Arayış dönemleri. Favorilerimden. Süresi uzadıkça insanı tedirginleştirse de, içimizdeki merak duygusunu kamçılayan ve araştırmacı yanımızı dolu dizgin koşturan bir dönemin döngüsü. Acaba doğru yönde mi gidiyorum? Sorgulamaların yapıldığı, soruların birbiri ardına sıralandığı o dönemler… İster 25, ister 35, ister 45 olun… Sormaya devam ettiğimiz o sorular… Yapabileceğim daha farklı bir şey olabilir mi? Ya bir şeyler kaçırıyorsam? Çünkü öyle de hissediyorum…
…dedirten düşüncelerin kafayı kurcaladığı o muhteşem günler.
Bu dönemlerin nesi muhteşem biliyor musunuz?
İleriye doğru hareket edebilmek için geride bırakabilmeyi mümkün kılması.
Bazen bebeğimiz gibi baktığımız, kurduğumuz, büyüttüğümüz o şirketi satıp, yenisini kurabilmek…yenisini kurmaktan vazgeçmek…yeni bir atılım yapmaya karar vermek…yeni ülkeleri keşfe çıkmak…yeni insanlar tanımak için kendimize fırsat tanımak…ya da yeniden denemeyi denemek…hatta kim bilir belki yeniden aşık olmak… Pink’in söylediği gibi…
Bu nasıl mı mümkün olur?
Tekrar yara almaya cesaret edebilmekle.
Güçsüz hissedebilmeye fırsat verebildiğimizde.
Yaşamı, alışık olduğumuz pencereden bakarken sevmeyi yeniden öğrendiğimizde.
Risk almayı seven yanımıza biraz daha göz kırpmaya başladığımızda.
Ve belki de herşeyin olduğu gibi zaten güzel olduğunu fark edip, kaçırdığımız bir şey olduğu hissinden kurtulduğumuzda…
Strateji danışmanı Peter Bregman, sorgulamaların hareketsiz kalmasının nedenini “hissetmekten korkuyor olmamız” ile açıklıyor.
Oysa hissetmekten korktuğumuz zaman galiba biraz da Umar Haque’in dediği durum ortaya çıkıyor. Ne dersiniz?
Yazan : Fatmanur Erdoğan