Pek çok kişinin bir fobisi vardır. Yılanlar, böcekler, yükseklik, karanlık… Bu fobilerden bazıları iş hayatını da etkiliyor. Asansör fobisi, uçak fobisi, kapalı alan fobisi gibi fobiler çalışanların iş yapmalarını engelliyor, onları zaman zaman zor durumda bırakıyor. Bir durum, canlı ya da nesneye karşı hissedilen yoğun korkular, fobi olarak tanımlanıyor. Fobiler, iki şekilde ortaya çıkıyor. Birincil durumda, korkuya sebep olan gerçek bir neden var ama kişi, tehlikeyi olduğundan daha büyük görüyor. Diğerinde ise, kurgusal bir alan yaratılıyor, gerçekte tehlike yaratmayacak bir duruma karşı aşırı korku geliştiriliyor. Kişi, fobisinin etkinliği derecesinde korktuğu şeyden saklanma, kaçma gibi davranışlar sergiliyor. Yaşam Tasarım Merkezi’nin kurucusu eğitmen ve danışman Ebru Demirhan, fobisi olan kişilerin, fobiye konu olanla karşılaştıklarında aşırı tepki gösterdiklerini anlatıyor: “Kişi, huzursuzluk, çaresizlik ve gerginlik hissediyor, ne yapacağını bilemez hale geliyor. Nefes alışverişleri değişiyor, hızlı ve telaşlı hareketler gözleniyor. Çarpıntı hali, terleme, ağız kuruluğu, boğaz yanması, ayakta durmakta zorluk yaşamak da şiddetli korkunun istemsiz ifadelerinden. Fobisi olanlar, fobiye neden olan durum ya da nesne ile karşılaşıldığında, söylenen her şeye gergin ve sinirli cevaplar verip, telkin edilmeyi reddedebiliyor. Duymakta zorluk yaşayabiliyorlar. Kişi sakinleştiğinde ise verdiği tepkilerden utanç duyarak, bulunduğu ortamı terk etmek istiyor.”
Bütün korkuların temelinde ölüm korkusu olduğunu belirten Demirhan, asansör fobisi, kapalı alan korkusu, uçak korkusu gibi profesyonel yaşamı zorlaştıran, çözülemediğinde kişiyi iş yaşamının dışına iten korkuları anlatıyor:
Asansör fobisinden iş görüşmesine gidemeyenler var
En yaygın fobilerden biri asansör fobisi. Asansörün kapısının açılmaması, elektrik kesintisi gibi ihtimaller korkunun temellerini oluşturuyor. Kişinin “Yarı yolda kalacağım. Havasızlıktan öleceğim” gibi düşünceleri korkuyu artırıyor. Asansör korkusu yaşayanlar için ilk sınav, yüksek katlı bir binada iş görüşmesine gidebilmek. Çok katlı bir binada iş görüşmesine gidecek kişi görüşme öncesi uyuyamaz, huzursuz olur. Binayı tanımadığı için merdivenleri kullanma şansı da olmayabilir. Bu nedenle iş görüşmelerine gidememek, görüşmelerde gerginlik nedeniyle işi alamamak sıkça karşılaşılan bir durum.
Kişi işe girmeyi başarmışsa ya da korku işe girdikten sonra gelişmişse, kaç kat olduğuna bakmaksızın merdiveni tercih eder. Asansör fobisi olan kişiler çoğunlukla herkesten önce gelir ve herkesten sonra çıkar. Öğle yemekleri ya da gün içindeki katlar arası koşturmacalar yorucu olur.
Plazalar kapana kısılmışlık hissi veriyor
Plazalar, camları açılmayan ofisler, otomatik kapılarla kapalı ofisler, kapalı alan korkusuna sahip çalışanlar için zor yerler. Kapana kısılmışlık, bir şey olduğunda çıkamayacağım hissi kişiye zor anlar yaşatıyor. Kapalı alan fobisi olan kişiler genellikle gergin ve sinirli çalışırlar. Sürekli “Deprem olursa çıkamam, yangın olursa çıkamam” gibi senaryoları düşünür ve gerginlikleri de kontrolsüz bir şekilde artar. İşin stresi de eklenince hayat zorlaşır. Toplantılarda uzun süre aynı odada kapalı kalmak istemediklerinden, lavaboya gitmek, diğer odadan bir şey getirmek gibi çeşitli mazeretlerle kendilerine rahatlayacak birkaç dakika yaratmaya çalışırlar. Ofislerin cama ya da kapıya yakın kısımlarında bulunduklarında daha rahat eder, bayi toplantısı gibi kalabalık yerlerde sıkıntı hissederler. Sıkışık servis otobüsleri de kapalı alan fobisi olanlar için gerginlik nedeni. İstedikleri zaman inemeyeceklerini düşündükleri taşıtlarda huzursuz olurlar.
İş hayatını kabusa çeviren bir diğer fobi de uçak korkusu. Uçaktan korkanlar, mümkün olduğunca uçak yerine başka ulaşım araçlarını tercih ediyor. Bu da sınırlanmak ve daha fazla yorgunluk demek. Zaman kısıtlılığı, mesleki gereklilikler gibi uçağı mecbur kılan durumlarda, öncesinde ya da uçuş sırasında alkol kullanarak gevşemeye çalışılıyor. Sakinleştirici ilaçlar da kullanılabiliyor.
Ortadüzey yöneticilerin yaşlanma korkusu
Teknolojiye ve yaşlanmaya karşı duyulan korku da adaptasyonu zorlaştıran etkenlerden biri. Kişinin yaşına bağlı olarak azalan enerjisi ve kemikleşen fikirleri çoğunlukla orta ve üst kademe yöneticilerde görülüyor. Şu anda e-posta adresi dahi olmayan, para havale etmek gibi işlemleri bilgisayarla yapamayan birçok yönetici ve çalışan var. Teknolojiyle araya konulan mesafe, teknolojinin hızla ilerlemesi nedeniyle genişler ve kişi artık ilgi duymaya başlasa bile bu mesafeyi kapatamayacağına inanır. Çalışılan şirkette, gençlerin hızına yetişmekte zorlanılır. Hızlı gençlerden birinin kendi koltuğunu kapacağı endişesi baş gösterir. Kendinden seviye olarak altta ya da yaşça küçük kişilerden yardım istemek zor gelir.
Kendilerini yaşlı ve işe yaramaz hissederler. İşlerin bildikleri gibi sürmemesi, alışkanlıklardan vazgeçmek korkulara neden olur.
Pek çok çalışanın ortak korkusu: Sunum yapmak
Çalışanların en büyük kabuslarından biri de sunum yapmak. Sosyal fobi, utanç verici bir duruma düşmekten, eleştirilmekten duyulan korkuya deniyor. İnsanların karşısında konuşamamak, gözlerine bakamamak, boğaz kuruluğu, el titremesi, kızarmak, ses titremesi gibi haller yaşatıyor. Bu durum eleştiri alma korkusu temelli iken bir de eleştiriler üst üste gelince durum daha da sıkıntılı sonuçlara ulaşıyor. Sunum öncesi gerginlik, tedirginlik ilişkilere de yansıyor.
En büyük sorun plazalar
Yunus Dalgıç’ın 6-7 yaşından beri asansör fobisi var. Asansöre bindiğinde en büyük korkusu kat geçişleri sırasında beton bölüme geldiğinde sorun yaşamak. Telefon çeker mi, sesi duyulur mu, ne kadar orada kalır ve nasıl yardım çağırır gibi birçok soru geçiyormuş aklından. Çalıştığı yer 6’ncı katta ve ofise gitmek için her gün 6 kat çıkıyor. Binadan çıkması gereken durumları da düşünürsek günde 7-8 defa 6 katı çıkıyor. Hatta bu yüzden bacak kası yaptığını da söylüyor. Dalgıç en büyük sorunu plazalarda yaşıyor. İş için bu yüksek binalara sık giden Dalgıç, her seferinde problem yaşıyor. Plaza belası tanımını kullanan Dalgıç yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Danışmaya gidiyorum, danışmadaki kişi misafir kartını uzatarak 33. kat diyor mesela. O zaman bir duraksıyorum. Asansöre doğru ilerlerken aklımdan bin türlü olay geçiyor ve geri dönüyorum. ‘Merhaba, bir ricada bulunmak istiyorum. Asansör fobim var ve tek başıma binemiyorum. Mümkünse bir güvenlik görevlisi bana eşlik edebilir mi?’ diyorum. Tepkiler genelde aynı. Gülümsüyorlar ve tabii ki dedikten sonra birini çağırıp bana yardımcı olmasını sağlıyorlar.” Dalgıç’ın arkadaşları arasında asansör fobisini eğlence konusu olarak görenler de varmış. Üç yakın arkadaşıyla (Umur, Gurur ve Sertan) kesinlikle asansöre binmeyeceğini söyleyen Dalgıç, binmeleri durumunda düğmelere bastıklarını veya zıpladıklarını söylüyor. Dalgıç’a yardımcı olan arkadaşları da varmış. Emir, Doğukan ve Gizem de asansörde Dalgıç’ı konuşturmaya çalışıp aklını başka yere vermesini sağlıyormuş.
Titreyerek mülakata girdim
Kurumsal iletişim ve İK uzmanı Eda Ramok’un asansör fobisi var. Asansöre binmesi gerektiğinde huzursuzluk başlıyor. Sürecin uzunluğuna göre nefes almakta zorlanma, titreme ve terleme ile devam edip nadiren kısa süreli baygınlık ile son bulabiliyor. Ramok’un yeni başladığı şirketin ofisi 16. katta. Bu kata varana kadar aklından onlarca şey geçmiş ve titreyerek mülakata girmiş. Ramok, “İster istemez bu gibi durumlar odağınızı bir süreliğine dağıtıyor ve karşı tarafın anlamlandıramadığı garip bir görüntü vermenize neden olabiliyor” diyor. Ramok, telle güçlendirilimiş asansör camını ve kapı kolunu can havliyle kırmışlığı da dahil birçok ilginç olay yaşadığını anlatıyor: “Bir an evvel oradan çıkma isteği, daha sonra gülerek hatırlasanız da o an için utandıran birçok şey yaptırabiliyor. Bu gibi durumlarda sürekli normal davranmaya çalışmak ve sakin kalmaya çabalamak insanı tüketen bir durum.”
Uçuş fobisi eğitimi aldım
Özel bir şirkette uluslararası marka ve tasarım danışmanı olarak çalışan Kerem Gökmen 2008 yılından beri uçak fobisi yaşıyor. Korkusu başlayana kadar uçağa binebiliyormuş. 2008 Aralık ayında tatil için Dubrovnik’e giderken son yarım saatte uçak sallanmaya başlamış. Başta herkes sakin görünürken uçak inanılmaz bir türbülansa girmiş ve herkes bağırmaya başlamış, hostesler yerlerine gidip kemerlerini bağlamış, bazı yolcular dua okurken bazıları da ağlamaya başlamış, arkasında oturan 3 yolcu da kahkaha krizine girmiş. Bunun üzerine Gökmen, uçak indikten sonra Hırvatistan’dan otobüsle dönmenin yolunu aramış fakat mecburen tekrar uçakla döndüm. Çok sakin bir uçuşla dönmesine rağmen o 1,5 saatlik yol işkence olmuş. Gökmen’in uluslararası konferanslara katılmak için yurtdışı seyahatlerine de çıkması gerekiyor. “Bana 1 yıl önceden seyahatim açıklandığında 1 yıl sonra o uçağa binene kadar hep aklımın bir köşesinde yolculuk oluyor ve uçağa bindiğimde de stres en tepe noktaya ulaşıyor. Eskisi gibi mümkün olsa Orient Express ve gemi ile git bile deselerdi hiç düşünmeden kabul ederdim” diyen Gökmen, fobisini yenmek için girişimde de bulunmuş. Amerika’ya gitmeden önce Türk Hava Yolları’nın uçuş fobisi eğitimine katılmış, eğitimde simülatöre girip yapay türbülansa bile girmiş. Bu eğitimin çok yararı olduğunu ve korkusunu azalttığını söylese de bazı duygularını da canlandırmış. Gökmen, “İşim insanla olduğu için jest ve mimiklerinden ne hissettiklerini tahmin edebildiğimden kabin ekibindeki ya da yolculardaki en ufak bir rahatsızlık belirtisi, en ufak tereddüt, büyük küçük herhangi bir türbülans korkumun başlamasına yetiyor” diyor ve kariyeri için ne kadar korksa da ömrünün sonuna kadar uçağa binmeye devam edeceğini ekliyor.
Yöneticisine şikayet edildi
Eğitmen Ebru H’nin kapalı alan korkusu, zamanla işini yapmasına engel olmaya başlamış. Anlatımı bozulmuş, gittiği firmalarda gergin oluşu nedeniyle yöneticisine şikayet edilmiş. Yaptığı iş nedeniyle sunumlarına katılanlar onu “duruma hakim” görmek isterken tam tersi bir enerji yayması, işi hakkındaki bilgi seviyesini sorgulanır hale getirmiş. Ebru H’nin mekanlara olan bakış açısı, doğal felaketleri kurgulaması ve korkularıyla ilgili çeşitli çalışmalar yapılmış, çalışmalar zaman almış fakat fobisinden de kurtulmuş.
Sunumdan önce uyuyamıyor
Çok uluslu firmada ara yönetici olan Helin B, her hafta iki farklı dilde sunum yapmak zorunda. Sunum öncesi günlerde hiç uyuyamadığını fark edince yardım almaya karar vermiş. Sunum yapamamanın altında yatan olaylar araştırılınca ortaya ilkokulda yaşanan minik ama duygu olarak çok etkili bir olay çıkmış. Olayın alt duyguları bulunup çözülünce elleri ve sesi titremeden sunum yapmaya başlamış.
Hürriyet İK – Zeynep MENGİ