Türkiye'nin en büyük kişisel gelişim forumu misyonu taşıyan kendinigelistir.com sitesi Özgür Şahin tarafından hayata geçirilip, geliştirilmektedir. © 2024. Tüm hakları saklıdır.

hayatimizdaki maskeler ve etkileri
  1. Anasayfa
  2. Başarı Yazıları
  3. Hayatımızdaki Maskeler ve Etkileri

Hayatımızdaki Maskeler ve Etkileri

Özgür ŞAHİN Özgür ŞAHİN -

- 8 dk okuma süresi
370 0

 

Birkaç yıldır sanat ve onun sihirli çözüm süreçleri hakkında yaptığım yolculukta hocam Avi sayesinde tanıştığım Jung ve arketiplerden bahsetmek istedim bu yazımda.

Jung insan kişiliğini incelediğinde bilincin yanı sıra bilinçdışına da önemli vurgular yapmıştır. Ona göre kişilik birbiriyle etkileşim içinde bulunan bilinç, kişisel bilinçdışı ve kolektif bilinçdışından oluşmaktadır. Kendi deyimine göre bilinç okyanusun ortasında bulunan bir adadır. Bilincin merkezi egodur. Adanın su altında kalan, gözle görülmeyen kısmı ise bilinçdışını temsil eder. Adanın su altında kalan kısmı da dahil edildiğinde, bütününün merkezi öz’dür.

Bilinçdışı kendi içinde ikiye ayrılır. Biri kendi özgün yaşantılarımızdan oluşan kişisel bilinçdışı, diğeri ise atalarımızın çağlar boyu deneyimlerinden kaynaklanan mirasımız olan kolektif bilinçdışıdır. Kişiliğin yapıları öyle güzel bir etkileşim halindedir ki kolektif bilinçdışının imgelemleri kişisel yaşantılarımızla aktive edilip, güncellenebilir. Kolektif bilinçdışının öğeleri ise arketiplerdir.

Arketipler, Jung’a göre banyo edilmeyi bekleyen negatif filmler gibi zihnimizde bulunurlar. Gerçek dünyada karşılık bulduklarında bu belirsiz, kişisel olmayan imgeler canlı ve ya cansız varlıklara dönüşebilirler. Bebeklikten çocukluğa, çocukluktan ergenliğe, ergenlikten yetişkinliğe doğru ilerledikçe arketipler daha da güçlenir, kişiliğin ve davranışların oluşumunda daha etkin rol alırlar. Jung’un özellikle üzerinde durduğu arketipler persona, gölge, anima ve animus gibi imgelerdir ve her arketip adının bizde olumlu ve ya olumsuz çağrışımlar yapsa da özünde tarafsız bir enerji olduklarını unutmamak gerekir.

[box type=”shadow” ]

“Asla maske takma!
Öfkeliysen öfkeli ol.
Bu risklidir ama gülümseme, çünkü bu dürüst olmaz.
Tüm mekanizman ters yüz olmuş.
Çünkü kızmak istediğinde kızmadın, nefret etmek istediğinde etmedin.
Şimdi sevmek istiyorsun, aniden mekanizmanın çalışmadığını fark ediyorsun.
Öfkesini bastıran insanlar hep çok yerler.
Öfkeli insanlar daha fazla sigara içerler.
Çünkü öfke tırnak ve dişlerden boşaltılır.
Sahici ol! Şimdiki zamana sadık kal.
Çünkü tüm yalanlar geçmişten ya da gelecekten içeri sızar.
Geçmişi bir yük gibi üzerinde taşıma, gereksiz yere de gelecekle uğraşmaz”

OSHO

[/box]

Jung, insan kişiliğini bağımsız küçük kişiliklerin oluşturduğunu gözlemlemiştir. Çevremizdekiler tarafından kolayca görülebilir olmalarının yanında kendi komplekslerimizin çoğunlukla farkında olamayabiliriz. Örneğin biriyle başlamaya karar verdiğimiz romantik aşka bağlı ilişkide henüz ilk tecrübemiz olmasına rağmen yapmamız beklenen ve yaptığımız takdirde hoş karşılanmayacak davranışları rahatlıkla ayırt edebiliriz. Bunun yanı sıra sınırları ve avantajlarını zaten biliyor olduğumuz bu imgelemlerden hangilerinin bizim için daha uygun olduğunu kolaylıkla kestirebilir, özellikleri belli maskelerden kendi yüzümüz için uygun olanları seçeriz.

hayatimizdaki maskeler ve etkileri

Mesela seçim vakti geldiğinde hangi mesleğe sahip olmamız gerektiğini her mesleği deneyerek karar veremeyeceğimizden, aklımızdan geçen mesleklerin olumlu ve olumsuz yanlarını sıralamaya çalışırız. Sanatçılar öyledir, mühendisler böyledir, insanı ve dünyayı tanımaya çalışanlar ise şöyledir gibi kalıp yargılardan hareketle, becerilerimizi ve isteklerimizi de göz önüne alarak her mesleğin bizi takmaya zorlayacağı maskeleri anlaya çalışıp, içinde en rahat edebileceğimizi seçmeye çalışırız.

Bu avantajları olmasına rağmen riskli de bir durumdur. Bir yandan taktığımız maskenin gerekliliklerini bize istemediğimiz sorumluluklar yüklememesinden kaynaklı doğal tepkilerimiz gibi düşünebiliriz. Bu bizi ekstra bir gerilimden kurtarır. Örneğin anaç ruhlu bir insan olarak anne olduğumuzda taktığımız maske sadece çocuğumuz olduğundan değil, zaten özünde de böyle olduğumuzu düşünmemize neden olabilir. Yani biz zaten böyle bir insanızdır hatta böyle bir insan olduğumuz için böyle bir anne olmuşuzdur. Oysa bunun da bir maske olduğunu gözden kaçırmamak gerekir ki risk de tam bu anda başlar. Zamanla personamız benliğimizi ele geçirince, hayattaki tek vasfımızın anne olmak olduğunu düşünebilir, bunun da gereklerini başarılı bir şekilde yerine getirilmek için yaptığımızı fedakarlıklarla hem kendimize hem de çevremize hayatı zindan edebiliriz. Çoğunlukla arketiplerin kölesi olmayı kendimiz tercih ederiz. Nitekim toplumun sadece anne olmasından kaynaklı statü kazandırdığı kadınlar, bunu bir ödül gibi algılayıp, isteyerek bu maskenin benliklerini ele geçirmesine izin verebilirler.

Başarılı bir öğretmen, çocuklarına baba olacağı yerde onlara öğrencileriymiş gibi davranabilir. Nitekim böyle bir babanın mesleğinden ayrılması ile yaşayacağı bunalım ve biraz önceki annenin çocukları evden ayrıldığında yaşayacağı bunalım da kaçınılmaz olacaktır. Belki emeklilik döneminde insanların yaşadıkları bunalımı da (kendilerini üzerinden tanımlayabilecekleri, en sık ve güncel kullandıkları) maskelerini yitirmeleriyle ilişkilendirmek çok da yanlış olmaz.

İnsanın bulunduğu konum gereği yapılması gereken şeyleri biliyor olması ona kolaylık sağlamakla birlikte yaratıcı olma özelliğini yitirmesine de sebep olabilir. Ayrıca hayatımız boyunca taktığımız onlarca maskenin altında Jung’un benzetmesiyle şişebiliriz. Arketipin bu denli tesiri altında kalmak kendine yabancılaşmayla ödenir. Hepimiz toplumun bizden istememizi istediği şeyleri istiyoruz hayattan. Eğer dönemin koşulları kırmızı spor araba aldığımız takdirde bizi ayrıcalıklı kılacaksa biz kendi istediğimizi değil de muhakkak o kırmızı arabayı istiyoruz, üstelik kendi istediğimiz renk arabayı ne kadar arzu etsek bile. Plazalarda bir işte, sevmediğimiz insanlarla çalışmak durumunda kalıyoruz. Tüm bunları yaparken kim bilir gün içinde kaç maske değiştiriyoruz.

Hayatımızda bazı gereklilikler var, sorumluluklarımız var evet. Tüm bu hayatı yaşarken, bunların tümünü içinde barındıran bir paketi herhangi birinin sırtına yüklemekten ve nereye kadar dayanabileceğini yahut ne kadar yıprandığını izlemektense, kimseye yük olmayacak şekilde paylaşılması mümkündür.

Böyle bir düzende daha mutlu, daha sahici ilişkiler içinde, kendi öz sahip olduklarımızın farkına vararak hayatımızın tadını çıkarmak dileğiyle…

Yazan : Ceyda TEZEL | Aile Danışmanı – Profesyonel Koç

Özgür ŞAHİN

Türkiye'nin en büyük kişisel gelişim sitesi olan kendinigelistir.com projesinin sahibidir. 2006 yılından bu yana #kişiselgelişim alanında birçok yeniliği bünyesinde bulundurduğu sitede "beden dili, iletişim teknikleri, başarı hikayeleri, motivasyon teknikleri, özgüven gelişimi" gibi bir çok ana tema üzerine yazar, çizer, karalar, öğretmeye çalışır.

İlgili Yazılar