Yazı İçeriği
- 1 Karar Alma : Hayat Satranç mı, Poker mi? Strateji mi Şans mı Belirleyici?
- 1.1 Satranç: Bilginin, Ustalığın ve Öngörünün Oyunu
- 1.2 Poker: Belirsizliğin, Şansın ve Stratejik Blöflerin Oyunu
- 1.3 Gerçek Hayat = Poker: Annie Duke’un Perspektifi
- 1.4 Karar Vermek = Bahis Yapmaktır
- 1.5 Akademiden Poker Masasına, Oradan Kurumsal Dünyaya
- 1.6 Belirsizlikle Barışmak: “Bilmiyorum” Demenin Gücü
- 1.7 Sonuç: Hayat Bir Satranç Değil, Poker Masasıdır
Karar Alma : Hayat Satranç mı, Poker mi? Strateji mi Şans mı Belirleyici?
Hayatın içindeki kararlarımız birer strateji oyunu mudur, yoksa şans faktörü tahmin ettiğimizden daha mı büyük rol oynar? Bu soru, yaşamın belirsizliklerle dolu doğasında yolumuzu çizerken hepimizin aklını kurcalar.
Oyun teorisinin kurucularından John von Neumann, bu konuda oldukça ilginç bir perspektif sunar. Londra’da bir takside yaptığı açıklamada şöyle der:
“Satranç bir oyun değil, bir hesaplama türüdür. Her pozisyonun doğru bir prosedürü vardır. Ama gerçek hayat böyle değildir. Gerçek oyunlar – ve gerçek yaşam – satranç gibi değil, poker gibidir. Blöflerle, niyetleri çözmeye çalıştığınız taktiklerle doludur.”
Satranç: Bilginin, Ustalığın ve Öngörünün Oyunu
Satrançta tüm taşlar ortadadır. Gizli bilgi yoktur. Her iki oyuncu da aynı tahtaya bakar, aynı kurallara tabidir. Kazanmak, tamamen bilgi, deneyim ve stratejiyle ilgilidir. Eğer kaybettiyseniz, büyük ihtimalle rakibiniz daha iyi oynamıştır.
Satranç, strateji oyununun saf halidir. Ustalık, bilgi ve dikkat gerektirir. Ancak, gerçek hayat her zaman bu kadar şeffaf ve net değildir.
Poker: Belirsizliğin, Şansın ve Stratejik Blöflerin Oyunu
Pokerde ise elinizdeki kartlar kadar bilgiye sahipsiniz. Diğer oyuncuların kartları gizlidir, niyetleri ise daha da gizemlidir. Şans faktörü her zaman devrededir. En doğru kararları verseniz bile kötü bir kart eliyle kaybedebilirsiniz.
Bu yüzden birçok uzman, gerçek hayatın pokerle daha fazla benzerlik taşıdığını savunur.
Bir acemi oyuncu tek bir şanslı elde dünya şampiyonunu yenebilirken, satrançta bu ihtimal neredeyse sıfırdır. Hayat da bazen böyle değil mi?

Gerçek Hayat = Poker: Annie Duke’un Perspektifi
Bu karşılaştırmayı profesyonel poker oyuncusu ve eski akademisyen Annie Duke, çok çarpıcı şekilde “Thinking in Bets” (Bahislerle Düşünmek) kitabında ele alır.
Duke, kariyerine kognitif psikoloji doktorasıyla başlarken, sağlık sorunları nedeniyle akademiye ara verir ve erkek kardeşinin izinden giderek poker oynamaya başlar.
20 yıllık profesyonel poker kariyerinde iki dünya şampiyonluğu ve 6.4 milyon dolarlık ödül kazanır. Ama Duke için poker sadece bir oyun değildir; aynı zamanda karar alma laboratuvarıdır.
“Kararlarımızın sonucunu etkileyen iki temel faktör vardır: karar kalitesi ve şans. Bu ikisi arasındaki farkı anlayabilmek, başarıyı getirir.”
Karar Vermek = Bahis Yapmaktır
Annie Duke’un pokerdeki temel yaklaşımı, her kararı bir “bet” yani tahmin olarak görmekten geçer. Belirsiz bir gelecekle ilgili verdiğimiz her karar, aslında birer bahis niteliğindedir. Bu anlayış, insanın duygusal değil, rasyonel ve esnek kararlar almasını sağlar.
Pokerde her elde yaklaşık 20 farklı karar verilir. Her biri somut bir sonuçla biter: ya kazanırsınız ya da kaybedersiniz. Bu süreç, insanların belirsizlik altındaki karar alma biçimini analiz etmek için eşsiz bir fırsat sunar.
Akademiden Poker Masasına, Oradan Kurumsal Dünyaya
Duke’un poker deneyimi, onu sadece turnuvaların değil, aynı zamanda kurumsal dünyadaki liderlik seminerlerinin de yıldızı yapar. Bir fon yöneticisinin yerine katıldığı bir sunumda, pokerde öğrendiği karar alma stratejilerini paylaşır ve büyük ilgi görür.
Bugün Annie Duke, yöneticilere, yatırımcılara ve profesyonellere belirsizlik altında nasıl daha iyi kararlar alınabileceğini anlatan etkili bir konuşmacı ve düşünce lideridir.
Belirsizlikle Barışmak: “Bilmiyorum” Demenin Gücü
Duke, eğitimlerinde katılımcılara şu tavsiyeyi verir: “Belirsizliği kucaklayın. Bilmiyorum demekten korkmayın.”
Toplum olarak “bilmiyorum”u zayıflık olarak görmeye alışmış olsak da, aslında bu ifade güçlü bir karar alma becerisinin göstergesidir. “Bilmiyorum” demek, elinizdeki verilerle karar alırken, mutlak doğrulardan çok olasılıkları yönetmeye hazır olduğunuzu gösterir.
Nörobilimci Stuart Firestein da aynı noktaya değinir:
“Aydınlanma, bilmediğini kabul etmekle başlar.”
İyi poker oyuncuları gibi, iyi karar vericiler de mutlak kesinlik yerine esneklik ve olasılıklara açıklıkla hareket ederler.
Sonuç: Hayat Bir Satranç Değil, Poker Masasıdır
Satranç, planlı, öngörülebilir bir evrenin oyunudur. Ancak hayat, poker gibi belirsizliklerle dolu bir arenadır. Şans, bilgi eksikliği, tahmin, risk ve bazen blöf yapma gerekliliği… Hepsi hayatın tam ortasında.
Bu nedenle, stratejik ama esnek; planlı ama olasılık bilinciyle hareket eden bireyler, yaşamın poker oyununda daha iyi performans gösterir.
Ve unutma: Her el kazanmak için değil, iyi oynamayı öğrenmek için de oynanır.


