Duraklar dolup taşıyor, bizler itiş kakış… Yorgunuz, havasızız… Bir kere adapte olduk mu kimse bizi yerimizden kıpırdatamıyor. İstiyoruz. Her şeyi istiyoruz. O kadar çok istiyoruz ki bir süre sonra neden istediğimizi hatta neyi istediğimizi bile unutuyoruz. Ama bu olduğumuz noktadan ayrılmamıza engel olmuyor. Gelecek, diyoruz, olacak, sevecek, gidecek, bilecek, başlayacak, bitecek, çıkacak, soracak, bakacak, kalacak…
Peki sonuç?
Durun durun beni yanlış anladınız! İstediğin şeyleri geride bırak demek istemiyorum. Aslında tamamen “isteyince olmuyormuş” diyorum. Çok istersen olur zırvalamalarını duyma artık diyorum. İçinden geçen şarkı o an radyoda çalmaya başlayınca “tüh ya keşke başka bir şey isteseymişim” demeye bir son ver diyorum.
İsteme demiyorum, hobi olarak yine iste ama sadece isteyince olmuyor diyorum. Hep bekliyoruz, ha oldu ha olacak… Hep istiyoruz, ha geldi ha gelecek… Ama sormuyoruz ki istediğimiz şeye sahip olmak için ne yapıyoruz?
Ya da istediğimiz şey neden gerçekleşsin ki? Ne kadar hak ediyoruz ki olmayınca kahrediyoruz?
[box type=”info” ]
Bazen insanlar gerçeği duymak istemezler çünkü sanrıları yıkılsın istemezler. | F. Nietzsche
[/box]
Fark et, fark at! Kurnazlığı bir kenara bırakacak olursak, biz ne yaptık ki ne bekliyoruz? Korkma sor kendine! Kabul edelim ki o hayranlıkla izlediğimiz kahramanlar, istemekten çok daha fazlasını yaptılar.
Sordular;
*Gerçekten ne istiyorum?
*İstediğim şey neden gerçekleşsin ki? (Hak ediyor muyum?)
*Diyelim ki her şey istediğim gibi oldu. Bu bana ne sağlayacak?
Formül basit:
İste, sorgula, sağlama yap!
İşte bu kadar basit, bir o kadar da gerçek…
Yazan : Tugce Gucnar Kengil | E-Koc
nasıl iletişim kurabiliriz