Kaçıp giderken umutsuzluğun adı konmamış kimliksizliği yakasına yapışmasa insanın,kolay olur belki vazgeçişler… Vazgeçerken kimden ve neden vazgeçtiğinin farkında midir insan? Sorgusuz sualsiz yalnızlıklara savunmasiz atarken kendini, avazı olacak… Sesi olacak bi ışık bulmak çok mu zordur? Giderken yanında umutsuzluğununda katık oldugu yolculuklar, dönüp dolaşıp aynı adreslerde bitmez mi? İçimde hayatın uyandırdığı aynada yabancı sureti, birbaşına sokaklarda ip atlarken, sek sek oynarken görsem inanır mıyım onun ben olduğuna? Cinneti doğuran saatlerin sonsuz acımasızlığına aldırmadan yok saydığımız umutsuzluklar, birileri birazcık daha çok sevsin diye verdiğimiz çabalar, parmak ucundan tutunduğumuz hayatın arkasında küçüldüğümüz duvarlar da mı artık tanıdık değildir bize?
İnsanlar…
Hem korktuğumuz…
Hem de korkularımızdan siğinmak için usul usul sığındığımız insanlar…
Onlar ne kadar yandaştır ki bize hayata tutunmak için verdiğimiz olanca mücadelede,son pamuk ipliğimizi paslı makaslarla kesenlere karsı… Kaçmak çözüm olsa keşke… Kaçarken çıkardığımız topuk sesleri hayatı kırmasa… Yüreğimizde ogünün acılarını tasımadan kaçsak her tercihin bir vazgeçiş olmadığı yerlere… VE keşke birine “evet” demek tüm dünyaya hayır demek olmasa…
Alıntıdır…
Evet demek bu kadar imkansız olmasa keşke…
Etkileyici bir yazı…
Keske evet demek hakıkaten tum dunyaya hayır demek olmasa
Akıl sahibi bir insan birşeylerden kaçıyorsa mutlaka bir nedenleri vardır, çözülemiyecek sorunlarla karşı karşıyadır. Hani derler ya demokrasilerde çare tükenmez diye, laf salatası bunlar.
Niye birine evet demek yada birşeylere evet demek tüm dünyaya hayır demek olacakmış ki? İnsan kendini cenderede hissediyorsa o kendisinin sorunudur, kendini geliştirmelidir, biraz zor olsa da sonucunda evetler hayırlar gerçek yerlerini bulurlar.
Topuk sesi hayatı kırar doğru ancak bu kırışlar daha çok zayıf kişiliklere etki eder.