Türkiye'nin en büyük kişisel gelişim forumu misyonu taşıyan kendinigelistir.com sitesi Özgür Şahin tarafından hayata geçirilip, geliştirilmektedir. © 2024. Tüm hakları saklıdır.

blank
  1. Anasayfa
  2. Bir de bunlar var!
  3. Sümbül Soğanı

Sümbül Soğanı

Özgür ŞAHİN Özgür ŞAHİN -

- 6 dk okuma süresi
37 5

Küçük bir kızdım daha. Mahalledeki komşu bahçelerin ayva ağaçlarına çıkardım gizlice. Henüz olmamış yeşil ayvaları ağaçtan koparır, üzerindeki tüyleri kirli ellerimle sıyırır ve damağımda ekşi acılık bırakan meyveyi afiyetle yerdim. Ayvanın ağzımda bıraktığı kekremsi tada bayılır, bahçe sahibinin beni yakalamasında korkarak yine gizlice bahçeden ayrılırdım. Tüpte şokellalar yeni piyasaya çıkmıştı. Nohut tozu yemekten bıkmıştım, bu yüzden bu yeni tadı üstümü başımı kirleterek emmek en büyük keyfim olmuştu. Şokella yemek bayramlara has bir zevkti çünkü; başka zamanlarda onu alacak param olmazdı. Para yoktu zaten hayatımda. Temel ihtiyaçlarımı karşılayan ailemin parasının olması yeterdi.

Yağmur sonrasıydı. Evde oturmaktan sıkılıp sokağa çıkmıştım. Muhtemelen oynayacak topum da olmadığı için arkadaşlarımla ben mahallenin çamur içindeki bir boşluğunda, yağmurla ıslanmış toprağı yoğurup küçük nesneler yaptığımızı, sonra onları kuruttuğumuzu hatırlıyorum. Sanki bir sanat şaheseri yaratmış gibi, hayranlıkla eserime bakmıştım. İçleri çamurla dolan tırnaklarımı gören annemin şaşkın bakışları hala aklımda.

En büyük korkum bahçedeki kurbağalardı. Geceleri vıraklamaya başladıklarında yakınlarından geçmeye korkardım. Sanırdım ki kurbağalar beni gördüklerinde üzerime tükürecekler ve o tükürüklerin değdiği yerler siğillerle dolacak.
Ramazanlarda ise mahallenin davulcusundan korktuğumu hatırlıyorum. Gecenin sessizliğinde gürültüyle yaklaşan o adam bir canavara dönüşür ve gecenin devamını anne babamın yatağında geçirmeme sebep olurdu.

küçük şeyler

Sonra büyüdüm. Çocukluktan çıktığım söylendi bana. Artık daha ağırbaşlı olmam, konuşmam yerine susmam, koşmam yerine yürümem öğütlendi. Büyümek hem başka bir dünyayı keşfetmekti hem de sancılıydı. Derslerime çalışmam ve başarılı olmam bekleniyordu. Her sabah tırnak ve temiz mendil kontrolünden geçtiğim için çamurlara yaklaşamaz olmuştum. Ayva ağaçları seyirlikti sadece. Büyümek rahatça gülememek, yaramazlık edememek, düşünmeden konuşamamaktı. Artık daha az gülüyor, daha yavaş hareket ediyor ve söz verilmeden konuşmuyordum.

Öğrencilik yıllarım (yüksek lisans öğrenimim hariç) 16 yıl sürdü. Benden bekleneni yaptım ve okullarımı sırayla, sınıfta kalmadan bitirdim. Peki nerede kaldı benim tasasız, gamsız, kocaman gülüşlü, masum çocukluğum? Aynı kişiler olabilir miydik o küçük kız ile ben? Şimdilerde ne kadar farklı görünüyoruz oysa…

Yaşım ilerledikçe sorumluluklarım, tasalarım, korkularım arttı. Başarısızlıklarımın bende yarattığı hayalkırıklığı, bilya oynarken kaybettiğimde yaşadığım hayal kırıklığından daha yoğun olmaya başladı. Ufak kazanımlar artık yetmez oldu, önce bedenim sonra hayallerim büyüdü. Parayla alınacak isteklerim şokella ile sınırlı kalmadı. Her acı, her yaşanmışlık beni olgunlaştırdı; ders aldım ve bir daha aynı şeyi yapmadım. Sütten ağzım yandıkça, yoğurdu üfleyerek yemek yerine, sütten vazgeçtim. Böylelikle sütün ağzımı yakmasına ilelebet son vermiş oldum. Bazen dersler çıkarmak yerine, hayata küsüp kabuğuma çekildim. Kabuğuma çekildikçe hayat daha da çekilmez oldu. “Mutlu olacağım bir şey yokken ortada, neden öyle görüneyim” dediğim anda kısırdöngü başladı. Kendime acıdığım, özgüvenimin düştüğü noktada çaba sarfetmekten, mutlu olmaya çalışmaktan toptan vazgeçtim. Hep bekledim ki, benim dışımda birşeyler gelişecek veya bir mucize olacak ve hayatım değişecek. Acılarım, hayalkırıklıklarım, öğrenmişliklerim hayata karışmamı engelledi. Hayatı zaman öldürme faaliyeti olarak algılayıp, daha da derine çekildim. Sonra hep sevdiklerim sayesinde çıktım karanlıklardan. Beni her durumda karşılıksız seven ailem her düştüğümde tuttu, kaldırdı beni ayağa.

Geçen seneden sakladığım sümbül soğanlarını toprağa gömdüm 2 ay önce. Ara sıra suladım onları. Bu hafta başında soğanların başverdiklerini gördüm. Çocukluğumun küçük mutluluklarını hatırlattı bana. Nasıl eğri bürü, kurumuş çamurdan nesneler bakınca keyif veriyorsa bir sümbül soğanı da aynı mutluluğu verdi bana. Ne kadar kolaymış halbuki mutlu olmak.

Mutlu olmak için büyük kazanımları beklemenin anlamsızlığını düşündüm bütün hafta. Kendime bir yapılacaklar listesi hazırladım. Bu listede neler mi var? Tabi ki çamurla oynama, uçurtma satın almadan evde yapma, boyuna iple asılmasada renkli renkli silgiler alma, kalem kutusu edinme, vs gibi çocukluğumun mutlulukları olacak. Ayva ağacı görürsem de yeşil, ham ayva koparacağım dalından; dalında o küçük kızı bulma ümidi ile.

Yazan : Zuhal Karan | Engelsiz Farkındalık

Özgür ŞAHİN

Türkiye'nin en büyük kişisel gelişim sitesi olan kendinigelistir.com projesinin sahibidir. 2006 yılından bu yana #kişiselgelişim alanında birçok yeniliği bünyesinde bulundurduğu sitede "beden dili, iletişim teknikleri, başarı hikayeleri, motivasyon teknikleri, özgüven gelişimi" gibi bir çok ana tema üzerine yazar, çizer, karalar, öğretmeye çalışır.

İlgili Yazılar

5 Yorum

  1. blank
    emre - -

    Gerçekten çok harika bir yazı.

  2. blank
    tly - -

    yazinizi öyle umutsuz caresiz bir zamanimda okuma firsati buldum ki, yüzümde tebessüm olustu ve kendi cocuklugum geldiaklima unuttugumuzu sandigimiz ne kadar cok yasanmisligimiz varmis oysaa…

  3. blank
    Murat - -

    Yazınızı okumakla beraber içimde ki umutsuz çocuk bir anda canlanıverdi.Hayata daha pozitif bakmayı öğrendim.Yazılarınızın devamını bekliyoruz…

  4. blank
    betüL - -

    gerçekten harika bi yazı yüreğinize sağlık teşekkürler…

  5. blank
    İREM - -

    tüylerim diken diken oldu gerçekten güzel bir yazı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.