Vaka çalışmalarının birçoğunda, danışanın kendisinin olumsuz yönlerine bolca değindiğini görebiliyoruz. “Ben aç boğazım”, “Ben balık hafızalıyım”, “Hep şansızımdır, kötüler hep beni bulur” gibi tümcelerinin, bireylerin kendilerini tanımlamada kullandıklarını analiz edebiliyoruz. Fakat bireylerin geçmişlerini detaylı sorguladığımızda, aslında yukarıdaki tümcelerin aksini gösteren yüzlerce tecrübelerin zihinde kenara itilmiş vasiyette beklediğini de görmekteyiz. Buradan çıkardığımız sonuç:
Çoğu birey, kendine haksızlık yapıyor!
Çoğu birey, kendisiyle ilgili, gurur duyabileceği olguları göz ardı ediyor!
Çoğu birey, yaşamında, şükredebileceği olguları görmezden geliyor!
Çoğu birey, kendisinin ve yaşamının olumsuz yanlarını beslemeyi farkında olmadan tercih ediyor!
ÇÜNKÜ
Toplumsal söylem kodlarımız, maalesef, mütevazılık kavramını yanlış yorumlayarak, bireysel seviyede bireyin aleyhine işleyen zihinsel kodlamaya sebep olmuştur. Birey, başardığı bir işin sonunda, “arkadaşlar harika bir iş çıkardım, hepiniz benimle gurur duyabilirsiniz çünkü ben kendimle gurur duyuyorum” söylemini dillendirme konusunda çekiniyorsa, ilgili grubun veya toplumun kültürel kodlarında bir sorun var demektir.
İnsan zihni, daha önceki yazılarda da belirttiğimiz üzere, fayda/külfet oran algısı doğrultusunda düşünür, karar verir ve harekete geçer. Tüm bunların toplamı ise, nihayetinde bireyin, kimliğini, eğilimlerini ve içinde bulunduğu sosyal gerçeği oluşturur. Bir diğer deyişle, bireyin zihin haritasında oluşan fayda-külfet algısı doğrultusunda, birey kendisinin farklı özelliklerini besler, büyütür ve oluşturur. Elbette, zihin haritasının, olumsuz kodlamalar ile donatılması, bireyin aleyhine işleyen, özelliklerinin beslenmesine neden olur.
Yanlış mütevazılık algısı sonucunda, bireylerin, başardıkları herhangi bir iş sonucunda, kendileri ile gurur duyma eğilimleri köreltilir ve birey başardığı işi güzelliğini hak ettiği derece dillendirmekten çekinir. Bunun yerine “çok da zor değildi, herkes bunu yapar, istediğim gibi olmadı aslında, eh işte idare eder, yaptığımdan pek memnun değilim” gibi tümceler ile birey, kendini ve yaptığı işi tanımlamaya yönelik eğilim sergiler. Buna karşın, birey, yaptığı hataları veya olumsuz algıladığı karakteristik özelliklerini dillendirme yönünde eğilim sergilemesi için gerekli kültürel zemin hazırdır; “balık hafızalıyım, aklımda isimleri tutamıyorum, ezberim kötüdür” gibi ifadeler bolca kullanılır. Bu durum ise zamanla insan beyninin, en temel eğilimlerinden biri olan, algıda seçicilik mekanizmasının, bireyin aleyhine işlemesi ile sonuçlanır.
Örneğin; her zaman unutkanlığınız ile ilgili tecrübelerinize değindiğiniz ve dillendirdiğinizde, her insanda bulunan, unutkanlık özelliğinizi ön plana çıkararak, bu özelliğinizi beslemiş ve büyütmüş oluyorsunuz. Bir zaman sonra, unutkanlık özelliğinizi, kendi benliğiniz ile o denli ilişkilendirmiş oluyorsunuz ki, sizin için kabul edilebilir, mutlak, değiştirilmesi söz konusu olmayan bir olumsuz özellik halini alıyor. İşte bu noktada, gelişmemeyi, bir başka deyişle, kendinize haksızlık etmeyi farkında bile olmadan normalleştirmiş ve öğrenmiş oluyorsunuz.
Birey, başardığı yüzlerce işten ziyade, sadece başaramadıklarına odaklanmaya başlayarak, kendisine yönelik özgüveni ve saygısını yitirir. Bu durum ise, zincirleme tepkiye neden olarak, bireyin gerçekten, motivasyonun düşmesine ve dolayısıyla başarılarının azalmasına sebep olmaktadır.
Söz konusu yanlış mütevazılık algısının bir diğer olumsuz sonucu ise, bireyin başardığı iş ile ilgili algıladığı faydanın olması gerektiğinden daha az olması sonucu, bireyin başarıya yönelik motivasyonunda görülen düşüştür. Başarılan bir işin, zihinde ürettiği fayda algısı görecelidir. Kültürel zemin, söz konusu fayda algısını yoğunlaştırıp, güçlendirebileceği gibi, zayıflatabilir de. Başarılı bir işin sonucunda, bireyin, söz konusu öz başarı ile ilgili duyduğu haz ve gururu dışarıya açık şekilde ifade etmesi ve takdir ile karşılaşması, başarıdan algılanan faydanın daha yüksek olmasına vesile olarak, daha verimli ve etkin çalışmayı tetikleyerek, gelecek başarıların kapısını sonuna kadar açacaktır. Bir diğer deyişle, olumlu özelliklerinize, tamamladığınız işlerinize, bırakabildiğiniz kötü bir alışkanlığınıza odaklanarak, bireysel özgüven, kendinize saygı ve gurur duygularınızı besleyerek büyütebilirsiniz.
BU NEDENLE
Bitirdiğiniz bir ödev, tasarladığınız bir görsel çizim, vesile olduğunuz tamamlanan bir iş, yaptığınız herhangi bir yardım için kendinizle gurur duymalı ve bu haz duygusunu dillendirmek, zihin haritanızın algıda seçicilik fonksiyonunu kendi lehinize çevirmenizi sağlayacaktır. Kendi kendinize bir iş ile ilişkilendirilmiş telkin yöntemini kullanmış olacaksınız.
Zihin haritanızdaki, baskın söylemlerin, olumlu tecrübe ve alışkanlıklarınızdan oluşması, özgüven, kendine saygı gibi duygularınızı güçlendirmekle beraber, herhangi bir işe başlamadan devreye girecek fayda-külfet algısı fayda lehinde gelişerek, iş öncesi ve sürecinde motivasyonun güçlenmesi ve dolayısıyla daha verimli ve daha olası başarı doğrultusunda hareket etmenizi sağlamaktadır.
Kendinizi tanımlamak için kullandığınız cümleler ile aslında o yanınızı besliyorsunuz. Bir diğer deyişle, zihninize, ben buyum veya şuyum demekle, aslında kendi kimlik sıfat ve özelliklerinizi tayin ediyorsunuz.
Şimdi hemen bir düşünün; siz kendinizin hangi yanlarınızı besliyorsunuz?
Yazar: Psikoakustik Uzmanı Burak Erdal