Anasayfa / İnsan İlişkileri / Sevgiliyle konuşmak sanattır!

Sevgiliyle konuşmak sanattır!

Sevdiğiniz insana kendinizi ifade etmekte güçlük yaşıyorsanız, merak etmeyin yalnız değilsiniz! Yanlış anlaşılmak ya da kaybetme korkusu çiftler arasında iletişim kazaları yaşanmasına neden olabiliyor… Kadınlar son yüzyılda erkeksi özellikler ve davranışlar sergiliyor. Erkekler ise dişi… Kadın olmaktan öylesine korkuyoruz ki… Ruhumuzun derinliklerinde bir dişi var aslında. Ama onun etrafını kalın bir kabukla sarıp erkeksi, savaşçı, mücadeleci, koruyucu, müdahaleci, duyguları bastıran, güvenmeyen, analitik davranan insanlar halini alıyoruz. Sosyal hayatta, hatta sevdiğimiz erkekle ilişkimizde bile liderlik etmeye, kontrolcü davranmaya çalışıyoruz. Erkek ise ruhunda saklı özellikleri bırakıp daha dişi, sorumluluk almayan, sırtını parasal anlamda kadınına yaslayan, bencil, kimi zaman kadınının elindeki bir poşeti bile taşımaktan uzak, hatta kadını duygusal anlamda doyurmayı bile tam olarak bilmeyen bir hale dönüşüyor. Bu da iletişimimizi fena halde olumsuz etkiliyor. Konuşarak anlaşacağımızı sanıyoruz, öyle değil mi? Neden olmasın? Ama kadın dişi, erkek ise erkek gibi konuşabilirse, sonuç güzel olur. Aksi takdirde, son dönemlerde çok fazla rastladığımız gibi, ilişkileri kemiren, duygusal bir kısır döngünün içinde buluveririz kendimizi.

KADINLAR NEDEN KORKAR?

Bilinçaltında en derin olanı kaybetme korkusudur. Çünkü kadının ilk içgüdüsü doğurganlıktır. Yeni nesli yetiştirmektir. Taş devrinden itibaren biriktirdiğimiz duygusal mirasımızda çalışmak yoktu. Kariyer yoktu. Çocuk doğurduğumuzda, sevgiliyle konuşmakerkeğimizin eline bakıyor, onun avcılık ve koruma yeteneklerine güvenmek zorunda kalıyorduk. Elbette en büyük endişemiz, terk edilmek, çocukla ortada kalmak, yalnız kalmak ya da tercih edilmemek gibi sorunlardan oluşuyordu.

Peki ya erkekler neden korkar? Onların da yetersiz ve başarısız olmaktan ödleri kopuyor. Kaynağı penis. Bunu iki alanda kendilerini kanıtlamaya çalışarak örtbas ediyorlar: Cinsellik ve para konusunda. Yani erkeğin gücü ya birlikte olduğu kadınlardan gelecek ya da işindeki başarısından. Bu durumda kadının duygusal ve ruhsal ihtiyaçlarını hatırlayamıyorlar. Çünkü bizler toplum olarak erkekleri böyle yetiştiriyoruz. Duygularını bastırmalarını bekliyoruz. Bu da çiftlerin birbiriyle hatalı iletişim kurmalarına sebep oluyor. Kadınlar saldırgan, erkekler ilgisiz. Kadınlar duygusaldır. Ve duygularını paylaşmayı severler. Özellikle de sevdikleri erkekle… Mesela, ilgisizlik hissediyorlarsa, bunu muhakkak söylemeleri lazım. Yoksa içleri rahat etmez. Bunun çok tehlikeli olduğunu söylediğimiz zaman, “Ne yani sorunlarımızı da mı paylaşmayalım? Çok saçma. O zaman kendimi ifade etmemiş olurum” diyorlar. İfade etmenin de bir yöntemi olmalı. Çünkü kadın erkeğini kaybetmekten korkuyor. İçin için “Acaba başkası mı var?“, “Artık beni sevmiyor mu?” diye düşünmeye başlıyor.

YETERSİZLİK HİSSİ ACI VERİR

Sevdiği erkeği çağırır ve ona ’paylaşmak’ adı altında şikayetlerini iletir. Sonuç alacağını umar. İçindekileri söylemiştir ya, dürüstlük göstermiştir. Artık erkeğinin ona daha fazla ilgi göstermesini bekler. Oysa erkek, kadının duygularını anlamayamaz. Çünkü o bilinçaltındaki yetersizlik korkusu ile boğuşmaya başlamıştır. Kadınını mutlu etmeye yetmiyordur. Başarısızdır. Söylenenleri tam olarak duymaz. Sadece ruhunda saklı duyguları açığa çıkmıştır. Suçluluk hisseder. O da tek bir şeye sebep olur. O kadınla artık sevişme isteği azalır. Çünkü yaralanmıştır. İlgisi daha da söner ve uzaklaşır. Kadın da haklıyken haksız duruma düşer.

Bir kadının, sevdiği adama kendini yetersiz hissettirmesi, erkeğin canını çok acıtır. Eğer erkek kadına “Sevgilim artık seninle sevişmek içimden gelmiyor çünkü çok şişmanladın,” dese ne hissederdiniz? Erkeğe de yetersizlik ve suçluluk hissettirilmesi, benzer şekilde yaralar. Acı çektirir. İlgisizliğini daha da artırır. Onları bu şekilde kontrol edemeyiz. Doğru olan, ders verir gibi olmadan, sadece olumlu şekilde konuşarak erkeği teşvik etmektir. Örneğin “Son zamanlarda benimle ilgilenmiyorsun,” demek yerine “Birtanem, geçenlerde seninle sohbet ederken bana nasıl da güzel ilgi göstermiştin. Öyle hoşuma gitti ki… Ara sıra böyle güzel sohbetlerimizi tekrarlayalım, olur mu? Sana bazen çok ihtiyacım oluyor,” demeniz daha doğru olacaktır. Sevdiğinizin güzel davranışlarını takdir ederek teşvik verin. Olumlu cümlelerle konuşun. Ne istemediğiniz değil, neyi beğendiğinizi söylemeye çalışın. Bunları da yapamazsanız, çok güvendiğiniz ve ona yakın bir erkek arkadaşından, sizin adınıza konuşması için rica edin. Onlar birbirini daha iyi ve önyargısız anlayacaktır.

Yazan : Seda Diker
Kaynak : Sabah Gazetesi

Hakkında Özgür ŞAHİN

Türkiye'nin en büyük kişisel gelişim sitesi olan kendinigelistir.com projesinin sahibidir. 2006 yılından bu yana #kişiselgelişim alanında birçok yeniliği bünyesinde bulundurduğu sitede "beden dili, iletişim teknikleri, başarı hikayeleri, motivasyon teknikleri, özgüven gelişimi" gibi bir çok ana tema üzerine yazar, çizer, karalar, öğretmeye çalışır.