İnsanların birçoğu özellikle dış kaynaklı değişimler söz konusu olduğu zaman uyum güçlüğü çekiyorlar. Uçaklar bu kadar ucuzlamadan önce uzunca süre Varan Turizm şirketinin otobüsleriyle seyahat ediyordum. Bir gün İstanbul Ataşehir’deki terminallerini Dudullu’ya taşıdılar. Eskiden 9 dakikada ulaşabildiğim bu terminale artık daha uzun sürede ulaşacaktım. Bu değişikliğe içsel bir tepki gösterdim. Dışsal bir tepki göstermem anlamsızdı. Yani bir mektup yazmak, neden bu terminali başka bir yere taşıyorsunuz diye sormak pek bir fayda getirmeyecekti. Çünkü koca şirketin mutlaka ki, bu terminal yerini taşımayla ilgili geçerli nedenleri vardı. O sıra kafamın içinde bu değişime direnç gösterdiğimi fark ettim. Bu taşınmanın da bir avantaj olabilir diye düşündüm. Sonradan araçla yeni terminale ulaştığımda yolun 11 dakika aldığını fark ettim; yol sadece iki dakika daha uzamıştı. ama hepsi o kadar. Üstelik yolun tamamını otobandan gidebiliyorduk artık.
Daha önce danışman olarak çalıştığım bir kurumda yönetim değişti. Kurmay görevlerde çalışan herkes yeni yönetime bir tepki gösterdi. Eski yönetimin tarzıyla yeni yönetimin tarzı hiç birbirine benzemiyordu. Ayrıca yepyeni bir vizyon ve hedef seti vardı. Sonunda 11 danışma kurulu üyesinin tamamı, yeni yönetim döneminde ayrıldılar. Yeni yönetim geldiğinde kendime şunu sordum: Yeni yönetime nasıl katkıda bulunabilirim? Bu soru cevap olarak bana eski yönetime sunduğum hizmetlerin dışında bazı konuları gündeme almama yardım etti. Böylece kurumla çalışmaya devam ettim.
Arkadaşlık tarihçesi tutacak kadar geniş bir arkadaş çevresine sahip oldum. Çok iyi arkadaşlarım oldu ve onlarla çok güzel zaman geçirdim. Ne var ki, zaman ve olaylar, birlikte birkaç yıl geçirdiğim arkadaşlarımı benden uzaklaştırdı. Ama ne bir çatışma, ne de bir husumet buna neden oldu. Bazısı yurt dışına yerleşti; bazısı başka bir şehre gitti; bazısı aşırı yoğun bir iş temposuna girdi; bazısı da şehrin bana oldukça uzak bir köşesine yerleşti. Araya giren mesafe ya da işler, her gün görüştüğüm, saatlerce sohbet edip hayatımı paylaştığım bu insanları benden aldı. Çok sevdiği arkadaşından ayrılan hemen herkes üzülür; ben üzülmedim. Çünkü eskilerinin çıkışlarıyla birlikte hayatımda yeni arkadaşlar için yer açılmış oluyordu. Üstelik eski arkadaşlarıma da istediğim zaman erişebiliyordum.
Değişimle ilgili en zor işlerden bir tanesi, özellikle dışsal değişimleri kabul etmektir, Varan hikayesinde olduğu gibi. İş yerinde üstleriniz ya da müşterileriniz hiç istemediğiniz bir değişiklik yapabilirler. Arkadaşınız ya da nişanlınız hiç istemediğiniz halde sizden ayrılabilir. Çocuğunuz ona olan tüm sevginizi bir kenara koyarak yurt dışına okumaya gidebilir. Ekonomik koşullarınızın geriye gitmesinden dolayı, alıştığınız standartların altında yaşamak zorunda kalabilirsiniz. Bütün bu koşullar altında yapacağımız şey, değişimi kucaklamaktır. Değişimi kucaklamak, önemli ölçüde bir paradigma (anlayış) değişikliği yapmakla ilgilidir. New York Üniversitesi’nde öğrenciliğimin ilk haftalarında şehrin soğuk havası ve Amerika’daki kıtaya özgü böceklerden şikayet ediyor; sürekli içimden “Ah şimdi Türkiye’de olmak vardı” diyordum. Ne var ki, eğer Amerika’da doğmuş olsaydım, soğuk havayı da, Amerika’ya özgü böcekleri de normal kabul edecektim. Bütün anlattığım örneklerde, eğer değişim gerçekleştikten sonra o kişi ve kurumlarla bağlantı kursak hiçbir direnç göstermeden o durumu kabullenirdik. Örneğin, Varan Turizm’in eski terminalini bilmeden yeni terminalini öğrenseydim; onu kabul etmek daha da kolay olurdu.
Dolayısıyla değişimi kucaklamanın en kolay yolu, eskiyi aklımızdan hızla silip sanki yeni hep varmış gibi düşünmektir.
Yazan : Melih ARAT