Krizden kârlı çıkmak veya krizleri fırsata çevirmek elbette mümkün. Ancak durumu nasıl kabul ettiğiniz ve nasıl davrandığınız bir o kadar önemli. Ekonomik krizler toplumları yoksulluğa sürükler. “Yokluk” daha az harcamak, daha az gezmek, daha az konsere gitmek, daha kötü beslenmek anlamına geldiği için uzun vadede bireyler ve toplumlar üzerinde bunaltıcı bir etkisi olabilir. Hele ki bütün bunlara bir de işsizlik veya iflas gibi sonuçlar eklenirse bu bunalım çok daha yıkıcı olabilir.
Krizden Kârlı Çıkmak
Krizlerin iyi bir yönü olabilir mi? Ben olabileceğini düşünüyorum. Kriz her şeyden önce kuralları açısından dayatıcıdır. Varlık zamanında ertelenen dersler, yoklukta zorunlu olarak öğrenilir, uygulanır.
Beslenmeniz dışarıdan gelen gıdalara dayanıyorsa ve paranızın alım gücü çok düşmüşse, yokluk size kendinizin üretmesi gerektiğini söyler. Kağıtla, kalemle, hesap makineleriyle öğrenilemeyen bu basit gerçeği açlıkla öğrenmek kötü bir yöntem de olsa bir gelişme olarak düşünülebilir.

Krizde para nasıl değerlendirilir
Krizden kârlı çıkmak bir yana krizde paranın nasıl değerlendirildiğini ya da nasıl davranıldığına da şöyle bir bakalım. Sürekli inşaat yatırımı yapıyor, elde ettiğiniz geliri gene inşaata yatırıyorsanız, artık satılmayan konutlar ve boş AVM’ler size başka alanlara yatırım yapmanız gerektiğini anlatır. Belki daha önce bunu söyleyenler çıkmıştır ancak sistem yürürken kendinize bahaneler üretmek kolaydır. İflas eden inşaat firmalarına bakarak bu gerçeği öğrenmek çok acı da olsa, sonuç olarak hiç öğrenememekten iyidir.
Ayrıca her krizin insanları ahlaksızlığa iteceğini, ekonomik kriz nedeniyle hırsızlığın artacağını söylemek de doğru değil. Toplumlar böyle dönemlerde bir dayanışma içine de girebilirler. Daha önceden küçümsedikleri üreticilere hak ettikleri değeri verip, yabancı markaların etrafında pervane gibi dönerken artık yerli yatırıma ve bilimsel eğitime yönelebilirler. Eğer bu yönde gelişmeler yaşanırsa krizlerin, toplumlar için yarar sağladığı bile söylenebilir.

Krizden çıkmanın yolları
Burada önemli olan nokta, krize karşı durmak değil, onu kabullenip bir an önce bu darboğazdan kurtulmanın yollarını bulmak olmalı. Krize karşın yanlışlarda ısrar etmek, dayanışma yerine belli kesimlere ayrıcalıklar tanımayı sürdürmek, liyakat yerine torpilci anlayışla görevlendirme yapmak krizi derinleştirmekten ve uzun vadede daha acı sonuçlar yaratmaktan başka bir işe yaramaz. Başkalarını suçlayarak sorumluluktan kurtulabiliriz belki ama krizden ve krizin sonuçlarından kurtulamayız.
Hem ülkeler hem de işletmeler için kriz döneminde yapılabilecek en doğru atılım, kriz dönemini bir eğitim dönemine dönüştürmek, krizin nedenlerini doğru biçimde sorgulayıp bu dönemi yeni bir yol çizmek için fırsat olarak görmektir. Öğrenmenin ilk adımı eksikleriniz olduğunu kabul etmektir. Ayaklarınız yere bastığı anda yalnızca sizde değil çevrenizde de iyimser bir bakış açısı belirecektir. Eğer eksiğiniz olmadığına inanır ve krizlere neden olarak dış etkenler ve çeşitli bahaneler bulursanız kriz döneminden de bir şey öğrenmeniz mümkün olmaz.
Kriz nasıl kazanca dönmez?
Krizden kârlı çımak yerine krizlerle inatlaşmak, bu dönemin geçici olduğunu söylemek ve sonuçlarını inkâr etmek, belli bir süre sonra giderek yoksullaşan kitleler için fazla bir anlam ifade etmemeye başlar. İşler, tahmin edilenden daha hızlı bir şekilde, içinden çıkılmaz bir noktaya doğru ilerler.
Kaynak : Burak Kaya, OffCourse