Dünyaya açılan yalnızca bir gözünüzse kendinizi çaresiz hissetmeyin çünkü o gözle daha evvel yapamamış olduğunuz her şeyi yapabilirsiniz okyanusun derinlerine dalabilir, dünyayı uçarak gezebilirsiniz! Elle dergisi editörü Jean-Dominique Bauby’nin gerçek yaşam hikayesinden uyarlanan “Kelebek ve Dalgıç / The Diving Bell and the Butterfly” isimli filmi izledim bugün, hani izlerken düşündürtüyor denilen türden bir filmdi. Gözlerimle değil ruhumla izledim ve bende düşündüm filmin ardından uzun uzun…
Jean-Dominique Bauby (arkadaşları ona Jean-Do diyorlar), 8 Aralık 1995 günü, beyin kanaması sonucunda derin bir komaya girer. Komadan çıktığında, bütün vücut fonksiyonlarını yitirmiştir. Tıpta, ‘locked-in syndrome’ adı verilen hastalığa yakalanmıştır. (beyincikte meydana gelen enfarktüs sonucu beyin ile beden sistemlerinin bağlantısının kesilmesi) Hareket edememekte, yardım almaksızın konuşamamakta, yemek yiyememekte, hatta çok zor nefes alabilmektedir. Felçli tüm vücudunda sadece sol gözü hareket etmekte ve çalışmaktadır. Bu onun dünyayla, insanlarla ve yaşamla tek bağlantısıdır. Bunu farkeden ve bir mucize olarak gören tüm doktorlar, terapistler, psikologlar seferber olarak ona yardım etmeye uğraşırlar. Konuşma terapistleri onun sol gözü ile iletişim kurarlar. Terapistler harfleri tek tek ve yüksek sesle söylerler. Harfler söylenirken Jean söylemek istediği harfe ‘evet’ demek istediğinde sol gözünü bir kere, ‘hayır’ demek istediğinde ise iki kere kırpar. Bu şekilde terapistler ve Jean arasında kullanımı oldukça güç bir alfabe oluşturulur. Umutsuz haftalar boyunca yılmadan, tek iletişim kanalını, hayati organı gözünü, kullanarak insanlara ulaşmayı başarır. Aylarca süren yorucu çalışmadan sonra, yardımcısıyla birlikte geliştirdiği bu yöntemle, sayfalar dolusu yazı dikte ettirir ve sonuçta bu mucize kitap ortaya çıkar: Jean-Do ‘nun hayatını anlatan kitap!
Her şeyi duymasına ve anlamasına rağmen sesini birtürlü kimselere duyuramayan, hareket edemeyen, vücudundaki yemek yemesini ve yutkunmasını sağlayan kaslar da dahil bütün kasları felç olan, hayata sadece sol gözü ile bakan bu adamın hikayesini engelli olan veya olmayan herkesin izlemesini nacizane kendimce tavsiye ediyorum. Dış dünya sadece bir gözün görebildiği çap ile sınırlı ve sürekli rüyalar görüyor Jean. Rüyasında bir dalgıç olduğunu, suların dibine kadar gittiğine şahit oluyor. Filmin ismindeki ‘dalgıç’ buradan geliyor zaten. Rüyalarında kendini metal bir elbise giyen bir dalgıç olarak gören Jean-Do ki bu elbise onun gerçek yaşamında hapsolduğu bedenini simgelemektedir, aslında sulardan kurtulmak istemekte ve bir ‘kelebek’ olmayı yani özgür olmayı hayal etmektedir. Hayatta kalan ve çalışan tek parçası olan sol gözü ve zihni ile bir kelebek kadar özgür olduğunu hisseder ve rüyalarındada böyle görür. Film boyunca sol gözünü kırpıp durması da bir kelebeğin kanat çırpışından başka bir şey değildir aslında! Jean-Do üzerindeki dalgıç kıyafetinin ağırlığıyla batarken hayalleri onu bir kelebek kadar hafifletip özgür kılıyor.
Biz de hayal kurmanın özgürleştirici etkisini, insanda yarattığı güzel hislerin ne kadar vazgeçilmez olduğunu ve hiçbir şeye sahip olamasak bile hayallerimizin bizden çalınamayacağını, onlarla yaşama tutunabileceğimizi bir kez daha hatırlamalıyız… Asıl ‘engelli’ olan bedenimiz değil ‘zihnimizdir’! Bir insanın her tür koşullarda yapabileceği bir şeyler vardır. Yeter ki kişi istesin, bunu başarmak onun elindedir. Kaybetmişi oynamak veya bunu kabullenmek kolay olanıdır. Oysa savaş vermemiz gereken, buna karşı koymak ve yapabileceklerimizin en iyisini yapmaktır. Başlarda kendine acımaktan ve ölmekten başka bir şey istemezken daha sonra kendine acımaya bir son veren Jean-Do, sol gözü dışında körelmemiş iki parçasının daha var olduğunu farketti… Hayal gücü ve zihni! Ve aslında bu iki şey onu istediklerini yapmanın hiçbir engeli olmadığını gösterdi. Hayal gücü ve Zihni. Bu ona bardağın dolu tarafını görmeyi öğretti. İşte hepimizin ihtiyacı olan şeyde bu aslında. Hayal gücümüz ruhumuzun ve gönlümüzün gözü olabilir eğer istersek!
Bedenimizin verdiği mesajları sevgiyle dinleyip, Tanrı’ya sağlığımız ve içsel zenginliğimiz için şükredelim. Dalgıç olmadan önce kelebek olmanın tadına varalım! Hayatın rengi her an değişebilir. Nedir şu an istediğimiz şeyi yapmamıza engel olan? Bir anda yapabildiğimiz tek şey göz kırpmak oluverirse, yapmayı istediklerimizin listesi ne kadar uzun olacak hiç düşündük mü acaba?
Yazan : Hülya Konar / hPozitif
Çok güzel yazı, filmi de merak ettim açıkçası.
film de yazı da çok anlamlı gerçekten, teşekkürler emeği geçenlere..
ÇOOOOK BEĞENDİMMMMM :)
dalgıç olmadan önce kelebek olmanın tadına varın. basligi okudugumda nasil yani derken su an hayal gucu ile zihinsel gucun ince cizgisini görüyorum. Paylaşım için tesekkurler Özgür ŞAHİN.