Anasayfa / manşet / Bir yolu var!

Bir yolu var!

Bitsin istedik bir an önce; yeni yıl yeni umutlar yeşertsin… Ama öyle olmadı! Bizi yıldırmaya çalışanlardan bir dayak daha yemiş olduk. Yine bir pazar hayat durdu ve biz ekran karşısında donduk kaldık haberler akarken… Kaç hafta sonu oldu böyle üst üste evde çaresiz ve ürkek? Bir yandan neyin ne olduğunu anlamaya çabalarken, bir yandan da hayatın karşısında emin durmaya çalıştık çocukların şaşkın bakışlarına cevaben… İşte bu son pazar buldu beni Viktor Frankl. Bir kaç aydır yatağımın başucunda duruyordu aslında. Avusturyalı psikiyatr. İkinci Dünya Savaşı sırasında, aralarında Auschwitz’in de yer aldığı 4 toplama kampındaki korkunç deneyimlerini paylaşıyor “İnsanın Anlam Arayışı” kitabında.

Nietzche’nin şu sözü ile yol gösteriyor bize; “Yaşamak için bir nedeni olan kişi, hemen her nasıl’a katlanabilir.” Yaşama tutunanların yaşama yönelik tutumlarındaki farka vurgu yapıyor: Yaşamdan ne beklediğimizin gerçekten çok önemi yok; asıl önemli olan yaşamın bizden ne beklediği! Ona göre herkesin somut bir misyonu, görevi var yaşamda ve insan varoluşunun özü de tam bu sorumluluk. “İkinci defa yaşıyormuşçasına ve ilk kez şimdi yapmak üzere olduğunuz gibi hatalı hareket etmişçesine yaşayın!” Geçmişte olana değil, geleceğe odaklanan; olan karşısında karamsar olmak yerine iyimser ve eylemci bir tavır öneriyor Frankl.

 

Yaşamdaki anlamın üç farklı yoldan keşfedilebilir olduğunu söylüyor:

– Bir eser yaratarak ya da bir iş yaparak (başarı);

– Bir şey yaşayarak ya da bir insanla etkileşerek (sevgi);

– Kaçınılmaz acıya yönelik bir tavır geliştirerek (cesaret).

bir-yolu-var

“Umut böyle bir şey! Bir yolu var derseniz; asla pes etmezsiniz!”

Acı demişken, toplama kamplarından başlayarak paylaştığı örnek ve deneyimler ile sarsılmamak mümkün değil! “Cesurca acı çekmeyi kabul edince, yaşam bir anlama sahip olur; insan kişisel bir trajediyi kişisel bir zafere dönüştürebilir.” Psikiyatri alanında önemli bir akımın öncüsü olmuş Frankl, öğretisine “logoterapi” adını veriyor. “Logos” Yunanca “anlam” anlamına geliyor ve teori, insanın anlama yönelik arayışı üzerine odaklanıyor. 1946 yılında ilk kez yayımlanmış kitabın son cümleleri ise şöyle: “…Çünkü dünya çok kötü bir durumda ve her birimiz elinden geleni yapmadığı sürece her şey daha da kötüye gidecek. Bu nedenle uyanık olalım; iki anlamda uyanık olalım: Auschwitz’den bu yana insanın ne yapabileceğini biliyoruz. Hiroşima’dan bu yana da neyin tehlikede olduğunu biliyoruz.” Geceyarısı uğradığımız saldırının şokunu 70 yıl önce kaleme alınmış bu kitaptan aldığım ilhamla atlatmaya çalışırken geçen hafta sunumunu izlediğim Beyin Bilimci Dr. Kerem Dündar’ın paylaştığı “depresyon deneyi” geldi aklıma… Bu deneyde fareleri içi su dolu bir kaba atıyorlar. 15 dakika boyunca su içinde fareler ortalama bu sürenin sonunda mücadeleyi bırakıyor. Bunun üzerine bazılarını 13. dakikada çıkarıp kurulayıp yeniden suya atıyorlar. Bu defa ne kadar mücadele ediyor dersiniz? 75 dakika! Sonra da beyindeki karşılığını yapıştırıyor! “Umut böyle bir şey! Bir yolu var derseniz; asla pes etmezsiniz!”

Demek ki her canlı içinde kendi anlamını ve çıkış yolunu yaratırsa, tünelin sonundaki ışığı ya da her karanlık hissin sonundaki aydınlığı görmeyi bulmayı seçebiliyor ve deneyebiliyor inatla… Evet, yeni yıl kalbimizi, beynimizi sıkıştırarak başladı! Öte yandan yaşam akıyor ve yaşamın bizden bekledikleri var! Bir yolu var! Çünkü Hasan Hüseyin’in dedigi gibi: “…karanlığın en koyusu / öncesidir şafağın…”

Her seferinden daha da inanarak iyiYE…

Yazan : Yavuz Elkin | Executive Vice President – HR & Deniz Academy at DenizBank

Hakkında Özgür ŞAHİN

Türkiye'nin en büyük kişisel gelişim sitesi olan kendinigelistir.com projesinin sahibidir. 2006 yılından bu yana #kişiselgelişim alanında birçok yeniliği bünyesinde bulundurduğu sitede "beden dili, iletişim teknikleri, başarı hikayeleri, motivasyon teknikleri, özgüven gelişimi" gibi bir çok ana tema üzerine yazar, çizer, karalar, öğretmeye çalışır.