NASIL SU GİBİ İNGİLİZCE KONUŞULUR?
Amsterdam’dan bir arkadaşa ’‘Nasıl oluyor da tüm Hollandalılar su gibi İngilizce konuşuyor?’’ diye sordum. ‘‘Çok basit! Konuşmazsak dünyanın hiçbir yerinde ne yemek sipariş edebiliriz ne de yolumuzu bulabiliriz… Kimse Hollandaca bilmiyor ki!’’ diye cevap verdi. Bu bizim için de aşağı yukarı öyle diye düşündüm; ama Hollanda’da İngilizce konuşanların oranı ve konuşulan İngilizce’nin seviyesi şaşırtıcı derecede yüksekti.
‘‘Peki hangi yaşta ve nasıl öğrendin İngilizceyi’’ diye sorunca arkadaşım uzun bir soluk alıp ‘‘bilmem okulda öğrenmeye başladım, küçüktüm hatırlamıyorum’’ dedi. İçimden bu birinci neden diyerek saymaya başladım. ‘‘Sonra Hollanda’da tüm yabancı filmler İngilizce yayınlanıyor televizyonda, sadece Hollandaca alt yazı ekliyorlar, çeviri yapmıyorlar. Onun da çok faydası oluyor’’ diye ekledi. Neden iki…
‘‘Bir de tabii çocukken okul turlarıyla İngiltere’deki müzeleri gezmeye giderdik. İyi bir pratik imkânıydı bu turlar’’ dedi. Neden üç!
Farkettim ki üç nedenden ikisi pratiğe dayalıydı.
Sonra kendimi düşündüm. 10 yaşında kolejde İngilizce öğrenmeye başlamış, lisede devlet okuluna geçince bildiklerimi unutmamak için ayrıca İngilizce kursuna yazılmıştım. Hatta 18 yaşında 15 günlüğüne İngiltere’ye gitmiştim. Yine de 23 yaşında Londra’ya okumaya geldiğimde İngilizcem hiçbir Hollandalı kadar iyi değildi. Gramerim Upper-Intermediate ya da Advanced çıkıyor ve hocalarım ekstra ders almama gerek olmadığını söylüyordu; ancak aksan problemlerinden dolayı insanlar beni, ben de insanları anlamakta zorlanıyordum.
Şimdi ise Hollandalı arkadaşım bana ‘‘sen burda büyüdün ama değil mi?’’ diye soruyordu. Tüm turistler beni peynir beyazı olmayan tenime rağmen İngiliz sanıyor, Türkler İngilizce konuşunca Türk olduğumu anlamıyordu. Nereden ve ne çabuk kapmıştım bu aksanı? Burada 25 yıldır yaşayan, elinde İngiliz pasaportuyla gezinen ama tek kelime İngilizce bilmeyen Türkler de vardı. Nedendi bu fark?
Düşününce, cevabı yine o üçte ikilik kısımda buldum: Pratik!
‘Dil yerinde öğrenilir!’ sözü çok doğru ama tam değildi. Londra’da koleje ilk başladığımda Film ve Medya Bölümü’ndeki tek Türk bendim. Sınıfımızda da tek bir İngiliz vardı. Geri kalanlar ya Uzak Doğulu ya da Hintliydi ve de kendi aralarında gruplaşmayı tercih ediyorlardı. Ben de bu İngiliz arkadaş ve de Hintliler grubuna katılmak istemeyen bir Hintli çocukla zaman geçirmeye başladım. Tek ortak noktamız hepimizin Londra’ya yeni olmasıydı. Farkımız ise İngilizce seviyelerimizdi. Aralarında en kötü İngilizce de benimkiydi.
Dediklerinin çoğunu anlıyor ama istediğim hızda ve şekilde cevap veremiyordum. Sanki dilsizmişim gibi hissediyor, sohbetlere tam katılamamnın sinir bozucu eksikliğini yaşıyordum. Emindim ki eğer herkes yazarak konuşsaydı herşeyi anlayacaktım, ama aksan farkları beni çaresiz bırakıyordu. O zamanlar bu durumun bugünler için en iyi yatırım olduğunu bilmiyordum.
Okulda işletme, iktisat ve pazarlama bölümlerinde okuyan 8-10 Türk kız vardı. Her cumartesi kafeteryada buluşurlar saatlerce Türkçe sohbet ederlerdi. Türklerle zaman geçireceksem İngiltere’de olmanın manâsı ne diye düşünüp, Londra’da kalacağım süreden tam olarak faydalanmaya karar verdim ve onlara katılmadım. Yerine, İngilizcesini sırf benim değil İngiliz arkadaşın da zor anladığı fotoğrafçılık hocasının tekrar dersine giriyordum.
Zamanla tüm arkadaşlarım ya İngiliz ya da hayatının çoğunu İngiltere’de yaşamış yabancılardan olmaya başladı. Tanıdığım Türkler zaten Türkiye’ye geri dönüş yapıyordu.
İngilizcesi çok iyi olan insanlarla sürekli vakit geçirmenin dil öğrenmedeki avantajını bugün görüyorum ama dezavantjları da zamanında az değildi. Grupta İngilizcesi en kötü olan hep ben oluyordum. Yapılan esprileri çoğu kez kaçırıyordum ve İngilizcem hiç gelişmiyormuş gibi geliyordu.
Pes etmek yerine yanlış yaptığımda beni düzeltmelerini istedim. Elimde İngilizce telaffuz kitapları fonetik alfabeyi öğrendim.
Bugün benden daha çok yurtdışında kalmış birçok kişiden daha iyi İngilizce konuşabiliyorum. Sürekli bana soruyorlar: ‘‘Nasıl yaptın?’’. ‘‘Pratikle’’ deyince de inanmak istemiyorlar; çünkü onlara fazlasıyla basit bir cevapmış gibi geliyor. İşin doğrusu hiç de basit bir süreç değil ama denemedikleri için bilmiyorlar.
İngilizceyle haşır neşir olanlar bilir. İngilizceyi zor yapan gramatik yapısı değil, sonsuz kelime sayısı ve ‘hello’ bile deyince sizi ele veren aksan farklılığıdır. Yoda yürüyen ve doğru aksanla konuşan İngilizlerin çoğu, proficiency (uzman) seviyesinde gramer bilmemekte, kendileri hatalar yapmaktadır. Onların avantajı doğru aksan kullanmalarıdır. O yüzden en üst seviyede İngilizce bilip de doğru düzgün konuşamamaktansa, orta seviye de İngilizce bilip iyi bir aksanla konuşmanız daha önemli.
Aksan nasıl mı düzeltilir? Pratikle!
Gerek Türkiye’de gerekse yurtdışıdayken yabancı arkadaşlar edinin, yabancı radyo kanallarını dinleyin ve yabancı filmleri İngilizce olarak, Türkçe altyazıyla izleyin.
Kaynak : www.kigem.com
Yazan : Sinem ERSEVER
bak!! önemli!!!
bence enteresan ve güzel bir site tebrik ediyor başarılarınızın devamını diliyorum bu arada yabancı dil öğrenme konusunda size katılıyorum ama pratik yapacak biri devamlı olmuyor ama bu gidişle annemin ingilizcesi gelişti :))) pratiği benle yapınca o faydasını gördü
yabancı dili ögrenme konusunda çok istekli bir insanım ingilizceyi sadece kız arkadaşımla konuşarak ögrendim çünkü o bir hollandalı ingilizcesi süper ve ben de onun sayesinde ögrendim ve şu an çok mutluyum ama hollandacayı nasıl ögrenecegimi bilmiyorum(türkiye de)bilenler beni bi zahmet arasın kayseri de yaşıyorum. 05376176228
yabancı dili öğrenmek sitorum çnkü ünv.kalmak istyorum bunu içinde dil gerekli nasıl öğreneceğim bilmiyorum
ben de ingilizce öğrenmek istiyorum çok güzel bu siteyi bğendim tavsiyeleri uyguluyacağım teşekkürler
Kutlarım gerçektende muhteşen bir yazı bende fransizcadan sonra ingilizceyi bilmek isterdim.
Tek kelimeyle ŞAHANE ,çok planlı.insanı başarıya teşvik eden bi site TEBRİKLER!!!
ben ingilizceyi öğrenmek çok istiyorum. hollanda da akrabam var, hatta an az 3 dil biliyor diğeri 7 dil biliyor ama onlarla konuşam firsatım olmuyor. ben cümleleri nasıl kafamızda nasl kuracağımızı söyleyeceğiz onu anlamıyorum. kelime ezberlenir ama…
pratikte de geliştirmek çok önemli fakat öğrenene kadar kendi arkadaşlıklarından ve dilinden mahrum kalmak çok kötü…
Ingiizceyi pratık yazma olarak geliştirmek ısteyenler
netten sık ca arkadas edınsınler yabancı tabıkıde
konusmasını pratıklestırmek ısteyenlerse mutlaka yabancı arkadaslar bulsunlar bunlarıda rreal hayattan yanı yuzyuze bulsun tanıssınlar
Ingilizce kursu alamam ama ingilizce öğrenmem gerek
Sürekli dinleyerek
sürekli konuşarak
ahahha tam benim duygularımı tercüman ettin .
”Dediklerinin çoğunu anlıyor ama istediğim hızda ve şekilde cevap veremiyordum. Sanki dilsizmişim gibi hissediyor, sohbetlere tam katılamamnın sinir bozucu eksikliğini yaşıyordum. Emindim ki eğer herkes yazarak konuşsaydı herşeyi anlayacaktım, ”