Özgürlüğe koşan kadın Pembiye 6 Ocak 2008
O Batman’ın bir köyünde, 20 kardeşten biri olarak doğmuş, ilkokulu bitirdikten sonra 14’ünde bir gardiyanla evlendirilmiş bir kadın. Evliliğinin ilk ayında kocasından dayak yemeye başlamış, kayınpederinin sürekli tacizine uğramış, kendi ailesi tarafından reddedilmiş bir kadın. Arka arkaya yedi çocuk doğurmuş, birini 14 günlükken kaybetmiş, herkes tarafından terk edildiğinde sesini duyurmak için beş kere intihara teşebbüs etmiş bir kadın.
Pembiye Beğer (32) bugün Batman Beşiri Öğretmen Evi’nde çalışıyor, lise ikinci sınıf sınavlarına hazırlanıyor, resim yapıyor, “altın hayallerini” büyük defterlere yazıyor, konuşuyor, konuşuyor, durmadan özgürlükten söz ediyor. BBC onun hayatıyla ilgili çektiği belgeseli şubat ayında yayınlamayı planlıyor. Açtığı ikinci resim sergisinde Batman Valisi’nin eşiyle birlikte poz veriyor. Hayata en dipten başlamış bu kadın, şimdi yaptığı resimlerde kendini dev bir ağacın tepesinde gökyüzüne bakarak çiziyor. İşte Pembiye’nin hikayesi.
Pembiye, Batman’da Garzan Kampı Köyü’nde doğdu. Annesi, babasının ikinci eşiydi. Beşirili gardiyan M. Ş. D. ile evlendiğinde 14 yaşındaydı. Aslında gardiyan Pembiye’yle evlenmek istememişti. Zaten evliliğinin ilk ayında, dayak yemeye başladı ondan. İki görümcesi, kayınvalidesi ve kayınpederiyle aynı evde yaşıyorlardı. Pembiye evde hapisti. Yaşı küçüktü ama hiçbir zaman boyun eğen biri olmamıştı. Neden beni eve kapatıyorsunuz, diye sormaktan çekinmedi. Sen gelinsin, ayıptır, çıkma dışarıya, dediler. 16 yaşında ilk çocuğunu doğurdu. Bu da evdeki hapishane için yeni bir bahaneydi: Otur, çocuk bak!
Kocası sabahları 12 kilometre ötedeki Batman Kapalı Cezaevi’ndeki işine gidiyor, akşam döndüğünde annesiyle kızkardeşlerinden Pembiye ile ilgili rapor alıyordu önce. Sonra karısını odaya kilitleyip bir de onun ifadesini alıyordu. Bahane hazırdı: Anneme, ablalarıma terbiyesizlik ettin! Sonra da dünyanın dayağını atıyordu. Tekmeyle, yumrukla, sopayla. Çoğu zaman çocukların gözlerinin önünde.
Pembiye arka arkaya çocuk doğurur, dayak yer ve evde hapis yaşarken, bir de kayınpederiyle uğraşmak zorundaydı. Kayınpeder, yanından hiç ayrılmıyordu. “Bu iki keçiyi senin için aldım, canım sana kurban olsun” diyordu. Çocuklar bile zamanla anladılar olup biteni. Dedeleri Pembiye’nin yanına geldikçe gülüyorlardı. Pembiye de sinirinden eline ne geçerse duvarlara fırlatıyordu. Bir kere babasına anlattı derdini, o umursamadı “baksın, ne olacak!” dedi. Kocasının umurunda değildi, hayatında zaten Batman’da oturan başka bir kadın vardı.
ÖLÜMLE BURUN BURUNA
2002’de Pembiye’nin kayınvalidesi ve görümceleri İstanbul’a taşındılar. Kocası da iznini onların yanında İstanbul’da geçiriyor, Pembiye’yi kayınpederiyle evde yalnız bırakıyordu. Evde çıldıracak gibiydi genç kadın. Sonunda kendine bir çıkış yolu buldu. Bir gün, savcılığa başvurdu. “Kocam bize bakmıyor, dövüyor, hayatında biri var. Babası beni rahatsız ediyor. Gidecek yerim yok” diye şikayet etti.
Kocası bu şikayeti on gün sonra duydu. Duyar duymaz büyük bir öfkeyle, elinde zimmetli resmi tabancasıyla eve geldi. Küçük oğlu Müslüm, üç yaşındaydı. Karısını ve oğlunu aldı, Çöl Dağı’na götürdü. Aslında dört kişiydiler, çünkü Pembiye yine bir bebek bekliyordu. Gardiyan, oğlunu arabada bıraktı, karısını alıp dağda önden yürüttü. Pembiye dönüp arkasına baktığında kocasının iki elini kaldırdığını gördü, can havliyle hamile olduğunu söyledi. Kocası “Çok kişi var hamile kadın öldüren” dedi. Pembiye bir süre sonra tekrar arkasına döndü. “Tamam, beni öldür. Ama ne zaman yapacağını söyleme, ani olsun.” Kocası fikir değiştirdi: “Seni öldürmeyeceğim. Ama gideceğim, senden kurtulacağım.”
Birkaç gün sonra, Pembiye’ye İstanbul’a gideceğini, boşanma davası açacağını söyledi. Pembiye buna itiraz etmedi. Asıl korkusu, kayınpederiyle yalnız kalmaktı. Kendi ailesinin “dul” bir kızlarını geri almayacağını biliyordu. Gardiyan, babasına “İkinizi baş başa bırakıyorum, ne haliniz varsa görün” dedi, son söz olarak.
DÖNÜM NOKTASI ANKARA
İki katlı evde, Pembiye üst katta kalmıştı. Kayınpeder alt kattaydı ama sürekli gelininden su istiyor, çocuklarla yolladığı zaman “hayır anneniz getirecek” diye ısrar ediyordu. Sonunda kayınpederine ilk kez bir çift laf edecek cesareti buldu. “Gözüme görünme, bana hiç karışmayacaksın” dedi ama ısrarlı ilgisinden kurtulamadı.
Bu dönemde ailesinin yanına dönmek için çok uğraştı. Üstelik son çocuğu Rukiye’ye de hamileydi. Üvey annesine sığındı, kovuldu; annesine yalvardı, mahkemenin geçici olarak bağladığı 200 YTL yoksulluk nafakasını vermeyi teklif etti, yine geri çevrildi. Babası onu kabul etmek için bir sürü şart öne sürdü: Önce bebeği aldır, sonra seni evlendiririm ama itiraz etmeyeceksin.
Bu bardağı taşıran son damlaydı. Pembiye kalktı, Batman Valiliği’ne gitti. Dönemin Valisi Recep Kızılcık derdini dinledi. Pembiye’yi hemen Ankara Sosyal Hizmetler’e bağlı Sığınma Evi’ne gönderdi. Orada 19 gün kaldı Pembiye. Bu 19 gün, onun için bir dönüm noktasıydı. Okulu dışarıdan bitirebileceğini orada öğrendi. Çocuklarını, evini almak için harekete geçmesi gerektiğini düşündü. Ankara Valiliği’nden yol parası alarak Beşiri’ye döndü.
BEŞ KERE ÇATIYA ÇIKTI
Batman Valisi’ne gidip çocuklarıyla yaşamak istediğini söyledi. Polis gözetiminde evine geri döndü. Kocası o sırada evdeydi; polislere bir şey diyemedi, Pembiye’yi evden kovamadı ama çocukları alıp alt kata, babasının evine yerleşti. Bir süre sonra da İstanbul’a tayinini çıkarttı. Doğuma bir gün kala büyük kızı Sena, “Biz yarın İstanbul’a gidiyoruz” diye haber verdi annesine: “Çocuklar biraz şaşkın, biraz da neşeliydiler. İstanbul’a gidecekleri için olsa gerek…”
Pembiye, yine kayınpederiyle başbaşa kalmıştı. Onu görmemek için kendi sokak kapısının önüne duvar ördürdü; kayınpederi duvar henüz ıslakken tekmeyle, sopayla yıktı. Yeniden ördürdü, yeniden yıktı adam. Sonunda Pembiye çıldırdı. Komşunun kızını alarak karşı binanın çatısına çıktı. Savcılık onu Elazığ Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne yolladı. 20 gün sonra döndüğünde, bu sefer Batman’da bir binanın dördüncü katına çıktı; yine kurtarıldı, Dicle Üniversitesi Hastanesi’nde on gün yattı. Ardından üç kere daha çıktı çatılara. Bu intihar teşebbüsleri, Batman’da çok sık görülen diğer kadın intiharlarına benzemiyordu. Pembiye’nin bütün dünyaya duyurmaya çalıştığı, “Ben buradayım, beni görün” dediği birer imdat çağrısıydı. Sonunda evinin karşısındaki okulun çatısına kamera koydular. Ev 24 saat gözetleniyordu. Kayınpederi korkusundan bir daha bakmaya cesaret edemedi ona. Ondan kurtulmuştu. Zaten kayınpeder bir süre sonra öldü.
Artık Pembiye, evde yalnızdı. Hayatında ilk defa özgürdü. Beşiri Kaymakamı Arif Yalçın, onu Öğretmen Evi’nde 200 YTL. maaşla kat hizmetlisi olarak işe almıştı. Orada öğretmenlerle sohbet ediyor, Halk Eğitim’de kilim dokuyan kızlarla dostluk yapıyordu. Bir gün nakış için kartlara basılmış çocuk ve hayvan resimleri görerek aynısını yaptı. Kaymakam, bunun üzerine ona resim yapmasını tavsiye etti; şövale, kağıt, boya, büyük boy defterler aldı. İçinden geldiği gibi resim yapmaya, renkleri, çizgileri keşfetmeye başladı. Ortaokulu dışardan bitirdikten sonra, liseyi dışardan bitirmeye karar verdi. Evinde durmadan çiziyor, boyuyor, çalışıyor, okuyordu. Büyük boy defterlere içini döküyordu.
Her bir deftere bir başlık atmıştı. “Benim Hünerlerim ve Altın Fikirlerim” defterine, karanlıkta etrafı aydınlık gösteren gözlük… Güneş enerjisiyle ısınan halılar, yorganlar, diye yazmıştı. “Eleştiriler” defterinde, oklar erkeklere yönelmişti: Yaşlı erkeklerin genç kadınlara düşkünlüğü, kabalıkları en çok eleştirdiği şeylerdi. “Güneş ve Ay’ın Evliliği” adlı defter ise, fantastik bir hikayeydi.
İlk resim sergisini 17 Aralık 2006’da, ikincisini de 16 Aralık 2007’de açtı. Şimdi her gece üç resim yapıyor. Özgüvenini artıracak rehber kitaplar okuyor, lise 2. sınıf sınavlarına hazırlanıyor. “En büyük hayalim, liseyi bitirip Güzel Sanatlar Fakültesi’nde resim okumak, sonra da kolumda resimlerimle Avrupa’yı dolaşmak” diyor.
Pembiye, kocasından 2007 Haziran’ında resmen boşandı. Mahkeme, çocuklarının velayetini babalarına verdi, şimdi İstanbul’da yaşıyorlar.
HAYALLERİMİN İÇİNDE ÇOCUKLARIM YOK
İki aydır bankaya 50’şer milyon yatırıyorum. Üniversite masraflarım için. Bu hayallerimin içinde çocuklarım yok. Evlenmeyi de kesinlikle düşünmüyorum. Özgürlüğüm için her şeyi feda ederim. Özgür olmayınca öğrenemiyorsun, göremiyorsun, duyamıyorsun. Güzel ve terbiyeli kullandıktan sonra özgürlük bir nimettir. Kötü kullanmak, bataklık ve ölümdür. Ben akıllıyım, yetenekliyim, terbiyeliyim.
Yazan : Gülden AYDIN
Kaynak : HÜRRİYET
ÇOK TAKDİR ETTİM PEMBİYE Yİ ZORU BAŞARMIŞ. İÇİNDE Kİ DUYGULARI RESİMLE ANLATMASIDA ÇOK GÜZEL. UMARIM DİĞER KADINLARINDA BUNA GÜCÜ YETER
bu ülkede senin gibi niceleri var, ama onlar senin gibi cesaretli,atik ve birazda şanşlı değiller.şans mı oda nerden çıktı dersen,kocan olacak o kendini bilmezin seni öldürmek yerine korkup kaçmasıydı bence,doğuda nice kardşimiz töre denen cahiliyetten dolayı hiç yere canlarından oluyorlar,umarım senin bu başarın herkese örnek olur..sana yeni hayatında başarılar..:D
hayat insanlara farklı şekilde doğuyor.doğan belkide bizler değil hayattır..başarı ve azminden dolayı taebrikler pembiye hanım..ama herkes onun gibi şanslı olmayabilir.bunları yaşamış birine şanstan bahsetmek biraz saçma gelebilir ama pembiye bu yaşamın içinde tükenebilirdi de.bu nedenle şanslı….ayrıca özgürlüğü için her şeyi feda etmesi güzel ama velayeti babalarında olan çocuklarını da yok saymasını vicdani ve ahlaki bulmadım.yoksa okuduklarmı yanlış mı anladım …..bence birilerini göz ardı ederek özgür olunmaz helede bunlar evlatsa….neyse özgürlük tanımı göreceli demekki. umarım umudu tükenmiş tüm insanları umut kıvılcımları sarmalar..
Hayat bazıları için gerçekten zor. Doğuştan şanszlık bu olsa gerek. Yinede o yıkıntının altından ezilmeden gün ışığına çıkmak taktir edilemesi gereken bir yaşantı. Mücadele ve sabırlı ruhu onu bu yıkımdan kurtarmış. Allah yardımcısı olsun. Herzaman söylerim Aile çok önmeli hayatın yapıtaşı diye.
herkes pembiye hanım kadar şanslı olamıyor malesef hayatı çok etkileyiciydi fakat hayallerimin içinde çocuklarım yok cümlesi bana ters geldi.insanın en güzel hayali çocuklarıdır onların geleceğidir…yaşadıklarını çocukları yaşamasın diye mücadele etmektir…
ewet özgür olmak cok gzl ben kıbrısta yasıyorum ve bu duyguyu dorugunda yasayabılıyorum ancak bizim kadar sanslı insanlar olmayanlar var fakat nolursa olsun aile önemli aileden kasdım bir eş deil cocukların pembiye onlar senın cocukların ozgur olabilirsin ama onlar seni engellemez bu sorumsuzluğa girer bnce onları onların geleceğinide düsünerek hareket et anne olmanında vasıfları var.dogurmak annelik deildir.
Hemen herkes cocuklari konusunda elestirmis genc kadini ben bu kisiler gibi dusunmuyorum
geleneksel yaklasimlar rahat evlerinizden co kolay oluyor degil mi?
Kim sordu bu kadincagiza bu kadar cocuk istiyor musun diye
Ya da acaba cocuklarini Ona verdiler mi
Onlari istememe hakkini da sonuna kadar savunuyorum
Bu konuda yorum yapan arkadaslar kadin bu zorluklari cekerken Ona yardimci olsalar mis ya madem herseyi cok iyi biliyorlar?
Zoru başarmak gibisi yok. Pembiyede bunadir insanlardan biri.. Çok acıklı bir yazı ama çokta akıl verici..
pembiye birçok bakımdan şanslı olabilir. Bir çok riski göze almış olması da kendi şansını yaratmasıdır. Pembiye’nin kendi istediği dışında evlenip, çocuk doğurması, ona o çocukları reddetme hakkını vermiyor. O çocuklarının biyolojik annesi ise hayat boyunca bir şekilde onların yanında olmalı maddi veya manevi yönden o çocukları desteklemelidir. Çocuklarını redderek özgürleşmek, özgürlük değil, bencilliktir.
Pembiye cesaretinin kararlılığının ödülünü almış en azından farkedilmiş boyun eğmemeiş şansını ve aklını kullanmış çok kötü şartlarda yaşayan milyonlarca kadından biri cesaretinden dolayı tebrik ediyorum bundan sonraki hayatında başarılar diliyorum.
Gerçekten ibret alıncak bi hikayesi var. bir söz vardır belkide hadıs. veya rivayet bilemiyorum. kıyamet kopacağını bilsen dahi imkanın varsa ağaç dik diye. “umut” gerçekten insanın içini yaşamla dolduran tek şey. hatta cennete girme vesilesi.
çocuklar konusuna gelince. keşke bu yazıda bu belirtilmeseydi. insanların farklı yorumlamasına sebep olmuş. hayallerinde olmaması onları dışladığı sevmediği anlamına, korumayacağı anlamına gelmez. kadının doğasında vardır evlat sevgisi bambaşkadır kadın için. ama bu kadının hayalleri yapmak istediği şeyler var. şu an için çocukları hayallerinde olmayabilir. bu ileridede olmayacağı anlamına gelmez. hayat insana neler gösterir belli olmaz. şu bi gercekki hayatta yaşadığımız hiç bişey boşuna deil. belki o gardiyanla evlenmese bu çileleri çekmese şu anki durumuna hiç gelemicekti. kendini geliştirme gereğini hiç hissetmicekti. böyle nice insanlarımız vardır. boşuna deil fakirin çocuğu en iyi devlet okullarını kazanır. zenginin çocuğu özel okula parayla girer. çünkü onu hırslandırcak, onu tetikleyecektir ters bir durum yoktur hayatında. zaten hayat tepsiyle sunulmuşsa hayatına geri çevirmek istemez kimse tabii. paşa paşa yer tepsidekileri.
Ilişki isteyen dul ile kadınlar