“Almanya’da Naziler komünistleri içeri attı, sesimi çıkarmadım. Çünkü komünist değildim. Sonra Yahudiler’i içeri tıktılar. Bu kez de sesimi çıkarmadım. Çünkü Yahudi de değildim. Derken sıra sendikacılara geldi. Ben hala susuyordum. Çünkü sendikacı da değildim.
Sonunda beni de götürdüler. Ve kimse sesini çıkarmadı. Zira sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.”
(Prof. Martin Niemuller)
Olaylar karşısında ne kadar susuyoruz acaba? Çok tepkisiz olduğumuzu düşünüyorum. Bir konuda taraf olmaya korkuyoruz. İnsan bazen çekimser kalabilir ama bu hayatın tümüne yansıyorsa işte o zaman tehlike başlıyor demektir. Nasıl olsa bana bir şey olmaz düşüncesi bizi tepkisizliğe itiyor. Ama her konuda bir fikrimiz olması gerektiğine inanıyorum. Açık ve net fikrimizi söylemeliyiz. Dostlarımıza karşı ya da topluma karşı tavrımızı açıkça ortaya koymalıyız. Bu hayır diyebilmenin de özüdür. Çoğu okurum soruyor. Ben hayır diyemiyorum ve bundan dolayı da çok mutsuzum. İşte tepkinizi dile getirdiğiniz zaman hayır diyorsunuz aynı zamanda.
Aynı konuyla ilgili hayvanlar aleminden bir örnek vermek istiyorum;
“Duvardaki çatlaktan bakan fare, çiftlik sahibi ile karısının bir paket açtıklarını gördü. ‘İçinde yiyecek mi var?’ derken bir baktı ki fare kapanı!! Hemen bahçeye koşup alarmı verdi;
Evde kapan var!
Evde kapan var!
Tavuk gıdaklayıp, kafayı kaldırdı ve;
– Bay fare, bu sizin için ciddi bir sorun olsa da şahsen beni ilgilendiren bir tarafı yok ne yazık ki!
Fare dönüp bu sefer koyuna;
– Evde kapan var, evde kapan var! Dedi.
Koyun konuyla ilgilendi ama kendi hesabına;
– Üzgünüm bay fare, vah vah, emin ol senin için dua edeceğim dedi. Fare bu kez ineğe yöneldi,
– Evde kapan var, evde kapan var diye bağırdı nefes nefese. İnek ise;
– Bay fare, senin için üzüldüm, ama burnumu sokacağım bir şey değil dedi. Farenin de başını eğip, gitmekten başka çaresi kalmamıştı..yalnızlık ve terkedilmişlik hisleri içinde, fare kapanı ile artık tek başına başa çıkmaya çalışacaktı! O akşam evde alışılmamış bir ses duyuldu. Sanki kapan, avının üzerine kapanmıştı. Sese koşan çifçinin karısı, karanlıkta kapana zehirli bir yılanın kuyruğunu kaptırdığını görmemiş, yılan da onu ısırmıştı. Çiftçi karısını hastaneye koşturdu, karısı eve ateşli döndü. Ee ateşli insana ne verilir? Sıcacık bir tavuk çorbası! Tavuk acilen pişirildi..Ama kadın hala iyileşmiyormuş. Eş dost ahbap gelince hasta ziyaretine, çiftçi de sofraya koyunu çıkarmak zorunda kalmış. Ama çiftçinin karısı iyileşmemiş…Ölmüş!!!
Aman ne kalabalık gelmiş cenazeye, ne kalabalık. Bu sefer de konukları doyurmak için kesilen inek olmuş..Fareye de olan biteni deliğinin ardından izlemek kalmış.”
Son zamanlarda bir slogan var hani; “SUSMA, SUSTUKÇA SIRA SANA GELECEK”. Yazım siyasi bir içerik taşımıyor. Benim demek istediğim hayatın içinde her konuda fikrimiz olmalı ve bu fikri savunmak için gerekirse elimizi taşın altına sokmalıyız. Bunu başkaları için olmasa bile kendi geleceğimiz için yapmalıyız. Hayatın içinde bir birey olmanın gerekliliği olarak düşünüyorum.
Sevgiler
Tülay Bilin
Tülay Bilin kimdir?
Tülay Bilin çok uzun yıllar Hürriyet Gazetesinde çalıştıktan sonra, Nisan 2006‘ya kadar Dünya Gazetesinde İnsan Kaynakları Müdürü olarak çalıştı. Uzun yıllardır kişisel gelişim konusunda aldığı eğitimleri 10 yıldır profesyonel olarak çevresiyle paylaşmaktadır. Şirketlere verdiği eğitimler devam etmektedir. Ayrıca kişisel olarak sorunlarını çözmekte zorlananlar için de yüz yüze görüşmeler yapmaktadır. 2 yıl radyo programı yapmıştır.