Kendini tanımak, kendini bilmek, kendin olmak…
Kendini alt etmek. Yani kendini yakından tanımak, kızdığın, dokunmaya cesaret edemediğin yanlarının sesini duymak ve kabul etmek, göğüslemek. Tüm zayıflıklarımız, korkularımız, şüphelerimiz, kaygılarımız, kararsızlıklarımız, sevgi, nefret gibi tüm hislerimiz algılanmaz olmakla birlikte tek tek varoluşumuzdur. Kendin ol’mak için aklın ile kalbin arasında bağlantı kurabilmeyi becerebilmek gerekir.
Çünkü mutluluk, zenginlik, bilgi, sevgi dışarıdan edinecek şeyler olmadıkları gibi başkaları tarafından da verilmez. Bütün bunlar her insanın sahip olduğu zihninin yarattığı bir tür yanılsamalardır.Her birimiz aslında kendimizden sorumluyuz. İçimizdeki katmanlarına ulaşmak, her katmanımız daki sökükleri onarmamız, yarım kalmış işlerimizi bitirmemiz gerekir. Her şey bu an da ve burada olurken, geçmiş ve geleceğimiz aslında her zaman bizimledir. Kendi yarattığımız korku, şüphe, kaygı ve çaresizliklerimizin her biri aslında bu söküklerimizi dikmemizi sağlayacak ve sonunda da bizi büyütücek olaylardır. Düşüncelerimizin kalitesi yükseldikçe yaşam kalitemizde yükselir. Bunun için tek ihtiyacımız gözlemlemektir. Önce kendimizi gözlemleyerek başlamalı sonrasında diğerlerini gözlemlemeliyiz.
İş dünyasının beklide en çok ihtiyacı olan çalışanlarının tutum ve davranışı gözlemci olabilmesini beceri haline getirmesidir. Bugün tüm firma ve kuruluşlarda çalışanlarına paralar ödeyerek eğitimler aldırırlar. Sonuç da çok bir şey değişmez. Çünkü çoğu eğitim, teknik kitap bilgileri ile yapılacaklar, yapılmayacaklar şeklinde anlatılır. Kişiye ile temas etmez. Halbuki kişiyi özü ile temas ettirmeden, kendine karşı gözlemci olabilmeyi öğretmeden iş arkadaşları ile ilişkileri iyileştirmek için ne kadar beden dili veya iletişim eğitimleri alsa da teknik bilgiden öteye geçemez. Bir duruma yaklaşırken önce senin açından sonra onun açısından en son da diğerinin açısından bakabilmeyi öğrenmek önemlidir.İnsan aklı, iradesi kendi ışığı ile içinden beslenir. Bunun için önce kendi referansından kendi geçebilmeli, muhakeme yapabildikten sonra tutum ve davranış şekli geliştirebilmelidir. Buda kişinin kendine özgüvenli olmasını, tepkisel yerine çözüm odaklı, sorumluluk sahibi olmasını sağlar.
Aslında hiç kimsenin dışarıdan alması gereken bir şey yoktur her bilgiye erişebilme potansiyeli, mutluluğu ona doğuştan gelen hakkıdır.
The only one who must change is you !
Değişmesi gereken yalnızca sensin.
Önceleri kabul edilmesi zor ve aptalca gelse de doğada çok net örnekleri vardır. Doğada hiçbir bitki varoluşu için bir diğerini suçlamaz, yargılamaz, etiketlemez. Önce kendisi olmaya çalışır ve kendi özünde varoluşunu tamamlarsa göz alıcı saglıklı meyvesini verir. Bunun tam aksine diğerine benzemeye çalışıp onun ortamında onun gibi olmaya ve onun gibi büyümeye başlarsa yok olur. Yaşayamaz. Bizde her zaman kendi özümüzde kendi düş’ümüzün yolculuğunda olmalıyız. Her iş yeni bir organizmadır. O organizmanın da Kendisi ol’maya ihtiyacı vardır. Kendisi olarak büyümeye devam ederse kimse onu yıkamaz. Durumlarımız, düşüncelerimizin kalitesini, hissetme şeklini gözlemleyerek olumsuz duygularımızı nötrleştirip diğerlerini geliştirebilirsek, dış dünyadan gelmekte olan aslında sadece bizim verdiğimiz tepkiler sonucunda gelişen olayların doğasını da değiştirerek daha verimli ve kaliteli bir iş ortamı yaratmış oluruz.
Her şey kendini gözlemleyebilmek ile çözümlenmeye başlar…
Sevgi ve barış dolu bir dünyayı gözlemlediğimiz günlerinizin olmasını dilerim.
Yazan : Öznur Yılmaz Berk – Profesyonel Koç ve Eğitmen | LinkedIn