Anasayfa / Motive Olmak / İtiraf Ediyorum!

İtiraf Ediyorum!

Ne kadar farkındalar bilmiyorum, ancak, koçluk yaptığım kişiler bana, benim onlar için açmaya çalıştığım kapılardan çok daha fazlasını açıyor.

Kimin kime katkısı daha fazla, tartışılır.

Şaka bir yana, hayat bir terazi değil sonuçta. Olsa olsa bir öğrenme süreci olur, ancak buna da ömür yetmiyor. Keşke, öğrendiklerimizi uygulayabileceğimiz bir başka hayatımız daha olsa!

Neyse;

Varsa da o ‘başka hayatı’ beklemeden, sizlerle şimdi paylaşmak istiyorum kendime dediklerimi:

– Sonraları ‘şimdi’ yapsam.

Aklımdan duş almak mı geçti, hemen alsam. Bir arkadaşım mı aklıma geldi, hemen arasam. Dışarı çıkıp biraz yürümek mi istedim, hemen yapsam. Çünkü biliyorum, 10 dakika sonraya ertelersem bunların hiçbirini yapmayacağım. Zaten ertelemeyip hemen yaptığım her şey için “iyi ki” yapmışım demiyor muyum?

– Kötü giden bir ilişkiyi ‘hemen’ sonlandırsam.

Bir şey iyi gitmiyorsa, zaten bunun bir zamandır farkında olduğumu varsayıyorum. Kurtarılma şansı olsaydı veya bunun için benim yeteri kadar isteğim olsaydı veya onun da samimi niyeti olsaydı; zaten bu iş, bugün, bu kadar kötü olmazdı. O zaman eziyet bitsin hemen. Hayat bunları dert etmek için çok kısa. Ama tüm bunlardan önce yüzleşmem gerek kendimle.

– Tutkumu arasam, bulursam da sarılıp sarmalasam.

Hayatımın son 24 saatine kadar bulamayacağımı bilsem bile tutkumu aramaktan vazgeçmemekten bahsediyorum. Çünkü biliyorum, o 24 saat bir ömre bedel olacak. Zaten tutkumu bulamazsam bile, ‘arayış süreci’ bana yeteri kadar beslenme kaynağı. Bulduysam da onu, uğruna her şeyi (ama her şeyi!) feda etmekten çekinmemem gerek.

– İşim hobim olsa. Hobim de tutkum.

İş hayatı ve özel hayat diye bir ayrım yok; hayat tek. İki ayrı kişiyi oynamak yerine, işim tutkum olursa, her sabah uyandığımda “iyi ki nefes alıyorum” diye uyanırım. Para kazanmak için eşek olmak veya başkalarının gözünde başarılı olmak nereye kadar? Bir ömür geçiyor.

– Birilerini çok sevsem ve gizlemesem.

Sevdiklerimle gurur duymak bu. Çicek, böcek, köpek, arkadaş, kardeş, aile veya sevgili… Her neyse. Sevgi içimde sürekli büyüyen bir olgu. Saklayıp daraltacağıma kendimi, haykırırım, hem de her gün. Bir şeyler becermek için planlar yaparken, kaçırdıklarıma değmez bu hayat.

– Tüketmek yerine vermeyi öğrensem.

Sahip olduklarımın bana sahip olmasına izin vermemek; öncelikle bunu iyice anlamalıyım. Zamanla hep daha büyüğünü, daha pırıltılısını istediğimi farkettim. Oysa hep benden daha fazla şeye sahip olan insanlar oldu bu hayatta. Olacak da. Ve diğer insanlara daha fazla vermeye başlamam gerek hemen. Verdiğim şey tutkum olursa da yemem yatarım yanında!

– İçimdeki çocuk hiç büyümese.

Herkes onu büyütmeye ve hatta öldürmeye çalışıyor. İzin vermeyeceğim. Benim özüm o çünkü. Eğlenceli, oyuncu, meraklı, yaratıcı olan ben değilim ki; içimdeki velet. Tutkumu bulup yaşatacak olan da o.

– Değiştiğimin farkındayım, başkalarının da…

Neredeyse her yeni güne bir şeylerim değişerek uyanıyorum. Sadece fiziksel değil, sevdiğim şeyler de, karakterim de… Ufak şeyler belki, farkedilmesi o yüzden zor. O ufaklıklar üst üste binince, değişiyorum işte. Bu çevremdeki kişiler için de böyle. O değişimleri gözlemleyip, anlayabilmem ve hatta -sevdiklerimde-  kabullenip, yönetmeyi öğrenmem gerek. (Sahi, bu durumda beni Tunç yapan ne, bende değişmeyenler mi?)

– Rahat ol Tunç!

Bu evrende çok ufağım. Ömrüm de çok kısa. Artan nabzım kızdığımı gösteren en iyi sinyalse, o zaman işe yarasın o alarm. Çünkü sinirlenmekle kalıyor ve değiştiremiyorum hiçbir şeyi o kızgınlıkla. Ayrıca kızgınlığıma vurulan hiç bir kız da çıkmadı henüz karşıma Smiley

– Haklı olmayacağım.

Haklı olmam demek, bir başkasının haksız olmasını gerektiriyor. Oysa kimse köşeye sıkıştırılmaktan, dayak yemekten keyif almıyor. En eleştiriye açık olanların dahi zihninde benden ne öğrendiği değil, yediği dayak kalıyor. Halbuki koyabilsem kendimi onun yerine, hissedebilsem ne hissettiğini; çok daha kazançlı çıkmaz mıyız bu işten? Basit yaşamak gerek bu hayatı, basit…

– Nefesimi kesecek anlar çoğalsa.

Yaşadığımı hissettiğim, iyi ki şu an nefes alıyorum dedirten anlar. Ve onlar hep etrafımda, görüş alanımda. Yeter ki tembellik etmeyip, görmeyi becerebileyim.

– Geride nasıl bir miras bıraksam?

Mal, mülk, para mı? Asla! Bu, olsa olsa, hayatına dokunduklarımın  mutluluklarına, yaşamdan keyif almalarına katkı sağlamış olmak olurdu. Hatta, FMK gibi oyunların dünyada yayılıp, hiçbir zaman bilmeyeceğim kişilerin de yüzlerinin gülümsemesi olurdu. (Kendi adıma ise, hayattayken, “geleceğini biliyordum” diyebileceğim birilerinin olması uğruna doğru adımları atabilmiş olmayı diliyorum.)

Şimdilik aklıma gelenler bunlar oldu. Eksiğim çok, farkındayım.

Siz de kendi hayatınızda ‘açtığına emin olduğunuz’ anahtarlarınızdan, paylaşır mısınız şimdi burada bir iki tanesini?

Kaynak : Tunç KILINÇ / fikiratolyesi.com

Hakkında Özgür ŞAHİN

Türkiye'nin en büyük kişisel gelişim sitesi olan kendinigelistir.com projesinin sahibidir. 2006 yılından bu yana #kişiselgelişim alanında birçok yeniliği bünyesinde bulundurduğu sitede "beden dili, iletişim teknikleri, başarı hikayeleri, motivasyon teknikleri, özgüven gelişimi" gibi bir çok ana tema üzerine yazar, çizer, karalar, öğretmeye çalışır.