Üvey Anne Hikayeleri

Reddetmiştim varlığını, hiç kabullenmemiştim babamın eşini… Ateşle kar gibiydik aslında. Birimiz diğerimizi yok ediyor ya da azaltıyorduk. Onunla geçen her saniye üçle beşle çarpılıyordu sanki…” Araştırmacı yazar sevgili Pınar Çekirge’nin yeni kitabı Üvey Anne Hikayeleri’nin sayfa 85’teki bir paragrafından alınma bu iç titreten satırlar. Toplumun kanayan yaralarından biri olan, can acıtan üvey anne olgusunu psiko-sosyal dinamikleriyle ele alırken, aile içinde yaşanan duygusal tavmaları, yaşanmışlıkları Türk Edebiyatı’ndan seçkin örneklerle aktarılıyor Pınar Çekirge’nin Bahadır Bakım ile birlikte kaleme aldığı bu kitapta.

Üvey anne ve üvey çocuk arasındaki bitmeyen hesaplaşmaya çözüm sağlayacak pratik öneriler, kolayca uygulanacak çözümler sunarak aktaran kitapta ”Üvey çocuklarınızla dost olmaya çalışın. Okul arkadaşları, hobileri hakkında konuşabileceğiniz o kadar çok şey olacak ki, şaşıracaksınız” deniliyor. Sağduyuya çok önem verilmesi gerektiğinin üzeri ısrarla çizilerek, üvey annelikle birlikte kişinin belki de hayatının en zor ve çetin döneminin başladığına işaret edilen kitapta, öncelikle iyi bir gözlemci olunmasıda öneriliyor.

Üvey kavramını hayatımın hiçbir bölümünde (şuana kadar) yaşamadığım halde kitabın konusu ve konun akışı beni çok etkiledi. Sevgili Pınar Bey’le bir görüşmemizde kitap üzerine konuştuk, aklımdakileri sordum o da herzamanki içtenliği ve samimiyetiyle yanıtladı;

– Neden üvey anne? Anne üvey olunca neler oluyor?

Anne olarak yüceltilen kadın, üvey anne olduğunda ezilmekte, kınanmakta kategorize edilip yaftalanmaktadır sürekli olarak. Toplumsal gözaltındadır. “üvey anne” sadece aynı evi paylaştığınız bir “yabancı”dır. Tanımı gereği onun sevgisi, öz annenin sevgisiyle yarış edemez. Bir de bunun üzerine küçüklüğümüzden itibaren hepimizin kafasının içine sokulmuş üvey anne aleyhtarı düşünceleri eklerseniz, karar vermeniz hiç de zor olmaz: Üvey anneler kötüdür! İlk çocukluk yıllarından beri dinlediğimiz, okuduğumuz, izlediğimiz masal, öykü, roman ve filmlerde nedense hep “cadı, büyücü, çirkin, kötü kalpli, merhametsiz, sevgi kısırı, ruh hastası” üvey annelerden söz edilirdi. Onlar yüreğe batmış bir iğne olarak tanımlanırlardı adeta.

– Üvey annenin “kara yama” olarak anılmasının sebebi nedir peki?

Üvey anneler hain ve zalimdiler; üvey çocuklarına yapmadıkları fenalık kalmazdı. Pamuk Prenses’e zehirli elmayı sunan; Külkedisi’ni ocak başında süründüren, eziyet eden; Hansel ile Gretel’i ıssız bir ormanda tek başlarına ölüme terk ettiren yine o üvey anneler değil miydi?

– Hansel ve Gretel demişken; Orta Avrupa’dan çıkıp tüm Anglosakson kültürünü içine alan masallarda karakterize edilen üvey anne/çocuk figürleri hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Bütün dünyada en çok okunan masal kitaplarının başında gelen Andersen ve Grimm Kardeşler’in “Cinderella”, “Periler”, uvey anne hikayeleri“Oduncunun Çocukları”, “Pamuk Prenses ve 7 Cüceler” adlı kitaplarında altı defalarca çizilen karakterler nedense hep mağrur, gaddar, haset ve kıskançlıklarla dolu; genelde orta yaşlı, kindar üvey annelerdi. Hemen tüm uğraşları, üvey çocuklarına dünyayı nasıl zehir edebileceklerinin planlarını yapmaktı.

Üvey anne sözcüğünün çağrıştırdığı “kin, ceza, nefret, kötülük, kıskançlık, zulüm, ihanet” vb. kavramlar hemen tümüyle soyut kelimelerdi, korku ve tedirginlik doluydu. Düşmanca tavır alışlar sözkonusuydu. Tıpkı Reşat Nuri’nin “Taş Parçası”nda anlattığı haris, genç üvey anne gibi. Quasimodo’nun şeytan ruhlu üvey babası ya da…

“Üvey anne denince aklınıza ilk gelen nedir?” diye sorduğumuz değişik yaş gruplarından kadın/erkeklerden aldığımız yanıtlar; daha önce de belirttiğimiz gibi, ilk çocukluk yıllarından beri ısrarla dinlemiş, izlemiş ya da okumuş olduğumuz “üvey anne” ağırlıklı onca kitap, film kahramanlarıyla yaratılan kalıplaşmış “kindar, kötü yürekli üvey anne” modeliyle örtüşmekteydi. İşin ilginç yanı, kendileri ya da yakın çevrelerinden herhangi birinin üvey anneye haiz olmadığını açıklayanlarda bile “cici anne”ye karşı beslenen husumet, olumsuz yargı ve düşünceler son derece belirgin bir seyir takip ediyordu.

– Peki bir üvey anne bu süreci nasıl yönetebilir?

Şuna inanıyorum üvey anne, biyolojik olarak dünyaya getirmediği çocukların sorumluluklarını üstlenecekse kimi sorunları önceden kabullenmek zorunda. Daha en baştan sıcak bir kabul göreceği umudunu taşımasın. Hem üvey çocuk,hem üvey anne için zor bir süreçtir bu. Taşların yerine oturması yıllar alabilir. Sadece anlayış, koşulsuz sevgi,saygı,hoşgörü ile çok sorun baştan giderilecektir zaten…

– Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Çekirdek ailelerin o ya da bu nedenle parçalandığı, dağıldığı; ikinci, hatta üçüncü-dördüncü evliliklerin çoğaldığı günümüzde “üvey anne/baba” kavramını, kitabımızda detaylıca aktardığımız gibi yeniden ele almamız etraflıca değerlendirmemiz, tanımlamamız gerekiyor. Çok geç kalmadan başarmalıyız bunu. Hem de hemen şimdi! Özdemir Erdoğan bir şarkısında şöyle der: “Çocukları büyütmüşler öcülerle, devlerle… Yok ederiz onları… Sonsuz sevgilerle…”

Korkularla büyütmeyelim çocuklarımızı… Sanki öncesi veya sonrası yokmuşcasına dayatılan “kötü yürekli, hain üvey anne” ezberini değiştirme zamanı… “Üvey” kavramıyla yüzleşme zamanı artık.

Sevgilerimizle.

Hülya Konar

Pınar Çekirge’nin kitap ve fotoğraflarla donamış sıcacık enerjiyle dolu ofisi.

Hakkında Özgür ŞAHİN

Türkiye'nin en büyük kişisel gelişim sitesi olan kendinigelistir.com projesinin sahibidir. 2006 yılından bu yana #kişiselgelişim alanında birçok yeniliği bünyesinde bulundurduğu sitede "beden dili, iletişim teknikleri, başarı hikayeleri, motivasyon teknikleri, özgüven gelişimi" gibi bir çok ana tema üzerine yazar, çizer, karalar, öğretmeye çalışır.