Merhaba!
Uzun bir aradan sonra kısa bir yazıyla karşınızdayım. Konumuz, kendin olabilmek için yazmak…
Belki de en zor şeylerden biri bu hayatta kendin olmak. Herkesin bir iş, bir aile ve bir arkadaş maskesi var. En az 3 maske var. Daha fazlasını takanlar da pek çok. Hepimiz yapıyoruz bunu, bazen istemeden bazen ise bile bile. Benim son zamanlarda en çok farkettiğim şey, iç dünyasını dış dünyada ifade edemeyenlerin yazmaya yönelmesi. Benim gibi…
Evet, içlerinde kopan fırtınaları, yazarak ifade ediyorlar artık insanlar. Baktılar ki konuşarak anlamıyorlar, bir de yazalım dediler sanırım. Ben öyle dedim şahsen. [highlight]Anlatıyorum ama anlayan yok, anlamak isteyen yok.[/highlight] Ama yazdın mı havan değişir. Bu ara insanlar bayılıyor birileri yazsın, akıl versin de onlar da okusun diye. Madem öyle, yazayım dedim ben de. İçimi dökeyim uzun zaman sonra.
İnsanlar anlamıyor azizim. Boş işler peşinde koşmaya devam ediyorlar. Güya kendileri içinde yolculuğa çıkacaklar, nerdeee?
Kadın/Erkek peşinde koşmaktan, parayı tanrı bellemekten bütün duyguları körleşmiş maalesef. Ama yine de yazalım biz. Konuştuğumuzda dinlemiyorlar, mecbur takıyoruz yine maskeleri. Yazalım o zaman. Kendin olmak için yazalım. İfade edemiyoruz kendimizi, sevgi diyoruz boş boş bakıyorlar. Düşüncelerinize sahip çıkın, duygularınızı kontrol edin ki hayatınızın ipleri sizde kalsın diyoruz. Yok, olmuyor. Mecbur kalıyoruz maskelere. Mecbur kalıyoruz yazmaya. Belki birkaç okuyan olur da bir şeyler çıkarırlar kendilerine. Biz de içimize atmak zorunda kaldığımız ışığımızı biraz olsun yayabiliriz evrene. Yaz dostum, vazgeçme. Bulunur elbet bir okuyan, çıkar elbet tüm maskeler suretten ve doğar güneşin yeniden…
Yeni bir yazıda buluşmak üzere…
Sevgilerimle.