Türkiye'nin en büyük kişisel gelişim forumu misyonu taşıyan kendinigelistir.com sitesi Özgür Şahin tarafından hayata geçirilip, geliştirilmektedir. © 2024. Tüm hakları saklıdır.

blank
  1. Anasayfa
  2. Sizden Gelenler
  3. Kalp ve Beyin savaşı

Kalp ve Beyin savaşı

Özgür ŞAHİN Özgür ŞAHİN -

- 8 dk okuma süresi
15 1

Düşünüyorum… Kalpten kopup ne zaman beynin kölesi olduk biz? Beynimiz vıdı vıdı konuştukça kalbimizin sesini duyamaz olduk. Ruhumuzun isyanını görmezden gelmeye başladık ve beyne boyun eğdik. O öğrendiklerini hayatımızda uygulamaya devam etti. Biz de kalbimizi bir köşede unuttuk. Cesaretten, heyecandan, değişimden kaçar olduk. Korkularımız bizi yönlendirmeye başladı. Saldırgan veya savunmacı bir tutum oluşturmaya başladık. Kendimize olan güvenimiz azaldıkça başkalarına da güvenmemeye başladık. Ya da tam tersi. Ve işin acı tarafı tüm bunların farkına bile varmadık. Konumunun şanına yakışır şekilde beynimiz bizi oynattı durdu. Kimi zaman mutsuzluktan yakındık ama çoğu zaman sahte mutluluklarla avunduk…

Kim ne derse desin bence kalbin sesini dinlemedikçe gerçek mutluluğu tadamayız. Çoğunuz kalbin etrafında oluşan manyetik alanın ve onun gücünün beyne göre kat kat üstün olduğunu duymuştur. Araştırmalar bunu kanıtlamış. Peki kalp neyi, beyin neyi temsil ediyor? Önce beyinden bahsedelim.

Beynimiz elbette düşüncelerden sorumlu devlet bakanı :) Düşünmek gerekli bir eylem. Düşünemeseydik insan olamazdık. Ne demiş Descartes? Düşünüyorum, o halde varım! Ben bu cümlenin farklı bir versiyonunu desteklesem de cümlenin ünü malum. Madem düşünceden açtık konuyu o halde bir düşünelim :) Nedir düşünce? Düşünürken bilinçli miyiz yoksa bir takım öğrenilmiş yolları otomatik olarak kullanarak mı bu eylemi gerçekleştiriyoruz? Okuduğum bazı yazarlar ve araştırmacılar ”Kollektif Bilinç” kavramına inanıyor. Ben de bu tezi destekliyorum. Çünkü bilim adamları ”Düşünce” denen şeyin beyne nereden ve nasıl geldiğini henüz bulamadılar. Kollektif bilinci şöyle anlatayım, aslında tek bir düşünce bulutu var ve hepimiz o buluta bağlıyız. Yaşadığımız olaylar karşısında duruma uygun düşünce ana buluttan kopup beynimize geliyor. Çünkü benzer frekansı çekiyoruz. Ve uygun düşünceyi seçen beyin derhal duruma göre bir hareket planı yapıyor. Ve biz de ona göre davranıyoruz. Evet, doğru anladınız. Aslında hayatımızda olaylara karşı verdiğimiz tepkilerin, yaptığımız seçimlerin %90’ını bu şekilde gerçekleştiriyoruz. Peki bu BİZ miyiz? Hayır.

kalp ve beyin

Şimdi de biraz kalpten bahsedelim. O da duygulardan sorumlu devlet bakanı oluyor tabii ki. İnsanoğlu tam olarak ne zaman duyguların gücünü unuttu bilemiyorum. Ama büyük bir hata yaptığı kesin. Çünkü düşünce dış güçler tarafından etkilenebilir bir form. Ama duygular asla dışarıdan gelmez. Duygu içimizde oluşur ve gücü düşünceden çok daha etkilidir. O halde neden onu kullanmıyoruz? Sebep aslında çok basit, korkuyoruz. Korkmamıza ne sebep oluyor? Düşünceler. Korku dolu düşünceler nereden geliyor? Dışarıdan :) İşte denklem bu kadar basit. Kalbi dinlemediğimiz sürece korkuların, yani dış dünyanın esiri olmaya devam ederiz. Asla güven duyamayız, ne kendimize ne de başkalarına. Kalpten gelen gücün farkına varmalıyız. O her zaman doğruyu söyler ve doğru yola yönlendirir. Ama kalbin sesini duyabilmek için biraz çalışma yapmanız gerekebilir.

Hepimizin içinde iki ses var. Biri kalpten diğeri de beyinden geliyor kabaca. Başka bir deyişle de, biri özbenliğiniz diğeri de EGO’nuz. Bence insanlar egonun ne olduğunu tam olarak bilmiyorlar. Genelde kendini beğenmiş veya kendine fazlaca güvenen insanlar için egosu yüksek deriz. Aslında bu çok dar bir tanımlama. Ego, karanlığın sesidir. Sevgiden kaçan, güya sizi koruyan ve güvence altına almaya çalışan ”akıllı ses”tir. Daima kalbin sesi ile kavga eder. Bizi korkuya sürükler ve genelde yapmak istediğimiz bir şeyden vazgeçirir. Onun sesi her zaman temkinlidir. Ya korku dolu ya da huzurdan uzak bir heyecan havası yaratır. Ama kalp sesi öyle değildir. O sesin geldiği yerde huzur ve cesaret vardır çünkü. Kalbin sesi daha yumuşak, sakin ve cesaret vericidir. Güzel şeyler hayal ettirir. Ama biz bir kere ipleri beyne verdik mi işler değişir. Sorgular da sorgular. Atmamız gereken adımı bize attırmaz. Kalp bize ” Bu adımı at. Yapabilirsin. Her şey yolunda. Bak nasıl değişecek işler? Sonuç hayalindeki gibi olacak” der. Beyin hemen devreye girer ve ‘‘Hayır! Sakın yapma bunu! Senin hiç gururun yok mu? Aptal durumuna düşeceksin. Delirdin mi? İnsanlar ne der? Zaten sen yapamazsın bu işi. İyisi mi hiç girme. Unut gitsin. Rahat et” der. Sizce hangisi iyi niyetli? :)

kalp ve beyin

Ben egomun bana neler yaptığını farkettiğimden beri kalbimin sesini dinlemeye özen gösteriyorum. Kalbi dinlemek demek, mülayim, ezik, pısırık bir insan olmak ve başına gelenlere katlanmak demek değildir. Tam tersine, cesaret etmektir. Ego korkuları destekler, savaşı destekler, kötüyü düşündürür ve çekim yasasına göre de çeker hayatımıza. Ama kalp güç verir, teskin eder, rahatlatır. Bu gerçek bir rahatlıktır. Önce korkuya kapılıp sonra vazgeçtiğimizde yaşadığımız rahatlıktan bahsetmiyorum. İçimizden geleni yapıp, doğru adımı attığımız için yaşadığımız rahatlıktır esas olan. Aslında bu konu üzerine kitaplar yazılmış ve ben de gerçekten bir kitap yazabilecek kadar konuşurum ama anlatmak istediğimi anlatabildiğimi sanıyorum.

Uzun lafın kısası, eğer hayatı ezbere ve otomatik yaşamak istemiyorsanız size tavsiyem şu; oturun şöyle rahat ve sessiz bir ortamda ve düşünün bakalım. Kalbinizin sesini gerçekten dinleyebiliyor musunuz? Hemen gündeminizdeki bir konuyu ele alın. Adım atmanız gereken bir konu bulun. İçinizdeki iki sese de kulak verin. Hangisinin ego, hangisinin özbenliğiniz olduğunu kolayca anlayacaksınız bu yazıdan sonra. Ve şimdi kimi dinleyeceğinize karar verin. Ama önce hayatı nasıl yaşamak istediğinize karar verin. Hayatınızın senaryosunu yazmak mı istiyorsunuz? Yoksa birilerinin yazdığı senaryoyu oynamak mı istiyorsunuz? Karar size kalmış.

Başarılar :)

Yazan : Aslı Ece Özdoğan / kendinigelistir.com

Özgür ŞAHİN

Türkiye'nin en büyük kişisel gelişim sitesi olan kendinigelistir.com projesinin sahibidir. 2006 yılından bu yana #kişiselgelişim alanında birçok yeniliği bünyesinde bulundurduğu sitede "beden dili, iletişim teknikleri, başarı hikayeleri, motivasyon teknikleri, özgüven gelişimi" gibi bir çok ana tema üzerine yazar, çizer, karalar, öğretmeye çalışır.

İlgili Yazılar

1 Yorum

  1. blank
    İKİLOBMAN - -

    güzel yazmışsınız emeğinize teşekkür ederim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.