Anasayfa / Kadınlar / Bu değil, bu değil, bu bizim köyden değil..

Bu değil, bu değil, bu bizim köyden değil..

Bize söylenilen güzel sözlerden sonra nasıl da kendimizi iyi hissederiz. “Ay tatlım, ne kadar çok kilo vermişsin!”, “Sen acayip dobra bir kadınsın”, “İçin dışın bir senin ayol”, “Ne kadar kibarsın, düşüncelisin, zarifsin”. Bunları çok güzel alırız, beğeniriz, teşekkür ederiz de, bize söylenilen “kötü” diye tanımladığımız sıfatları bir türlü kabul edemeyiz, hatta o insanı kötü, patavatsız, kendini bilmez ilan ederiz. “Kilo mu aldın sen biraz”, “Kaba davrandın burada” gibi cümlelere hemen bir savunma ile cevap veririz. “Yok canım, elbiseden öyle duruyor”, “Kaba değilim asla, neyse onu söyledim” şeklinde savunma mekanizmaları geliştiririz. Yani kötü diye tanımladığımız hiçbir şeyi sahiplenmeyiz, aksine sonuna kadar reddederiz.

Oysaki, hiçbir şey ne tam siyah ne tam beyaz. Hiçbirimizde çoğumuzun iyi diye tanımladığı özelliklerin hepsi yok. Hepimiz bir yerden yaralıyız, kırgınız, hepimizin bazı olumsuz yanları var. Kimimiz kıskancız, kimimiz asabi, bazımız şımarık, çoğumuz kibirli. Ama bu özelliklerimizi reddettiğimizde, aslında kendimizi de reddediyoruz. Ve hep bahsettiğimiz kendimizi sevmeye böylece bir türlü yakınlaşamıyoruz. Reddettiğin şeyi nasıl sevebilirsin ki? İnsanları oldukları gibi sevmekten bahsederken, en büyük ihaneti kendimizi olduğumuz gibi kabul etmemekle kendimize yapmıyor muyuz?

oldugu-gibi-kabullenmek

Bir şeyi dönüştürmek, önce onu kabul etmekle başlar. Düşünün, küçükken, sırf babanız size ne kadar tembelsin dedi diye, belki tembel olmamak için okullarınızda çok başarılı oldunuz. Lisede çok hoşlandığınız bir çocuk ne kadar şiskosun diye sizinle dalga geçtiği için, kilo vermeye karar verdiniz ve çok beğendiğiniz bir bedeniniz oldu. Size asla yapamazsın sen dedikleri bir şeyde azimle çok başarılı bir yere geldiniz. Naptınız? Size olumsuz gelen bir özelliği alıp, iyiye dönüştürdünüz. Onu, daha iyi olmak adına bir basamak gibi kullandınız. Ben asla kibirli değilim diyip, diğer insanların sizde gördüğü bu özelliği yadsıyıp, hayatınızın sonuna kibirli bir insan olarak ömrünüzü geçirebilir veya kibirinizi kabul edip, bunu nasıl dönüştürebileceğiniz ile ilgili kendinizi sorgulayıp, kendiniz için daha iyi bir insan olmayı seçebilirsiniz. Hangisi sizin daha çok işinize yarar? Hangisi daha iyi bir yere getirir sizi hayatınızda, ilişkilerinizde, kendi kişisel doyumunuzda?

Reddedip kabullenmediğimiz özelliklerimiz aslında bize paha biçilmez hediyeler sunuyor, görmeyi ve almayı bilirsek. Hepimizde olumsuz özellikler var. Kimse saf beyaz değil. Kimse saf beyaz olmak zorunda da değil. Eğer hepimizin amacı daha iyi insanlar olmaksa, bunu zaten iyi olmadığımız taraflarımızı görüp, onları dönüştürerek yapmamız gerekiyor. Yani yine önce kendimize dürüst olmamız, kendimizi olduğumuz gibi kabul etmemiz ve sevmemiz gerekiyor ki başkalarını da sevebilelim, ki başkaları tarafından da sevilebilelim. Yoksa, bize dürüstçe olumsuz özelliklerimizi gösteren insanlardan uzaklaşırız, kendimizin yüzleşmek istemediği şeyleri bize gösterdikleri için. Bu değil, bu değil, bu bizim köyden değil der der dururuz. Belki onları köyümüzden kovarız, belki biz köyümüzü değiştiririz. Ama yenileri de gelse, biz yeni bir yere de gitsek, kendimizi her daim bizimle taşırız., sevmediğimiz, kabullenmediğimiz bu özelliklerimizle. Yani aslında önemli olan köyü değiştirmek değil, önemli olan, bulunduğun köyün içinde kendini değiştirmek, bunun için de önce kendini kabul etmek.. Geldiği gibi.. Olduğu gibi..

Yazan : Esra Paça / Mobius Danışmanlık

Hakkında Esra PAÇA

Esra Paça, herşeyden önce bir kadın olarak, İstanbul’da doğdu. İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası Finans bölümününden birincilikle mezun oldu, daha sonra İngiltere’de Essex Üniversitesi’nden Uluslararası Yönetim dalında yüksek lisans diplomasını alıp Türkiye’ye döndü. Aldığı Bireysel Gelişim eğitimlerinden sonra Mobius Danışmanlık isimli kendi şirketini kurdu. Halen “önce kadın” Eğitimleri’yle, ataerkil dünyada, kadın gücünü, kadınlara hatırlatmayı hedeflediği eğitimler vermektedir.