Hayatımız boyunca, başlangıçtan bugüne üstümüze pek çok yük bindirildi. Daha ufacık bir çocukken başladı istekler; emeklesin, yürüsün, konuşsun, önce okumayı o söksün, sınıfta birinci olsun, her konuda başarılı olsun, üniversitede herkesin kabul ettiği bir bölüm kazansın, başarıyla bitirsin, işe girsin çalışsın, evlensin, çocuk sahibi olsun… İşte bize doğar doğmaz kodlanan görevler…
Ne acıdır ki çoğumuz bize biçilen bu görevlerin dışına çıkmanın, bazılarından vazgeçmenin veya farklı bir yol izlemenin yanlış olduğunu düşünüyoruz. Israrla bu sıralama gerçekleştirilmeli, yoksa başarısız oluruz sanıyoruz. Oysa başarı o kadar basit ve tek açılı bir kavram değil. Biz bu kıstasları yerine getirmeye çalışırken dünyanın tüm yükünü sırtımızda taşıyormuşçasına acı çekiyoruz boş yere. Her zaman başka bir yol olabileceğini bilmeden körü körüne tek yoldan dümdüz gidiyoruz. Çünkü korkuyoruz. Sürüden ayrılanı kurt kapar misali ödümüz patlıyor sıradışı olacağız da ardımızdan ”anormal” diyecekler diye. Halbuki hayatta en önemsiz şey ”diğerlerinin düşünceleridir” bence. Burada kastettiğim bizim hakkımızdaki düşünceleri elbette. Yoksa herkesin fikri saygı duyulmaya değer olabilir.
Bu arada şuna da değinmek isterim, normal olmamak için gerçekten ve gereksiz bir şekilde anormalleşenler de var. Bu kişiler de aslında kendileri değiller. Tıpkı normal olmaya çalışanlar gibi rol yapıyorlar. Ama hayat o kadar kısa ve aynı zamanda o kadar uzun ki… Rol yaparak geçirip boşa harcanmayacak kadar kısa ve rol yaparak geçirilerek ruhumuza işkence edilemeyecek kadar uzun.
İnsan neden ruhuna işkence eder? Her kendini farketmiş insanın içinde bir takım arzular vardır. Masa başında oturmuş deli gibi çalışırken bir deniz kenarında olmanın hayalini kurar mesela biri. Ama o hayal ya bir yaz tatili ya da emeklilik içindir. Daima geleceğe atılmış bir arzu… Peki neden şimdi değil? Neden şimdi hayalini kurduğumuz hayat için bir adım atamıyoruz? Evet biliyorum diyeceksiniz ki, sorumluluklarımız var. Ailelerimiz, eşlerimiz, çocuklarımız var. İşte ben de tam burada konunun özüne değinmek istiyorum. Çocuklar… Her şey çocuklukta başlıyor.
Çocuklarımızı büyütürken lütfen geleneksel yetiştirme modelini örnek almayalım artık. Yeteneklerinin ve hayallerinin üstüne gidelim. Özgürce düşünmesine ve sağlıklı kararlar almasına yardım edelim. İlerde yukarıda belirttiğim görevleri yerine getirmek adına hayallerinden vazgeçmiş ve elinde olan hayatla yetinmeye mahkum, mutsuz bireyler yetiştirmeyelim. Onlara kendilerini tanıma fırsatı verelim. Hayatın içinde nelerden zevk alıyorlar? Nelere karşı meyilli ve başarılılar? Ne yapmak veya ne olmak istiyorlar? Bunlara önem verelim.
Geçenlerde arkadaşlarımla tatile gittiğimde bir anneyi gözlemleme fırsatı bulduk. 7 yaşlarında bir kız çocuğu vardı. Çocuğu sürekli kendi yapamadığı şeyleri yapması konusunda güdülüyordu. Başarılı olamazsa da azarlıyordu. Zorla kendi seçtiği arkadaşların yanına gönderiyor ve diğer arkadaşlarla iletişim kurmasını engelliyordu. Ve çocuğu ”kaliteli arkadaş seçimi yapamamak” ile suçluyordu. Turistlerle arkadaş olmasını, diğer insanların onun işine yaramayacağını söylüyordu… Doğrusu küçük kız için çok üzüldüm. Tatilde bu şekilde davranan bir anne kim bilir normal hayatta çocuğa ne şekilde dayatmalarda bulunuyor! Bu anne, kendi hayallerini ve hatta komplekslerini çocuğa aşılamak konusunda harika bir örnek. Ve çok açık ki, çocuğun kendisinden ayrı bir birey olduğunun farkında değil.
Zaten ülkemizdeki çocuk sahibi olma sebeplerine baktığımızda, durumun vahimliği ortaya çıkıyor. İnsanlar sadece bir gereklilik olduğundan ya da hormonal bir arzu ile çocuk sahibi oluyor genelde. Çocuğa nasıl bir eğitim vermesi gerektiği konusunda hiç bilgi sahibi değiller. Elbette bu durumu sadece ülkemize mal edemem. Dünyanın her yerinde farkındalığı gelişmemiş insanlar yaşıyor. Sayıları da oldukça fazla. Ben diyorum ki, çocukluktan özgür düşünceyi ve kalıpsızlığı aşılayalım ki evlatlarımıza, ilerideki yaşamlarında sıkıntı çekmesinler. Mecburiyetten bir işte çalışıp, mecburiyetten evlenmesinler ki kendi hayatlarının sahibi olabilsinler. . Kendilerine gerçekten uygun bir iş ve eş sahibi olsunlar. Hayallerini onun yüzünden ertelemek yerine, birlikte gerçekleştirebilecekleri bir hayat arkadaşı sahibi olsunlar.
Her şeyden önce çocuk olsun, büyük olsun hepimiz bilmeliyiz ki seçeneğimiz hep var. Her seçim bir vazgeçiştir ama hayat zaten bundan ibaret. Korkularınızdan kurtulduktan sonra hayatın ne kadar kolaylaşacağını göreceksiniz. Biraz cesaret ve biraz inanç ile çözülemeyecek problem yoktur unutmayın ;) Tabii ki sevgi en önemli ihtiyaç. Sevgi olmadan hiçbir şey olmazdı bu dünyada. Dünya gördüğümüzden çok daha fazlası. Bunun farkına vardığımızda eminim gelecek de, o hep güzel olacağını beklediğimiz gelecek de bir çeşit cennete dönüşecek.
Yeniden buluşmak dileğiyle…
Yazan : Aslı Ece Özdoğan / kendinigelistir.com