İdealim” dedikleri gazetecilik hakkında en küçük bir fikirleri olmadığını belirten Devrim, onlara “Gazetecilik futbolculuk gibidir. Bir avuç star iyi para kazanır, iyi yaşar ama binlercesi toprak sahalarda yarı aç yarı tok sürünür” dediğini ifade ediyor ve devam ediyor: “Anlamak istemiyorlar. Ayrıca haber merkezinde oturup haftada 6 gün, günde 8 saat başkalarının yaptığı (kötü) haberleri düzelten editör de gazeteci, adliye kapısında yağmurda çamurda titreyen muhabir de gazeteci, her akşam başka bir kokteylde kendini gösterip onu bunu övdüğü yazısını kafeden geçen yazar da gazeteci… Özetle gazetecilik diye tek tip bir meslek yok. Bu işi, parlatılan (ve genelde kıymeti kendinden menkul) birkaç yıldıza aldanarak değil, “Ben bu sistemin neresinde yer alabilirim, ne yapabilirim?” diye araştırarak karar vermek gerek.”

Medyanın da özendirici etkisi var

Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği Genel Başkanı Doç. Dr. Tuncay Ergene, yanlış meslek tercihlerinin, gelecekte mutsuz bireylerin olmasına, iş ve işgücü kayıplarına, gelecekteki eş seçimine, yaşanan semt ve uğraşı alanlarına hatta ne tür hastalıklara yakalanılacağına bile etki ettiğini söylüyor. Meslek seçiminde bireylerin çoğunlukla ailelerinden, arkadaş çevresinden ve basın yayın araçları yolu ile medyadan etkilendiklerini vurgulayan Ergene, sosyal statüsü yüksek olan ve popüler olan bazı mesleklerin ön plana çıkarıldığını söylüyor ve medyanın daha çok özendirici bir işlev taşıdığını ekliyor. Türkiye’de öğrencilerin çok azının meslek seçiminde bilinçli tercihler yapabildiğini ifade eden Ergene, bireylerin psikolojik danışma ve rehberlik uzmanlarından.

Yazan : Zeynep Mengi / Hürriyet İK

Hakkında Özgür ŞAHİN

Türkiye'nin en büyük kişisel gelişim sitesi olan kendinigelistir.com projesinin sahibidir. 2006 yılından bu yana #kişiselgelişim alanında birçok yeniliği bünyesinde bulundurduğu sitede "beden dili, iletişim teknikleri, başarı hikayeleri, motivasyon teknikleri, özgüven gelişimi" gibi bir çok ana tema üzerine yazar, çizer, karalar, öğretmeye çalışır.