Türkiye'nin en büyük kişisel gelişim forumu misyonu taşıyan kendinigelistir.com sitesi Özgür Şahin tarafından hayata geçirilip, geliştirilmektedir. © 2024. Tüm hakları saklıdır.

  1. Anasayfa
  2. Başarı Yazıları
  3. Hızlı Düşünmek ve Yavaş Karar Vermek

Hızlı Düşünmek ve Yavaş Karar Vermek

Özgür ŞAHİN Özgür ŞAHİN -

- 11 dk okuma süresi
339 0
hızlı düşün ve yavaş karar ver

“… Yoğun çalışma saatlerimizi sürekli eğlence içinde geçiriyorduk. Birlikte çalışmaktan aldığımız zevk, bize olağanüstü bir sabır kazandırdı; hiç sıkılmazsanız, mükemmelliğe ulaşmak için çabalamak çok daha kolay olur. Belki daha da önemlisi, eleştirel silahlarımızı kapıda bırakıyorduk… eleştirmeye ve tartışmaya meraklıydık… fakat ikimiz de ötekinin söylediği herhangi bir şeyi kafadan reddetmedik… Amos daha mantıklı, daha teoriye yönelik bir düşünürdü… Ben daha sezgiseldim… Birbirimizi kolayca anlayacak kadar benzer, şaşırtacak kadar da farklıydık… ortak çalışmamız ikimizin de hayatında yaptığı en iyi iş oldu.” [1]

Bu cümleler (vurgular bana ait), son yılların en etkileyici kitaplarından biri olan Daniel Kahneman’ın Hızlı ve Yavaş Düşünme kitabından. Kahneman, kariyerini insan zihninin karar alma ve muhakeme süreçlerinin psikolojisini anlamaya adamış ve bu arada davranışsal iktisada yaptığı katkıları nedeniyle 2002 Nobel Ekonomi Ödülü’ne layık görülmüş bir psikolog. Bu satırlar da kitabın ortaya çıkmasına zemin hazırlayan bilimsel çalışmalarının serüvenini anlatıyor. Yazıda adı geçen Amos, Kahneman’ın bu süreçte birlikte çalıştığı bilişsel ve matematiksel psikolojinin önde gelen isimlerinden Amos Tversky (1937-1996).

Kendinizi Tanıyın ve Kendi Dedikodunuzu Kendiniz Yapın

Bizi ilgilendiren, kitabın ortaya çıkış serüveni değil elbette. Ancak bu satırları benim gözümde değerli kılan, yazarın kitabında ana tema olarak işlediği ve “1. Sistem” ve ”2. Sistem” olarak tanımladığı insan zihninin karar alma mekanizmasının iki unsurunun da (iki benlik) çok iyi bir metaforu olması. Dahası, bu metaforun “mükemmelliğe ulaşmak (yolda olma hali ve süreci) için” harika bir yaşam pratiğini ilham etmesi: Kendinize benzemeyen insanlarla (da) çalışın, farklı zihin kalıplarını anlayın, empati yapın. Yazarın dediği gibi, bu belki de hayatınızda “yaptığınız en iyi iş” olacak. Dahası, yazardan aldığım ilhamla söylemek isterim ki, belki bunun kadar iyi bir pratik de mümkün mertebe kendi dedikodumuzu yapmak :).

Neden mi?

Kahneman, kendisinden çok farklı ve neredeyse tam zıttı bir karaktere sahip Tversky’yi anlatırken, bir anlamda insan zihninin birbiriyle etkileşim içinde olan ama çok farklı özelliklere sahip ikili yapısının da güzel bir tasvirini yapıyor: Tversky “daha mantıklı, daha teoriye yönelik”, Kahneman ise “daha sezgisel”. Kahneman 1. Sistemi (sezgisel, kollektif bilinç, bilinçdışı), Tversky ise mantık ve rasyonelliği temsil eden 2. Sistemi andırıyor. İkisi, birbirlerini [highlight]“kolayca anlayacak kadar benzer, şaşırtacak kadar da farklı”[/highlight] iki ayrı yönümüzü temsil ediyor.

Bunu bilmek önemli mi?

Hem de çok. Daha iyi bir dünya ve daha anlamlı ve huzurlu bir hayat için belki de en önemli adım. Zihinsel sürecimizin ve benliğimizin uyumlu olması gereken iki yönü olduğunu bilmek, ufuk açıcı bir farkındalık ve başlamak, yolun yarısıdır. Bu iki yönümüzün uyumu bizi daha iyi, rasyonel ve huzurlu; uyumsuzluğu ise doğruluğundan emin olamadığımız kararlarımız nedeniyle daha az rasyonel ve huzursuz yapar. Öyle değil mi?

Kitapta sözü edilen 1. Sistem, yazar bu terimi kullanmamaya özen gösterse de, Jung’un Kollektif (Ortak) Bilinçaltı kavramını hatırlatıyor. Bilindiği gibi, Jung’a göre kişisel bilinçaltının/bilinçdışının ötesinde, insanlık serüveni içinde tevarüs ettiğimiz bir kolektif bilinçaltı vardır ki, yaşamımız boyunca bizim hayata ve çevremize uyum sağlamamızda en büyük destekçimiz. Kanımca bu, olağanüstü bir lütuf. Bu lütuf aynı zamanda, bireysel ve tür olarak, hayatta kalma mücadelemizin temel donanımlarını sunar. Bizi tehlikelerden koruyan reflekslerimiz ve sezgilerimiz, çevreye uyumumuzu ve sosyal varlık olarak diğer insanları anlamamızı sağlayan empati yeteneğimiz v.b. hep bu mirasın olağanüstü değerli hediyesi ve bu harika donanımdır ki bütün bunları otomatik, çaba harcamadan ve biz farkında olmadan ortaya koyar. Hem de çok hızlı biçimde.

Ama tümüyle buna güvenebilir miyiz?

Sürat, felakettir

Yazarın tasvir ettiği 1. Sistem bizi her davranış ve hareketimizde zahmetli akıl yürütme sürecinin yükünden kurtarır ve çoğunlukla hızlı çalışması nedeniyle de bizi hayatın risklerinden korur. Ancak, aynı özellikleri nedeniyle de zaman zaman bu sisteme güvenmememiz ve bunu akıl yürütmeyi temsil eden 2. Sistemimiz ile sorgulamamız gerekir. Aksi halde, büyük hatalar yapmamız da olasıdır.

Tamamen 1. Sisteme güvenmek ciddi hatalara yol açar. Zira bu sistem, kolektif bilincin değerleri yanında yaşamız boyunca öğrenip bir yetenek haline getirdiğimiz deneyimlerimizi (bisiklet sürme gibi bedensel, eğitim-öğretim gibi düşünsel deneyim ve birikimimiz) içerdiği gibi, mantık kurallarına tabi olmaması halinde de önyargılarımızın, yanlış bilgi, inanç ve kanaatlerimizin ve ayağımızın prangası öğrenilmiş çaresizliklerimizin de kaynağı olur. Sözgelimi farklı olandan korkmak, tür olarak hayatta kalma mücadelemizin oluşturduğu bir refleks ve bilgi ve mantıkla denetlenmediği sürece de yıkıcı potansiyele sahip. Bu yüzden, bizden bir şekilde farklı olan insan ve topluluklara karşı soğuk tavrımız (ve bazen de düpedüz olumsuz duygularımız) bizi “farklı olanının, düşman olabileceği” algısıyla büyük hatalara ve trajedilere sürüklemez mi? Oysa ticaret yolları üzerinde olan ve kozmopolit özelliklere sahip şehir ve bölgelerin bilim ve sanatta daha ileri, ekonomik refah açısından da hızla daha iyi bir düzeye geldiklerine dair çok sayıda örnekler bulabiliriz tarihten.

Günümüzde de farklı ırk ve kültürden oluşan bir muhitte yaşamanın, tek başına daha fazla nezaket, empati ve yardımlaşmaya yol açtığını ortaya koyan deneyler var.[2]

Mantıklı yönümüzü temsil eden 2. Sistemimiz en az 1. Sistem kadar büyük bir lütuf ve yaptığımız/yapabileceğimiz tüm hatalarımızı bertaraf edecek potansiyele sahip; bireysel ve onun yetersiz kaldığı yer de de kolektif olarak. 2. Sistemi işletmek (akıl yürütme, aklı işletme), zahmetli ve bu yüzden bu sistem, yazarın ifadesiyle “oldukça tembel”. Dahası, 2. Sistemi işletecek bireysel bilgi ve verilerimiz de sınırlı. Bireysel çabamız bu yüzden 2. Sistemi işletip en iyi sonucu almamıza yetmez çoğunlukla ve diğer insanların 2. Sistemi (aklı) ile etkileşime geçmeye ihtiyacımız var.

hızlı düşün ve yavaş karar ver

Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir

Bireysel akıl yanılabilir, ortak akıl da yanılabilir. Ancak aklımız (2.Sistem), diğer akıllarla etkileşim içinde, insanlığın birikimini de kullanarak, kendi hatalarını yine kendisi temizleyen en büyük lütuftur. Yazar, Tversky ile yaptığı çalışmayı hayatında “yaptığı en iyi iş” olarak nitelemekle bunu ima etmektedir. Son dönemin parlayan isimlerinden Mark Manson’un çok satan kitabında[3] farklı insanlarla çalışmaya ayrı bir bölüm ayırması da bu çerçevede oldukça anlamlı görünüyor, öyle değil mi?

İyi de, başlıktaki “kendi dedikodumuzu yapmak” da neyin nesiydi?. Kahneman’ın şu satırlarından ilham aldım: “Dedikoduyla neden ilgileniriz? Kendi hatalarımızı görmek yerine başkalarınınkini tanımlayıp sınıflandırmak hem çok daha kolay hem daha zevklidir. Kendi inanç ve isteklerimizi sorgulamak en iyi zamanda bile zordur, en çok ihtiyacımız olduğundaysa özellikle zordur, ama başkalarının bilgili görüşlerinden yararlanabiliriz.”

Öyleyse, biz de bir adım ileri gidip, yanımıza Amos gibi birilerini alarak[4], farklı bakış açılarını ve kendi bakış açımızı, eleştirel silahlarımızı dışarda bırakarak ve ötekinin söylediğini kafadan reddetmeden, harika sohbetler yapabiliriz. Bizi hızla geliştiren, daha anlayışlı ve empatik yapan sohbetler.

Bu süreçte yeterince soğukkanlı olabilirsek, başkalarının değil, kendi kendimizin dedikodusunu yaparak ilerleyebilmek hiç de zor değildir belki. Ne dersiniz?


Yazan : Mehmet Murat | Coach Team

[1] Daniel Kahneman, Hızlı ve Yavaş Düşünme, Çev. Osman Çetin Deniztekin – Filiz Nayır Deniztekin, Varlık Yayınları, 211. s. 10
[2] Tom Jacobs, Are People Kinder in Racially Diverse Neighborhoods?
[3] Mark Manson, Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı, Çev. Pınar Savaş, Butik Yayıncılık, 2018
[4] İyi bakın, etrafınızda, “önce samimiyet” diyen güzel insanlar da vardır, onlara güvenin

Özgür ŞAHİN

Türkiye'nin en büyük kişisel gelişim sitesi olan kendinigelistir.com projesinin sahibidir. 2006 yılından bu yana #kişiselgelişim alanında birçok yeniliği bünyesinde bulundurduğu sitede "beden dili, iletişim teknikleri, başarı hikayeleri, motivasyon teknikleri, özgüven gelişimi" gibi bir çok ana tema üzerine yazar, çizer, karalar, öğretmeye çalışır.

İlgili Yazılar