Eylemsizlik momenti diye bir kavram var ve katı (bükülmez) cisimlerin kendi rotasyon hareketlerindeki değişime karşı eylemsizliğini gösteriyor. Kendi ve diğerlerinin etrafında gözlerin kapalı dönerken, birinin gelip, bu duruma son vermesini beklemen gibi bir şey… Gözünde canlandı mı? Hareket etmiyorsun, eyleme geçmiyorsun, atalet göbek adın olmuş ama sen dönmeye devam ediyorsun. Peki sayın atalet, hiç düşündün mü ya beklediğin kurtarıcın hiçbir zaman gelmezse? Ömür boyu suçlayıcı olarak mı nefes alacaksın?
İstediğin okul olmadığı için anneni, seni Amerika’ya göndermediği için babanı, istediğin işi yapamadığın için kocanı, seni engellediğini düşündüğün için karını, hak ettiğin pozisyona bir türlü geçemediğin için şirketini suçladın.
Hunharca suçladın ve kızgınlığını haykırmaya da devam ediyorsun.
Artık en zevk aldığın şey, arkadaşlarınla “aslında neler yapmak istediğini ancak “diğerleri” yüzünden bir türlü hedefine ulaşamadığını” anlatmak oldu değil mi?
Eminim ki çevrendekiler de birer suçlayıcılar ve her gün gelmeyen kurtarıcıya sövüyorlar, aksi olsa muhtemelen hızlıca yanından uzaklaşmış olmalılardı. Çünkü buradan bakınca çok bunaltıcı göründüğünden emin olabilirsin!
Bunu sana nasıl anlatabilirim diye düşünürken aklıma İstanbul geldi. Bileniniz bilmeyeniniz için biraz detay vereceğim.
Düşünün ki siz Tuzla’da oturuyorsun ve hafta sonu Beylikdüzü’nde oturan kuzenine gitmek istiyorsun. (Tuzla ve Beylikdüzü arası 85 km ve arada boğaz köprüsü trafiğini de hesaba katarsak 3 saati geçen bir yolculuktan bahsediyorum.) Çünkü orada yeni biriyle tanışacaksın, çok heyecanlısın, günlerce o buluşma anını hayal ettin. Ama bir sorun var! Bu yolculuk için tek şartın, kuzeninin Beylikdüzü’nden Tuzla’ya gelmesi ve seni alıp istediğin yere götürmesi!
Düşün bakalım, mantıklı mı değil mi?
Buluşması olan, hayaller kuran, heyecandan uyuyamayan sensin ama oraya gitmek için adım atmayan da sensin. Beklenen son geldi ve çılgınlar gibi kuzenini suçlamaya başladın bile!
İnan bana şuan bulunduğun durumun, Beylikdüzü’ne gitme durumundan pek de bir farkı yok. Sana da saçma geldi biliyorum ve sen bunu hayatının genelinde yapıyorsun.
Motivasyonun kalmamış, etrafına el açıyorsun.
Bu haline 3 şey neden olabilir;
- İstediğin şeyi aslında sandığın kadar istemiyor olabilirsin.
- İstediğin şeye ulaşmak, senin için sadece büyük bir hayaldir.
- Son olarak, gerçekten de beklediğin sadece bir kurtarıcıdır.
Ya o kurtarıcı hiç gelmezse?
Hazırsan cevabı söylüyorum:
Beklediğin kurtarıcı hiçbir zaman gelmeyecek, bugüne kadar boşuna bekledin, sana suçlayacağın bir canlı bırakmadığımız için üzgünüz.
Ama seni bu hayal kırıklığı ile baş başa bırakmaya gönlümüz razı olmuyor. O nedenle birkaç metot paylaşmak istiyorum.
Karar ver
Öncelikle ne yapmak istediğini düşün. Sadece onu hayal et ve düşünürken ne hissettiğine odaklan. (Yüzün gülüyor, kalbin daha hızlı atıyorsa eğer, doğru yoldasın demektir)
Derecelendirme-1
Şimdi puanlama zamanı! İstediğin her ne ise, onu arzu etme durumunu 0-10 arası olacak şekilde puanla. (Bu çalışma, istek durumunu daha somut hale getirecektir)
Derecelendirme-2
Şimdi de aynı puanlamayı “şuan bulunduğun durum” için yap ve olmak istediğin puanı belirle. (Bu çalışma, hedefle olan mesafeni belirlemende sana yardımcı olacaktır)
Engelleri gör
Olduğun ve gitmek istediğin noktaları belirledikten sonra, yürümeni engelleyen durum/kişileri belirle.
Destekçileri gör
Engelleri artık biliyorsun. Peki destekçilerin ne/kim olacak? Şimdi sıra adım atmanı sağlayacak güçleri fark etmeye geldi. Listeni çıkarabilirsin.
Aksiyon başlasın
Elindeki malzemeleri artık görebiliyorsun. Onlarla ne yapmak isteyeceğin tamamen sana bağlı.
Sen de biliyorsun ki eğer harekete geçmezsen, kimse seni evinden alıp hayallerine götürmeyecek, bana güven…
Yazan : Tuğçe Güçnar Kengil | E-Koc
Ben bu söylenenleri anlayamadım yada algılamadım açıklamalı ya da başka anlatım olarak gönderi paylaşa bilir misiniz aynı bu konu üzerinde olsun.