// Neredeyiz?

Enis ve Burcu, Bodrum’dan Ege’ye açıldıkları tekneden cankurtaran botuna atlayarak kurtulmuşlardı. Kara doğu istikametindeydi.
Enis’in kol saatinde bir pusula vardı. Pusulaya bakarak batının hangi yön olduğunu tespit etti ve doğu yönünde kürek çekmeye başladı. Ancak açık denizde kürek çekerek ilerlemek oldukça zordu. Karanlık çöktüğünde karı koca yorgunluktan uyuyakaldılar. Sabah uyandıklarında hâlâ açık denizde yapayalnızdılar. Enis tekrar pusulasına bakarak doğu yönünü tespit etti ve kürek çekmeye başladı. Aç ve susuz üç gün boyunca kürek çektiler. Ancak sonunda takatleri kalmadı. Millerce batıya gitmelerine rağmen karaya yaklaşamamışlardı bile. Birkaç gün sonra bir balıkçı teknesi Enis ve Burcu’nun cansız vücutlarını buldu.

***

Tülay’ın çevresindekilerle ilişkisi bozuktu. Uzun süreli dostluklar kuramıyordu. Çevresindeki kişiler Tülay’ı oldukça patavatsız ve kendini beğenmiş buluyordu. Ayrıca kaprisli bir kadın olarak da değerlendiriliyordu. Cimriliği de cabasıydı. Tülay ise bozuk ilişkilerinden sürekli olarak çevresindeki insanları sorumlu tutuyordu. Bütün suçlular dışarıdaydı. Özellikle kendisiyle ilişkisi bozulan insanları, tamamen kendi penceresinden görmek istediği şekilde eleştiriyordu. Dünyanın en akıllı, rasyonel insanı oydu. Kalıcı arkadaşlıklar ve dostluklar kuramadığı için sürekli olarak yeni arkadaşlar edinebileceği ortamlara giriyor, kurslara katılıyordu. Ne var ki, hemen her girdiği arkadaş çevresinde durum hızlıca öncekilere dönüyordu. Arkadaşlık kuruyor; ama kişiliğinin olumsuz yönleri fark edilince insanlar ondan uzaklaşıyordu.

***

Eralp üniversite sınavına hazırlanıyordu. Sınav öncesi deneme sınavlarına giriyor ve 300 puan alıyordu. Puanını yeterli bulmuyor; hangi soruları yapamadığını tespit etmeden daha çok çalışıyordu. Ama izleyen sınavlardan da hep 300 puan civarında alıyordu. Eralp bu duruma daha çok sinirleniyor ve daha çok çalışıyordu. Ancak sınavdan aldığı sonuç, el freni çekilmiş bir araba gibi sabitti. Ne aşırı bir düşme, ne de ciddi bir yükselme gösteriyordu. Puanı 290 ile 310 arasında değişiyordu.

***

Gamze, arabasını park ettiği yeri ve park yerinin kodunu çok iyi hatırlıyordu: D4 No’lu yere park etmişti. Ancak alışveriş merkezinin D4 No’lu yerinde başka bir araba park halindeydi. Arabanın çalındığını düşünmeye başlamıştı. Son derece üzgün bir şekilde otopark yerindeki görevlilerden yardım istedi.

***

Birinci öyküde Enis ve Burcu, doğuya gitmeleri gerektiğini biliyorlar; ancak nerede olduklarını bilmiyorlar. Akıntı onları iyice güneye sürüklemişti ve artık Akdeniz’deydiler; Akdeniz’de ise sürekli doğuya giderseniz, İskenderun ya da Hatay’a varırsınız. Eğer Akdeniz’e indiklerini fark etselerdi, Türk karasına ulaşmak için kuzeye gitmeye çalışırlardı.

Tülay kalıcı dostluklar kurmak için sürekli yeni insanlarla tanışıyordu; ama niçin insanların ondan kaçtığını düşünmüyordu. Eralp’in sınavlardaki başarısının yükselmemesini, hangi konularda başarısız olduğunu öğrenmemesiydi. Sürekli deneme sınavlarına giriyordu; ama zayıf olduğu konuları öğrenmiyordu. Gamze ise arabasını dördüncü kata park etmiş, kendisi ise arabasını üçüncü katta arıyor. Dolayısıyla arabasını bulamıyor.

Bu dört küçük öyküdeki olumsuz olaylar yaşayan insanların ortak bir özelliği var: Hepsi nereye gideceklerini biliyorlar; ama nerede olduklarını bilmiyorlar. Yaşamımızda bir pusulaya sahip olmak çok önemli. Nereye gitmek istediğimizi bilmek de. Bununla birlikte, nerede olduğumuzu bilmek, kendimizi tanımak, güçlü ve zayıf yönlerimiz hedeflerimize ulaşmak açısından büyük önem taşıyor. Hedeflerimize ulaşma çabasına girişmeden önce, sorulacak soru sanırım “Neredeyiz?” sorusu.
Melih ARAT

Hakkında Özgür ŞAHİN

Türkiye'nin en büyük kişisel gelişim sitesi olan kendinigelistir.com projesinin sahibidir. 2006 yılından bu yana #kişiselgelişim alanında birçok yeniliği bünyesinde bulundurduğu sitede "beden dili, iletişim teknikleri, başarı hikayeleri, motivasyon teknikleri, özgüven gelişimi" gibi bir çok ana tema üzerine yazar, çizer, karalar, öğretmeye çalışır.