Dinleme konusunda eğlenceli metotları kullanmakta fayda vardır. Hem eğlenebileceğiniz hem de dilinizi geliştirebileceğiniz yollar olmalı. Eğer sinemadan hoşlanıyorsanız bunu deneyebilirsiniz. Sinemanın faydaları tıpkı kitap okuma konusunda bahsettiğimiz gibi oldukça fazladır ve bir taşla birkaç kuş vurabileceğimiz bir araçtır. Sinemada diğer araçlarda bulamayacağımız birçok ekstra avantaj vardır. Dili kullanıldığı gibi görürüz. Konuşma sürecinde bizim için kesinlikle faydalıdır. Hem filmi seyrederek keyif alabilir, sosyal bir aktivitede bulunabilir, stres atabiliriz hem de ingilizce dinleme konusunda kulağımızı geliştirebiliriz. Fakat kesinlikle bir filme girdiğinizde filmi tamamen anlamayı beklemeyin.
Bu oldukça uzun bir zaman gerektirir. Her zaman amacınız bildiğinizi kullanma yönünde olmalı. Bilmediğinizi anlamanız oldukça zor olur. Sinemada bildiklerinizin her türlü uygulanmış halini görürsünüz. Değişik tarzda konuşma stilleri, aksan farklılıkları, dildeki musiki bunların başında gelir. Birkaç cümle dahi anlasanız bu sizin için bir gelişmedir. Evinizde VCD ya da DVD seyretme imkanınız varsa defalarca aynı filmi seyredebilir filmde geçen bazı cümleleri söylemeyi deneyebilirsiniz. Zaten inanın bana bunu istemeseniz de anladıklarınızı tekrarlayacaksınızdır. Onlar gibi konuşmaya çalışacaksınız. Fakat filmi tam olarak anlamayı beklemeyin. Bunun için zaman gerekli.
Oldukça uzun bir zaman. Bunu kısaltma sizin dile olan ilginizle bağlantılı. Yalnız filme giderken seçici olmalısınız. Bahsettiğim aksiyon filmleri değil ya da on dakikada bir cümlenin, onunda dilin sahibinin bile zor anladığı Harlem aksanının konuşulduğu filmler değil. Konuşma sahnelerinin bol olduğu, konuşan kişilerin İngilizce’yi anadil olarak kullanan kişiler olduğu filmleri tercih edin. Dram türünde filmler sizin için iyi olacaktır. Fakat bunu ihmal etmeyin. İmkanlarınız dahilinde haftalık bir program yapın ve sinemaya gidin ya da VCD, DVD alıp evinizde seyredin. Çünkü dilde belirli bir aşama kaydetmek zaman alır. Bunu yenmenin en iyi yolu bunu zevkli hale sokmaktır. İngilizce öğrenimini daha çok ders gibi değil de yaşamınızın bir parçası olarak görmeye bakın ve asla bırakmayın. Araştırmalara göre, iyi bir anlama için en az 5000 saat dinleme gerekiyor. Bu da Türkiye gibi İngilizce dilinin anadil olaak konuşulmadığı bir ülkede gerçekten çok zor. Dilde her konuyu aşanlar bile anlamada bir yerde tıkanıyorlar. Yalnız bu 5000 saat anlayarak olmalı. Burada kastedilen 5000 saat İngilizce gürültü değil. Eğer konuşulanı anlamıyorsak bizim için sadece gürültüdür. Gelişme yönünde bizde bir etkisi olmaz. Zaman kaybıdır. O yüzden ısrarla daha çok anlayabileceğimiz konularla ilgili ingilizce dinleme kaynaklarına yönelelim. Sinema bunun bir örneğidir. Ama filme göre değişir. Sinemadaki konu burada çok önemli.
Karşılıklı konuşmaların bol olduğu kaynaklar bizim için cazip olmalı. Amacımız da bu yönde olmalı. Çünkü seri konuşmaları anlamak zaman alacaktır. Ama ikili diyaloglar için aynı şeyi söylemek zordur. Burada sizin de fark ettiğiniz gibi sadece zaman alacaktır deyimini kullanıyorum. Çünkü bunu böyle bilmeniz sizin için en iyisi. “Ne kadar zaman?” sorusunu asla kendinize sormayın. Ne kadarsa o kadar. Zaman zaten geçip gitmeye devam ediyor. İngilizce artık hayatınızın bir parçası olacağına göre. “Zaman” ne demek? Böyle bir soru yok. Anadiliniz gibi o da zamanla gelişecek ve geliştikçe ifade yeteneğiz kuvvetlenecektir. Başka bir dilden bahsediyor olsaydık belki zaman sizin için önemli olabilirdi. Ama burada zaman inanın bana düşünmeniz gereken en son şey. Kafanıza bunu artık hayatınızın olağan bir parçası olduğunu kaydedin. Başarılı olacağınıza inanıyorum. Yoksa siz de diğerleri gibi hayatının sonuna kadar İngilizce öğrenmek istemiş ama başaramamış, bunu hep düşünmüş, sürekli başlamış, sürekli terk etmiş olanlardan mı olmak istiyorsunuz? Hiç sanmıyorum. Hayatınızın en iyi yatırımlarından birini yapıyorsunuz.
Dinleme konusunda bizim için faydalı olacak en pasif araçlardan birisi tabi ki televizyonumuzdur. Kablolu yayın abonesi olabilir ya da uydu anteni satın alabilirsiniz. Ama bunu bir an önce yapsanız iyi edersiniz. Evde bulunduğunuz zamanlar bir yabancı kanalı mümkün olduğu kadar açık tutmaya çalışın. Programlarda seçici olmaya gayret gösterin.
Konuşmaların bol olduğu televizyon kanalları bizim için en iyisi olacaktır. CNN ya da BBC gibi haber kanalları en iyi aksanın konuşulduğu kanallardır. Normal olarak İngilizce’yi anlamasanız bile belirli bir zamanın sonunda bu kanalları anlamanız zor olmayacaktır. Çünkü bu kanallarda, konuşmacılar güzel konuşmaya gayret ederler. Ve siz de en iyi aksanı bu sayede yakalarsınız.
Tam olarak bir konuşmayı baştan sona anlamanız gerekmez zamanla ingilizce dinleme kabiliyetiniz gelişecektir. Anladıklarınız yeterli. Bu arada anlama amaçlı dinlemede asıl ifade etmek istediğim konuşulanların anlaşılan kısımlarıdır. Tam olarak konuşmacıyı başından sonuna kadar anlama zaten bizim amacımız değil. Bildiğimizi en iyi şartlarda anlamaya çalışmalıyız. Bu sayede dinleme yaparken belirli bir süre sonra İngilizce düşünme yeteneğimizde de gelişme kaydettiğimizi fark ederiz. Şu herkeste vardır: Anlamak için kendimizi zorlarız ve anlayamayız. Siz bunu yapmayın kendinizi zorlamayın.
Televizyonunuzu açın ve yatın. Kulağınızın orada olmasına bile gerek yok bildiğiniz ne kadarsa yakında o kadar anlarsınız. Tanıdık bir şeyler konuşulduğunda bunu beyniniz hemen algılayacaktır. Aynı şeyi defalarca duyacaksınız, defalarca anlayacaksınız. Önceleri bunu Türkçe’ye çevirmeye çalışacaksınız. Bu süre içerisinde diğer konuşmaları kaçıracaksınız, beyniniz anladığınızı Türkçe’ye çevirdikten sonra yeniden televizyona yönelip yeni şeyler anlamaya çalışacaktır. Konsantrasyon tabii bu arada dağılacaktır. Fakat dinledikçe, anlayacak, anladıkça direkt olarak algılayacaksınız. Belirli bir zaman sonra artık bazı kelimeleri, cümleleri hatta tamamen bir konuşmayı yalnızca dinlediğinizi artık çeviri yapmadığınızı fark edeceksiniz. Yani kendinizi zorlamadığınız anlarda? Bir gün televizyonun başında otururken yalnızca dinlediğinizi, direkt olarak anladığınızı hissedeceksiniz. Hissettiğiniz andan itibaren anlamanız kesilecektir. Çünkü yeniden kendinizi kasıtlı olarak zorlayacaksınız. Ve tabii kî yeniden anlayamayacaksınız. Bunlar defalarca olduktan sonra artık bazı şeyler yerine oturacaktır.
Sizin için bundan sonra önemli olan yalnızca konuşulan kelimeleri anlamak olacaktır. Kelimeyi anladığınız zaman onu doğrudan algılayacaksınız, Türkçe’ye çevirmeyeceksiniz. Çünkü artık beyniniz duyduğunu hemen algılama kabiliyetini edinmiştir. Tam olarak çeviri yapamayacaksiniz ama aslında anladığınız bir dile sahip olacaksınız. Buna siz bile inanamayacaksınız.
Karşınınızda birileri konuşuyor, siz onu anlıyorsunuz, ama anadilinize çeviremiyorsunuz veya çok dağınık cümleler halinde bunu yapıyorsunuz. Bu arada tahmin kabiliyetiniz de gelişmekte olacak. Yani artık bir kelimeyi duyduğunuz zaman sonrakini siz tahmin edebileceksiniz. Aynı şeyi defalarca duyduğunuz için artık tam olarak kelimeyi ya da cümleyi duymayı beklemeyeceksiniz. Leb demeden leblebi, hikayesi!
Bu şekilde tahmin gücünüz de gelişti. İngilizce düşünme kabiliyetiniz de gelişti. Bildiğiniz kelimelerin gerçek hayatta ya da pratikte nasıl konuşulduğunu defalarca duydunuz. Artık sizin için konuşmak da zor olmayacaktır. Duyduğunuzu tekrar edeceksiniz. Bu şekilde konuşabilmiş de olacaksınız.
Dinleyerek durumların nasıl ifade edildiğini öğrendiğiniz için Türkçe’de aynen kullanıldığı gibi cümleleri İngilizce’ye çevirip kullanmayacaksınız. Yani Türkçe’ye çevirdiğinizde çok garip cümlelerin oluştuğu cümleleri duyarak kullanacaksınız. Bu sayede yalnızca bir Türkün anlayacağı türden İngilizce konuşmaktan da kurtulacaksınız. Konuşurken hata yaptığınızı kendiniz anlayacak işin garibi doğrusunu da biliyor olacaksınız. Daha çok pratik, daha güzel konuşma, iyi bir aksana doğru yönlenecek. Yakında bir Amerikalı gibi İngilizce konuşabilirsiniz.
Bütün bunların yanında, okumakta olduğunuz hikaye kitaplarının kasetlerini walkman aracılığı ile çeşitli yerlerde boş vakitlerinizi değerlendirirken dinleyebilirsiniz. Bu arada sizi kitap okuyor varsayıyorum! Okuyorsunuz değil mi? İşte okuduğunuz o kitapların kasetleri mevcuttur. Direkt kaseti ingilizce dinleme yerine önce kitabı okuyabilir daha sonra
tekrar tekrar kitabın kasetini dinleyebilirsiniz. Bu da İngilizce düşünme gücünüzü geliştirecektir. Üstelik burada kitaptaki kelimeleri hatırlayacak ve tam anlamıyla anladığınız en verimli dinlemeyi yapacaksınız. Çünkü tahmin gücü sayesinde önceden okuduğunuz kitabı kasetten dinlediğiniz de cümlelerin sonunu hatırlayacaksınız ve bu şekilde hafızanızı harekete geçirmiş olacaksınız. Daha sonra hiç okumadığınız bir dinlemeyi zihninizde tamamlayabileceksiniz.
Bunların yanında dil sahibi ile iletişime geçebilirsiniz. Sizin için en faydalı kaynaklardan birisi budur. Size sürekli öğretmenlik edecek bir kaynak. Anlamadığınız zaman anlatmaya çalışan bir kaynak. Bu dil sahibinin ta kendisi.
Muhtemelen onu anlamak sizin için daha kolay olacak. Gerçekten de dil sahibini anlamak televizyondan, kasetten şundan bundan inanın bana çok daha kolaydır. Sanki kendinizi kırk yıllık İngiliz hissedersiniz. Dil sahibi karşınızda ve konuşuyor, siz de şöyle böyle derken konuşuyorsunuz. Yanlış bildiklerinizi istemeden de olsa düzeltiyor, bilmediklerinizi oracıkta öğretiyor.
Bu yönden sizin için oldukça kazançlı olur. Böyle bir imkan için kendinizi zorlayın. Birçoğunuzun Amerikalı arkadaşı olmayabilir. Ama turistik mekanlarda böyle bir ortam bulabilirsiniz. Sizinle konuşmaktan hoşlanacaklardır. Yalnız bu konuda seçici olun. Çünkü işin içinde konuşma teklifinizin kabul edilmemesi de var. Bu yüzden genç kızlardan ve erkeklerden daha çok, orta yaşlı ya da yaşlı turistleri tercih edin. Tabi amacınız sadece konuşmaksa! Bu konuda cesur yürek olabilirsiniz. Defalarca deneyin, konuşun onlarla. İngilizce öğrendiğinizi, pratik yapmaya ihtiyacınız olduğunu belirtirseniz, kabul etmemeleri için bir sebep olmayacaktır. Eğer etrafınızda İngilizce konuşan insanlar varsa bütün bunlara zaten gerek yok siz keyfinize bakın.
Dinleme konusunda size yardımcı olabilecek diğer pasif öğrenme araçları arasına müzik dinlemeyi de dahil edebilirsiniz. Özellikle bunun için ekstra zaman ayırmak değil de çeşitli mekanlarda eğer mümkünse İngilizce müzik yayını yapan radyo kanallarını tercih edebilirsiniz. Bunun en iyi uygulanacağı yerler; iş yeri, araba, veya öğrenciyseriiz ders çalışırken bulunduğunuz ortam olabilir. Özellikle kulağınızı müziğe yönlendirmeniz gerekmez, siz zaten işiniz neyse onu yaparsınız müzikde çalar. Beyniniz de anladığı yerlerde sizi uyarır, siz de anladım dersiniz, eğlenmiş olursunuz. Bu tarz çalışmalar her zaman faydalıdır.
kendinigelistir.com yazısıdır.
ingilizce bilmeden ingilizce şarkı dinleme çabalarının farkındasın dimi??????