Hayatta en önemli seçimlerimizden bir tanesi de neye önem verip neye önem vermeyeceğimiz konusundaki seçimimizdir. Benzer şekilde neye üzülüp neye üzülmeyeceğimiz de önem vermemiz gereken bir konu.
Zor bir dönemden geçiyoruz. Zaten yeterince üzüntülü haber duyuyoruz ya da izliyoruz. Bu dönemde bir de kendi hayatımızdaki aslında çok da önemli olmayabilecek konulara üzülürsek işimiz zorlaşır.
Geçenlerde bir danışanım ile yaptığımız görüşmede ilişkisi ile ilgili olarak yaşadıkları ufak bir sorundan ve bu sorunun onu nasıl üzdüğünden bahsetti. Ben de ona “bundan bir yıl sonra bu konuyu hatırlayacak mısınız” diye sorduğumda, “muhtemelen ikimiz de bir hafta bilemedin bir ay sonra bu konuyu unutmuş oluruz” diye cevapladı.
Bu yaklaşımı olabildiği ölçüde uygulamaya çalışmalıyız. Gerçekten önemli şeyler için üzülme becerimizi de ancak bu şekilde koruyabiliriz diye düşünüyorum.
Öyle bir dönemden geçiyoruz ki hepimizin biraz daha umutlu, iyimser ve neşeli olmaya ihtiyacı var. Kendi işimizi zorlaştırmayalım. Çoğu zaman incir çekirdeğini doldurmayacak konular için tartışabiliyor ya da üzülebiliyoruz.
Bu dönemde hepimizin ilişkiler ve iletişim konusunda biraz daha dikkatli davranmaya ihtiyacımız var. İçinde olduğumuz süreci yalnız başımıza değil birlikte olduğumuz ve sevdiğimiz insanlarla birlikte atlatacağız. Her zamankinden daha fazla sevgiye ihtiyaç var.
Küçük şeyleri önemsemekten ve küçük şeyleri dert etmekten, sorun yapmaktan en azından bu dönem için vazgeçelim, üç aylık bir mola verelim buna.
Bu şekilde hepimiz daha huzurlu ve rahatlamış hissedebiliriz.
Sevgi ile kalın.
Yazan ve Kaynak : Mert Çuhadaroğlu, mertcuhadaroglu.com